|
Karizma sosyolojisi
Seçim sonrası beklendiği gibi başaranı bu başarıya götüren bütün faktörler, isabetli kararlar, adaylar ve söylemler gündeme geliyor,
başaramayanın ise bütün ayıpları, kusurları, eksikleri, hataları...
Bütün zaferlerin, bütün fetihlerin, bütün başarıların böyle bir sonucu oluyor. Bir yanı psikolojiyle, bir yanı sosyolojiyle alakalı sonuçlar ve etkilenimler (Fetih Suresi).
Oyundan başarılı çıkanın hataları, kusurları, eksikleri, yanlışları görülmez. Başarmıştır çünkü. Başarı hataları örter, üzerinde durulmayı gereksiz kılar. Ama onu takdir edecek halk nezdinde. Ancak işin içinde olanlar tabii ki bilir eksikleri de, hataları da, yanlışları da.
Zafer sarhoşluğuna kapılıp kendini zafer dolayısıyla kusursuz saymanın dayanacağı yer iflah olmaz bir kibir olur. Cumhurbaşkanı Erdoğan
’ı belki şimdiye kadar başkalarından ayırt eden en önemli özelliği bu hataya düşmemiş olmasıdır.
Başarı ve zafer onun kendi yanlışlarını görmekten alıkoymamış, her seçimden sonra ince ince çalıştığı seçim sonuçları yoluyla bir sonraki seçim için hazırlıklarına hemen ertesi gün başlamıştır.
Ancak siyasi başarının, zaferin hazmedilmemesinin böyle bir tehlikeyi de beraberinde getirdiği bir gerçektir.
Buna mukabil başarısızlık bütün ayıpları ortaya çıkarır.
Seçimlerden bir iki yıl öncesinden beri Türkiye’deki siyasi manzaraya bakanlar ortada neredeyse iflas etmiş, her şeyi yüzüne gözüne bulaştırmış, ülkeyi batırmış, yolsuzluklara gark olmuş bir iktidar manzarası görebilirdi. Gündeme gelen bütün kusurlara karşı iktidar cenahının kendi savunmaları hatta iddiaları da vardı elbet.
Ama hem sosyal medyada hem de buradan bütün uluslararası kamuoyuna yansıtılan manzara buydu.
Seçim sonuçlarının iktidar lehine sonuçlanması bu manzaranın bir
illüzyondan
ibaret olduğunu da göstermiş oldu.
Kılavuzu sosyal medya olanın
sonunun hüsran olduğu da görüldü. O sosyal medyada yaratılan sanal gerçeklikten gerçekler dünyasına geçiş bile histerik nöbetlere yol açabiliyor.
Kılavuzu Türkiye’deki muhalefet olanın
da travmatik bir hayal kırıklığı yaşaması da mukadder olurmuş.
Seçimlerden önce başarıyı neredeyse elde bir görmeye başlamış, bu peşin sahiplenilmiş başarının ürettiği şahsiyetlerin karizması, mukadder başarısızlık sonucunda Erdoğan’ın siyaset sandığına gömülerek çizilmiş oldu.
Karizma siyasette hiç de yabana atılır bir unsur değil.
Bazı şahıslarda bu karizmadan bir eser vardır ve iyi kötü siyaset sahnesinde iş görür.
Ancak karizma sadece boy posa, yaşa ve Allah vergisi sempatiye bağlı değildir. O tür karizmanın etkisi özellikle seçimlerde tek seferliktir. Bunun devam etmesi için başarıyla, hem de tartışılmaz düzeyde somut başarılarla beslenmesi lazımdır.
Kılıçdaroğlu
’ndan her seferinde allayarak pullayarak oluşturulmaya çalışılan karizmaya ona oy verenler bile inanmadı. Hiçbir başarısı yok çünkü. Tek başarısı CHP’nin başına alavere dalavere geçebilmiş olması. Bu başarıdan belki sadece CHP seçmeni için bir karizma çıkabilir. Ama daha geniş bir halk kesimi için bir başarı hikayesi çıkmaz bundan. Hele girdiği hiçbir seçimi kazanamamış olması her seferinde insanların onun iddia edilen iyi özelliklerinden ziyade kaybettiren eksiklerine dikkat kesilmelerine yol açıyor.
İmamoğlu, Yavaş, Davutoğlu, Babacan vs.
Bunlara da karizma sağlayabilecek hiçbir başarıları olmadı şimdiye kadar.
