Türkiye, gerek sahip olduğu
, gerekse yılda verilen tescil miktarı ile dünyada lider. Ancak ürünlerde katma değer söz konusu olduğunda aynı başarıyı yakalayamıyoruz.
Bunun yüzlerce büyük küçük sebepleri var ama önemlileri şunlar;
Birlikte kazanma anlayışımız yok.
Küresel kapitalizmin, “Sen tüket sen kazan, nasıl kazanırsan kazan başkasını düşünme” cümlesiyle özetlenen bir ekonomik anlayış hâkim durumda.
Yani sözün özü
bize özgü bize has ürünlerimizin
değerini bilmediğimiz gibi katma değerini de artıramıyoruz.
100 liraya satabileceğimiz bir ürünü 1 liraya satmakla yetiniyoruz. Bunu kâr, yaptığımız satışı da ticaret zannediyoruz.
Avrupa Birliği’nde halen tescilli 9 coğrafi işaretimiz bulunurken 46 coğrafi işaretimiz de AB Komisyonu’nda tescillerini bekliyor.
Ezine peyniri, Tonya tereyağı ve Silivri yoğurdu
tescil bekleyen coğrafi işaretler arasında.
Ülkemiz, süt ve türevlerinde coğrafi işaret potansiyeli çok yüksek bir ülke olarak dikkat çekiyor.
deşifre edilmiş 200 coğrafi işaretimiz bulunuyor.
Bu alanda Türkiye’nin 55 tescilli coğrafi işareti var. Bunların dağılımına bakıldığında 36 tescilli coğrafi işaret ile peynirler başı çekiyor.
Peynirleri sırasıyla 9 işaret ile yoğurt, 5 işaret ile
, 2’şer işaret ile
izliyor.
Ayrıca yine bir süt ürünü olan
da bu sınıfta sıralanıyor.
Bazı peynir çeşitleri ile y
sadece Türkiye’ye özel ürünler.
Diğer yandan süt ürünlerinde başvuruları yapılan 45 coğrafi işaret daha tescil edilmeyi bekliyor.
Mesela Kandıra dartısı sadece
ilçesindeki köylerinde üretilen ve yeni yeni İzmit ve İstanbul’da tanınmaya başlayan inanılmaz lezzeti olan bir süt ürünü.
Kandıra’nın merkezinde her hafta kurulan
Çarşamba ve İzmit’te perşembe ve cumartesi
pazarlarında köylülerin önündeki birçok tezgâhta Kandıra dartısını görmek mümkün.
Sütün kaymağı ile yoğurdun kaymağının biriktirilip kaynatılması ile elde ediliyor.
Hem
hem de yemeklere
vermek için kullanılan bir ürün.
Kahvaltıda ısıtılıp ekmeğin üstüne sürerek tüketilirken, yemeklerde de
yerine kullanılıyor.
Yörede en çok
biber kızartmalarında ve pilavda
tercih ediliyor.
Tek olumsuz yanı kahvaltıda ekmeği çok yedirmesi!
Kocaeli bölgesindeki gıda sektöründe faaliyet gösteren birkaç girişimciye uzun zaman önce
yatırım yapmasını söylemiştim ama çok ciddiye alan olmadı.
Ancak bugün görüyorum ki değeri anlaşılmaya başlanmış.
İyi bir yatırımla dünya mutfaklarında
lüks bir kahvaltılık ürün
olmaya aday bir ürün Kandıra dartısı.
Sermayelerini
,
değerlendirmek istemeyen ve ülke ekonomisine katkı sağlamak isteyen ve parasını cazip ve uzun vadeli çok kazançlı ürünlerde değerlendirmek isteyen yatırımcılara tavsiyedir.
Yerel ürünlerimizin katma değeri neden düşük?
Neden ürünlerimizi pazarlayamıyoruz?
Yöresel Ürünler ve Coğrafi İşaretler Türkiye Araştırma Ağı Başkanı
Prof. Dr. Yavuz Tekelioğlu’na göre bunun temel nedeni çeyrek asrı aşan uygulamaya rağmen sistemin hala kurulamamış olması ve kamu güçlerinin coğrafi işaretleri sadece tescilden ibaretmiş gibi algılama alışkanlığının sürmesi.
Onun söylediklerine toplumun değişen sosyolojik yapısına bakarak birşeyler daha ilave etmek gerekirse şöyle söylenebilir;
İş birliği ve ortaklık kültürümüz zayıflamış.
Köylüler ürettikleri üründen hak ettiği karşılığı alamayınca üründen vazgeçmiş.
Örneğin Kandıra bölgesinde üretilen Kandıra keteni yok artık, Kandıra hindisi ve Şile bezi hak ettiği yerde değil, manda yoğurdu yok. Kandıra’nın güneşte kurutulduktan sonra kızartma peyniri olarak kullanılan yağı alınmamış
, şarküterilerde satılan
Kıbrıs’ın hellim peynirinden
100 kat daha lezzetli ama değerini keşfeden yok.
Kısacası yöresel ürünlerimizi bırakın katma değerli hale getirmeyi, mevcut haline bile değer vermeyen bir durum var ortada.
Hepsinden daha önemlisi, zihnimizde ve dilimizde, “
”, “
” gibi cümleleri çok kurmuşuz bu yüzden de özgüven eksikliği tavan yapmış.
Anadolu topraklarında gelişen
kültürünü sürdürememişiz.
Avrupa’nın kaliteli ürünleriyle ve pazarlama anlayışı ile rekabet edemeyeceğimizi anlayınca
yönelmişiz.
Birlikte
olmak varken birlikte
kalmayı tercih edecek kadar savrulmuşuz.
Yani
sadece cüzdanda kalmamış vücudun her yerine dağılmış.
Silkinme zamanı gelmedi mi?