|
Şehirleşirken köyde bıraktığımız o eski alışkanlık

“Acılarım kaç gün sürecek”

“En fazla 40 gün sürer.” “40 gün sonra geçecek mi? “Hayır, alışacaksın.”

Yukarıdaki konuşma Brezilyalı yazar José Mauro de
Vasconcelos’un
tüm dünyayı etkileyen ve çok satan 1968 tarihli dram ve çocukluk romanı
Şeker Portakalı
’nda Zeze ile Portuga arasında geçiyor.

Bugünlerde deprem nedeniyle çokça beğenilen ve paylaşılan bir konuşma.

**

Hayat
, bilerek, tercih ederek ya da bilmeden zorunlu olarak edinilen irili ufaklı büyük küçük az ya da çok milyonlarca alışkanlıklardan ibaret.
Her şeye alışmak üzerine kurulu bir düzen bu.

Hayatın en önemli kurallarındandır; Yaşamak için uyum sağlamak zorunda olmak.

**

Bunu en iyi onlar biliyor şimdi;
Kahramanmaraşlılar
,
Gaziantepliler
,
Hataylılar
ve diğerleri. Depremde enkazdan çıkan 11 ilimizde yaşayanlar 5 Şubat 2023 günü evlerinde
zengin yatanlar
6 Şubat 2023 günü
fakir
olarak kalktılar.
Güne sadece canlarıyla uyandılar.
Sadece ölenlerin değil kalanların da dünyaları değişti.

**

Dünyayı tehdit eden
Covid-19 salgınında
da bireysel çıkar ve menfaatlerinin kölesi olan insanoğluna
birlikte yaşama zorunluluğu
uyarısı yapılmıştı.
Salgınla gelen
“Sağlıklı, mutlu, huzurlu yaşamanız birbirinize sahip çıkmanıza bağlı”
uyarısı depremde de tekrarlandı.

**

Bugün 11 ilde yaşayanların hayatlarını değiştiren
deprem
, ülkenin herhangi bir yerinde herhangi bir zaman diliminde tekrarlanabilir.
Çünkü Anadolu’nun dört bir yanı
faylarla dolu
ve bu ülke bir deprem ülkesi.
Yarın deprem olmasa bile iklim değişikliği ile gelen
kuraklık
,
susuzluk
benzeri afetlerle karşı karşıya kalınabilir.

Yani kimsenin tek başına yaşayarak mutlu ve huzurlu olma lüksü yok.

**

Anlamak istemediğimiz şey şu herhalde;
Toprak, su, hava, güneş
hepimize ait.

Bunları kullanma konusunda kimsenin kimseye karşı bir ayrıcalığı veya üstünlüğü yok.

Toprak
zengine daha cömert fakire daha cimri değil.
Su
zengine tatlı, fakire acı değil.
Hava
zengine temiz, fakire daha kirli değil.
Güneş
de ısı ve ışığını verirken ayrım yapmıyor.

**

Sorunu çıkaranlar, afeti doğuranlar, ekonomik ve sosyal kriz üretenler,
toprak, su, hava ve güneşten
kendi menfaat ve çıkarları için daha fazla yararlanmak isteyenler.

Kirletenler de onlar.

Dünyayı yaşanmaz kılanlar; zenginiyle fakiriyle, genci ve yaşlısıyla, erkeği ve kadınıyla
yalnız kendilerini düşünenler.

**

Şimdi 11 ilimizde sağ kalanlar, yardımlarda
kahramanlık destanı
yazan bu milletin desteğiyle aradan geçen 20 gün içinde geçici barınaklarda
yeni dünya düzenine
alışmaya çalışıyorlar.
Alışacaklar
.

**

Deprem bölgesinin dışındakiler de yeni duruma alışacaklar ve eski alışkanlıklarına yavaş yavaş dönecekler. Ama 11 ilde yaşayan ve geçici barınaklarda hayatını devam ettiren insanlara destek vermeye devam ederek.

Yani eski alışkanlıklarına
yeni bir alışkanlık
daha ekleyerek.
Daha doğrusu
şehirleşirken köyde bıraktığı eski alışkanlığı
hatırlayarak diyelim.
İmece usulü
çalışmayı kırsal bölgeyle bağı devam eden bizim kuşak iyi bilir.

Deprem bölgesinde gördük imece usulü çalışmayı.

**

Şimdi 11 ilde yaşayan bu insanların bedenleri dışarıda kalsa da ruhları enkaz altında.

Onlara yeni bir dünya kurmadan biz batıda eski normallerimize geri dönemeyiz.

Birlikte aynı zaman diliminde normalleşeceğiz.

**

Zaman, kusur ve hata arama zamanı değil.
Bölgede işverenlerin işçisiyle fabrika bahçesinde
çadır komşuluğu
yaptığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

Önce enkaz kalkacak sonra şehir yeniden kurulacak.

Okullar açılacak, hasar gören fabrikaların bacaları tekrar tütmeye başlayacak, evlerde ocaklar yanacak ve biz o zaman normalleşeceğiz.

Şimdi
devlet ve özel sektörde
herkesin uzun bir süre elini taşın altına sokma, herkesin elinden geleni yapma zamanı.

Kimisi parasını kimisi bedenini kimisi aklını kullanacak.

Laf değil, iş üreteceğiz.
#Şehir
#Köy
#Deprem
#Yaşar Süngü
1 yıl önce
Şehirleşirken köyde bıraktığımız o eski alışkanlık
İbriğin sapını kimler tutuyor?
Siyahın içinde bembeyaz
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed