Dün, Peygamber Efendimizin (sav) 1451. doğum yılıydı. Onun getirdiği şeriatın ve adının her zamanda ve mekanda payidar kalmasını dileyerek, bu vakti yaşayan Müslümanların Mevlid Kandili’ni tebrik ediyorum.
Bugüne özel ya da bugün vesile edinilerek Cenab-ı Hakk’ın yüceltilmesine, Peygamberinin övülmesine mahsus olarak okunan aşrı-şeriflerin, ilahilerin, mevlid esaslı siyer ve naatların… ilgili mertebelerine ulaşmasını, Müslümanların akıl ve kalplerinde huzura, esenliğe yol açmasını niyaz ediyorum.
Şârî’, peygamberler arasında ayrım yapılmaması, diğer bir söyleyişle nebevî sürekliliğin bir silsile hâlinde hatırlanması esasında özel ibadetler koyduğu gibi, Müslümanlar da o özel olanı fertlerin kalplerinde ve fillerinde sürekli olarak yaşatacak şekilde yeryüzüne yaymakla kendilerini yükümlü saymışlardır.
Örneğin Hac, ilk babamız Hz. Adem’den Hz. İbrahim’e ve ondan Peygamber Efendimize devrolunmuştur. Bu bağlamda Müslümanların Hac’da gördüğü her şeyde kainâtın yaratılışından ahirete… her hâl yerleşiktir ve her hacı bizzat muhatabı olduğu o hâller yoluyla yaratılış olarak ilklerle, ahiretle erişilen son arasında bir mana köprüsü kurar. Bu köprünün de yine başlangıcı ve sonu sadece ve sadece Allah’ın varlığını tasdik ile yapılan her şeyin onun rızasına kazanmaya mahsus oluşuna çıkar.
İşte Müslümanlar Şârî’den gelen bu emirleri ve onlara tabi amelleri, mezkur tasdik ve rızanın hayat içindeki devamlılığına katkı esasında, konunun özüne uygun muhtelif törenlerle, anmalarla, zikirlerle, okumalarla, müziğe dökerek… çoğaltmışlardır.
Mevlid’in şiir olduğunu özellikle vurguluyorum çünkü, şiirin mahiyetinden ve şiir bilgisinden nasipsiz kimi münafıkların, onu sanki müstakil bir akide metniymiş, sanki Kelami meselelerin merkezinde yer alıyormuş, sanki Siyer ilmine dair müstakil bir çalışmaymış, sanki mevcut düşünme ve yaşayıştaki bozulmaya kaynaklık ediyormuş gibi çirkin niyet ve dillerine alet etmelerine sıkça tanık oluyoruz.
Bir pipo resminin altına, kimi andavullarca anlaşılmasını kolaylaştırmak için “Bu bir pipo değildir, bu bir piponun resmidir” diye yazılmasındaki gibi, Mevlid kitabının üstüne de “Vesîletü’n-Necât bir şiir eseridir siyer, akaid, kelam… eseri değildir” diye büyük harflerle yazılsa gerektir.
Her şiir –ilahiler bile– bir zihniyete / kültüre tabi olarak özel bir düşünme şeklinin, dil hassasiyetinin ve dahası Allah ile varlığa ilişkin tahayyülün içinden yazılır.
Her şiir bir duygu yükselmesinin ve bu sayede bir inşirahın, fethin, aydınlanmanın sonucudur.
Mevlid’in ses ile icra edilmesi de yine bu bağlamda değerlendirilmelidir. Zira, İmam Gazzâlî’nin söyleyişiyle “Ses hikmetin bedeni ve meskeni, hikmet de sesin canı ve ruhudur.”
Yazı başlığımızdaki sorunun cevabına gelince:
Mevlid Allah’ı hatırlamamıza sebep olan, Peygamber efendimizin büyük değerini yeniden anlamamızı sağlayan şiirden yapılmış bir kandilimiz olur.