|
‘Şiir yazarı Şair’den, ‘Bir liran var mı’ya

Hafta içinde bedenen çok koştuk ruhlarımız geride kaldı.

Hafta sonunda yani bugün,
bedenimizi dinlendirirken
, beş günlük koşturmacada hasar gören-görebilen
ruhumuzu da onaralım
.
Hikayelerin doğru olup olmadığına değil
verdiği mesaja bakarsak
oradan kendimize özel bir bal yapabiliriz.

**

Seksenli yılların başlarında
Beşiktaş-Üsküdar
vapurunda değişik bir adamcağız seyyar satıcılık yapardı.

Hem de oldukça buluşçu bir yöntemle.

Şiir satardı o adam.
Taşıdığı siyah çantasının üzerinde yamuk yumuk bir yazıyla
“Şiir yazarı Şair”
yazardı.

Tek sayfa, eski tipo klişe makinada teksir kağıdına basılmış tek bir şiir.

Sevgili olduğunu kestirdiği insanların yanlarına yanaşır ve sessizce uzatırdı...

Kağıdı alırsan alır ve para da uzatırsan uzatırdın...

Şimdi caddelerde birden önüne çıkan eli yüzü düzgün bir lira isteyen tiplerle karşılaştıkça hem estetik hem de ahlaki kayıplarımızın ne kadar büyük olduğunu anlayıp hüzünleniyorum.

Emeği satmanın kutsallığından
, duyguları sömürerek kolay kazanma modasına ne zaman nasıl geçtik acaba?

**

Bir gün,
bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.

Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.

En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve
eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir
.

Bütün komşularını yardıma çağırır.

Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar.

Eşek ne olduğunu fark edince, önce daha beter bağırmaya başlar.

Sonra, herkesin şaşkınlığına, sesini keser.

Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar.

Gözlerine inanamaz.

Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkeleyerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır.

Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında
eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!

Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.

Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.

Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır.

En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz.

Silkelenin
ve biraz daha yukarı çıkın...

**

Kânûnî’nin
Avusturya’ya yaptığı seferlerin birinde idi.

Ordu düşmana doğru ilerlerken, gayr-i müslimlerin köylerinden de geçiliyordu. Kânûnî, mola verdiği bir sırada Hıristiyan bir köylü, huzûruna geldi ve:

“-Sultânımız! Askerlerinizden birisi bağımdan üzüm koparmış ve yerine de parasını asmış!
Size teşekkür ve tebrîke geldim
” dedi.
Bunun üzerine
Kânûnî Sultan Süleyman
Han, derhal o askeri buldurtup seferden menetti.
Buna hayret eden
Hıristiyan köylüye
de şöyle dedi:
“-
Askerin hâli,
zafer ve nusretin
ilk adımıdır. Eğer o asker, parayı üzümünü aldığı asmaya bağlamamış olsaydı, bu ordunun adı zâlimler ordusu olurdu ve o askerin kellesi giderdi. O
parayı
asmaya bıraktığı için kellesini kurtardı
, ancak sâhibinden izinsiz mal aldığı için seferden men cezâsına çarptırıldı.”

**

Bir adam Buda’ya sormuş, “
Ben mutluluk istiyorum”.
Buda demiş ki; önce “
Ben
”i yok et, o
ego’dur
.
Sonra da “
istiyorum
” u, o da
arzudur
.
Gördün mü şimdi, geriye sadece “
Mutluluk
” kaldı seninle...

Gotama Buda, MÖ 563-483 arasında Hindistan’da yaşadığı tahmin edilen ruhani öğretmen ve Budizm’in kurucusu.

**

Sosyal medyada paylaşılan olay New York Havalimanı'nda gerçekleşmiş.

Kalabalık bir uçak rötar yaptı.

Tek bir görevli oldukça uzun bir kuyruktaki yolcuların uçuşlarını tekrar düzenliyordu.

Aniden oldukça kızgın yolcu diğer bekleyenleri yararak geldi.

Biletini masaya koydu;
“Ben birinci sınıf yolcuyum ve bu uçakta olmalıyım”
dedi.

Görevli cevap verdi: “Üzgünüm efendim size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım ancak öncelikle bekleyenlere yardımcı oluyorum ardından sizinkine bakalım.”

Yolcu ikna olmadı.

Yüksek sesle herkesin duyabileceği bir şekilde bağırdı,
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?”

Görevli gülümsedi, sakince mikrofonu aldı.

Ve tüm terminale şöyle seslendi:

“Lütfen dikkat? Burada, 14. kapıda bir yolcumuz var ve
kim olduğunu bilmiyor.
Eğer kim olduğunu bilen varsa lütfen 14. kapıya gelsin.”

**

Nasıl sesleniyordu bize kendi çağından
Yunus Emre;

“Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil,

Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil”

#New York Havalimanı
#Beşiktaş
#Üsküdar
#Şiir
#Hristiyan
4 yıl önce
‘Şiir yazarı Şair’den, ‘Bir liran var mı’ya
İsrail ordusunun yabancı askerleri
Mekke-i Mükerreme notları
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı