Kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan muhafıza sordu:

-Üşümüyor musun?

-Olsun, sana sıcak elbise getirmelerini emredeceğim, dedi ve gitti.

Ancak bir süre sonra içeri girdiğinde emri vermeyi unuttu.

Ertesi gün duvarın yanında muhafızın soğuktan donmuş cenazesini gördüler, duvarın üzerine şöyle yazılıydı:

**

– Delinen pantolonlarına yama vurmaları,

– Yıpranan giysilerini onarmaları,

– Sökülen ayakkabılarını dikmeleri,

– Patlayan futbol topunu sağlamlaştırmaları,

– Bozulan radyoyu tamir ettirmeleri, sırf yoksulluktan değildi. Sadece tutumluluktan da değildi.

Onlar bunları yapmakla, kendinden sonraki nesile çok önemli bir mesaj veriyorlardı. Onlara;

– Çocuklarıyla aralarına kara kediler girdiğinde bu durumun vakit geçirmeden telafi edilmesinin gerekliliğine,

Yani bir yandan yeni neslin;

Bu nedenle yeni kuşak nesil;

-Kendi ne kadar verdiğini değil de, ne kadar aldığını önemseyen

-Eşiyle bozuştuğunda,

-Arkadaşıyla atıştığında,

Söz gelimi;

– Başka komşu mu yok sanki.

Bu nedenle önceki kuşak onlar için “Nereden türedi bu nesil?” diyerek hayretini ifade etmek zorunda kalabiliyor.

Yani onların beceriksizliğine vurgu yapıyor.

Galiba;

**

Eskiden kimse kimsenin doğum gününü bilmezdi.

Evlenince hanım pasta kesmeye başladı.

İlk yıllarda çocuklar tebrik kartı yazardı.

Daha sonraları çocuklar harçlıkları ile hediye almaya başladılar.

Şimdi hepsi iş güç sahibi oldu.

Beni yemeğe götürüyorlar.

Hayat devam ediyor.

Bu rakamları görünce, insan kendini bir halt sanıyor.

Dört köşe oluyorsun.

Tek başınasın.

Sana kahve yapan bile yok.

Tek başına git kendine çay demle.

Aynaya bakıp içersin.

Pasta kesen var mı? Yok.

Sana sarılan var mı? Yok.

Hediye veren var mı? Yok.

Sosyal medya var ama yok.

Ulan bunun nesi gerçek.

Evde kalp krizi geçirsen hastaneye seni götürecek adam yok.

Hayatta çocuklarınızın size sarılıp öpmesi kadar sıcak bir şey yok.

**

Bunu kötülük için değil, etine gereksinim duyduğumuz için yaptık.

Erkek ve kız kardeşlerine öldürüldüğünü sakın söyleme, onlara insanları çok sevdiğini söyle.

Biz de seni çok seviyoruz ve etini de severek yiyeceğiz.”