Gözel’in dikizlenme ve gözetlenme sadizmi olarak adlandırdığı hâlin, günümüzde sosyal medya üzerinden gerçekleştiği malumdur. Normalde ferdî bir arızaya yorulabilecek olan bu durum, sosyal medya ile ilişkili olarak düşünüldüğünde hem dikizleyen ve gözetleyen hem de dikizlenen ge gözetlenen bakımından çift yönlü bir sapıklık olarak belirmekte, bu da söz konusu alanda kamusal sapkınlığın herkes için kanıksanmasını beraberinde getirmektedir.
Bunlardan hareketle lafı dolaştırmadan söyleyelim: “Sıkıştığımız, canımızın yandığı bu yer” kamusallığa gömüldüğümüz, herkes’liği bile isteye benimsediğimiz bir yerdir.
Bu uyarı vasıtalarına bugün başvurulmuyor mu?
Elbette başvuruluyor ama etkisi olmuyor.
Dolayısıyla bu işleyiş içinde ahlak nazariyatı, tasavvuf bilgi ve deneyimi kamusallığın araçlarına dönüştürülmek suretiyle, daha baştan dönüştürüldüğü şeyin yanlışlığı nedeniyle kendiliğinden etkisizleştirilmiş olunuyor.
Bu durumda sanırım Müslümanların kendilerine şu soruyu sormaları gerekiyor:
Kamusallığın neresindeyiz?
Herkes’ten biri miyiz, yoksa İslam inancına sahip olmakla onun berisinde miyiz?
Kamusal linçlerin aleti, piyonu muyuz, yoksa olaylar karşısında İslamî vasatı gözeterek tavır takınanlardan mıyız?
Bu zor soruların üstüne gitmemiz gerekiyor.