Doğrusu son iki ismin tek başarıları Erdoğan’ın liderliği altında yaptıkları işlerdeydi.
İmamoğlu ve Yavaş’ın da tek başarıları 25 yıldır AK Parti çizgisindeki belediyelere karşı seçim kazanmış olmalarıydı. Bunun bir miktar karizma oluşturucu bir etkisi olabilir. Ancak kazandıkları belediyelerde bu karizmayı besleyecek hiçbir başarıları olmadığı gibi
şimdi topluca maruz kaldıkları mağlubiyetle bütün yanlışları, ayıpları, eksikleri, gafları, çuvallamaları ortaya dökülerek karizmalarını tüketiyor.
Karizma başarıyla, zaferle, fetihle beslenir, tabii ki beslenebilmesi için var olması lazım, ancak varolan karizma bile başarıyla beslenmediğinde sönmesi mukadderdir.
Erdoğan’ın bir karizmaya sahip olduğu tartışılmaz.
Ancak bu karizması siyasi hayatında kolay kolay başka birine nasip olmayacak
başarılarla sürekli beslenmeye devam etti.
Bu başarılar seçim başarıları olabileceği gibi bir krizden çıkabilme, krizi çözebilme ve krizin üstesinden gelebilme başarılarıyla da beslenir. “
Kriz
” ile “
Karizma
” arasında hem etimolojik hem de reel düzeyde çok yakın bir bağ vardır çünkü.
Belediyede başkanıyken aldığı cezayla hapse girdiğinde onun karizmasını sorgulayan bazı entelektüel çevrelere cevaben
Tezkire
dergisinde “
Karizma, Popüler Kültür ve Faşizm
” başlıklı bir yazı yazmıştım. Karizmatik otoritelerin tarihte nelere yol açtığı ile ilgili uyarılara karşı, Erdoğan karizmasının, her bir karizma gibi, kendine özgü olduğu üzerinde durmuştum. Bu yazıdan kısa süre sonra AK Parti kuruldu ve 2002 yılında yasaklı olduğu halde girdiği seçimlerle
Türkiye’nin içinde bulunduğu büyük siyasi, toplumsal ve ekonomik krizden çıkarmaya aday olarak dönemin bütün siyasi aktörlerini
, halkın neredeyse bıktığı ve kurtulmak istediği bütün aktörleri sandığa gömerek ayrıca bir karizma yapmıştı.
Bu olayın kendisi başlı başına bir “krizden çıkış” olayıydı.
Bizatihi sorunların ve krizin sebebi olan o siyasi aktörlerden kurtaran bir lider olarak temayüz etmişti. O zaman
Birikim Dergisi
’nde “
Karizmanın Aşırı Gerçekliği
” başlığı altında bir makale de yazmıştım.
Basit bir Erdoğan güzellemesi değildi, tamamen siyaset bilimi ve sosyolojisinin verileriyle, karizma sosyolojisinin Erdoğan’ın hikayesi üzerindeki bir uygulamasıydı.
Neticede, her şey başlangıcı ve sonu iyilerle kötüler arasındaki bir mücadelede sonu iyilerin zaferiyle biten bir hikâye bütünlüğü içinde cereyan ediyordu.
Erdoğan o günden bu yana her kavşakta benzer bir hikâye yaşadı ve yaşattı.
Bu hikayelerin hepsinde kendisine karşı mücadele eden, ona karşı türlü entrikalar çeviren
kötüler
vardı ve her biri de iyilerin temsilcisi olarak kendisinin zaferiyle sonuçlanan hikayeler.
Tekrarladıkça, şimdiye kadarki hiçbir başarısının tesadüfle açıklanamayacağını teyit eden zaferler.
Son olayda da kendisine karşı birleşen ve içlerinde açıkça kötülerin de bulunduğu bir ittifaka karşı apaçık bir zafer kazandı.

Kendisi için zafer olan bu sonuç, rakipleri için hezimet ve hezimet aynı zamanda bütün hataların, yanlışların, ayıpların, kirli çamaşırların ortaya dökülmesinin mukadder olduğu bir durumdur.

#Siyaset
#Kemal Kılıçdaroğlu
#CHP
#Ekrem İmamoğlu
#Mansur Yavaş
#Yasin Aktay
1 yıl önce
Karizma sosyolojisi
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
"Güzel Atlılar"
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu