|
Politik ekonomi ve bilim
Son zamanlarda ekonomi alanında yaşamakta olduklarımız ekonomi üzerine büyük laflar eden herkesin laflarını boğazına kaçıracak, öğrenmeye açık olanlara ise ibretlerle
dolu tecrübeler. Ekonomiyi bir bilim olarak görenler için herşey aslında çok açık.
Nitekim işler kötüye gittiğinde ezberlenmiş bilimsel tezleri büyük bir özgüven patlamasıyla naralar atarak, insanları cahil yerine koyarak, hatta azar tonlarıyla anlatmak için gün doğar.
Böyle zamanlarda ekonominin bilimle ilişkisi veya ekonominin nedensel zorunluluğu en çok ifade edilen tartışılmaz bir gerçek gibi sunulur.
Oysa her zaman geçerli olan, aslında en tartışılmaz gerçek ekonominin sadece ekonomiden ibaret olmadığı ve ekonomik davranışın nedensel bir zorunluluğa tabi olmadığı gerçeği böyle zamanlarda zorbaca bastırılmış olur.
Bu arada ekonominin tartışılmaz, bilimsel kuralları olduğu fikrinin de aslında yine ekonomi üzerindeki asıl belirleyici olan psikolojiyi nasıl etkilediği bile görülmez.
Evet, ekonomi sadece ekonomi değildir ve büyük ölçüde insanların davranışlarıyla ilgilidir.
Davranışlarsa türlü türlü etkilere tabidir. İnsanlar ekonomik olarak tercihlerini türlü türlü yapabiliyorlar. Ekonomik olarak kazançlı olmayı arasalar da her zaman psikolojik etkilerinden dolayı bu yolu bulamazlar.
Kendileri için kazançlı olan ile toplum için faydalı olan arasındaki çelişkide bocalarlar ve bu konuda nasıl davranacakları konusunda insan olma gerçekliğiyle tercih farklılaşması yaşarlar.
Politik tutumları ekonomik tercihlerini de belirleyebilir ve kendileri için faydalı olan ile toplum için faydalı olan arasında bir çelişki olduğunda nasıl davranacakları konusunda bir farklılaşma oluşur.
Üstelik bu farklılaşmada bile içiçe geçişler yaşanır.
Burada toplumsal fayda ile bireysel fayda arasındaki çelişkide insanların nasıl bir davranış sergileyecekleri hususunda hiçbir bilimsel kural olamaz, olay tamamen politiktir. Burada en geniş anlamıyla politik alana dinsel veya ahlaki değer veya motivasyonlar da dahildir tabi.
Ulusalcılıkta mangalda kül bırakmayan, Türk parasını korumayı milliyetçiliğin bir değeri olarak öne süren insanların döviz yükselişteyken ülkesinin parasının düşmesine ve milletinin fakirleşmesine yol açacağı açık olsa bile bunu hiç umursamadan
kendi bireysel çıkarını önceleyerek dövize yatırım yapması tipik davranışlardan biri ama tek biçimi değil. Bu durumda tersini yapanlar da olabilir, olmuştur da
. Ama yükseldiği söylenen milliyetçiliğin ülkenin parasına karşı bir saldırı karşısında bir savunma refleksi koyması beklenirdi. Yerli parayı koruma adına bir cephe oluşturması ve bu cepheden kitlesel halde bir yabancı paraya kaçışı engellemesi gerektiği varsayılabilirdi.
Elbette döviz mevduatına yönelen kitlelerin siyasal tercih dağılımına dair elimizde bir veri yok.
Ancak muhtemel bir verinin her kesimden insanı, mutlaka farklı ağırlıklarda, barındıran bir örneklem ortaya koyacağını kestirebiliriz.
Her durumda faizin düşürülmesine karşı dövize yönelişin bilimsel, dolayısıyla tartışılmaz zorunlulukta bir gerçekmiş gibi sunulması, işin arkaplanındaki sosyal psikolojiyi ve değerler dünyasını tamamen gözardı etmiş oluyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faize karşı yıllardır dillendirdiği teze karşı faizi adeta ekonominin zorunlu bilimsel gerçeği gibi sunanlar ise aslında ekonominin genel geçer bilimsel kurallarına karşı da ilginç bir yerel bilim algısına saplanmış olduklarının farkında bile değiller. Çünkü bilebildiğimiz kadarıyla faiz dünyanın her tarafında enflasyonun bir sebebi ve yatırım ve üretimin düşmanı olarak görülür.
Faizle kazanmanın yolu açık olduğu oranda kimse sanayiye, üretime yatırım yapma yoluna girmez. En garantili para kazanma yolu varken, parasını yatırım yapmanın riskli ve zahmetli yoluna kim düşürür?
Elbette faizi dini ve ahlaki değerlerine aykırı sayan insanlar bu riskli yolları tercih edeceklerdir, etmektedir. Ekonomik davranış böylece hiç de bilimsel bir zorunluluğa tabi olmadığını göstermiş olur.
İnsanlar daha zahmetli ve toplum için daha faydalı kazanma yollarını daha kendileri için kolay ve garantili ama toplum için zararlı kazanma yollarına tercih edebilirler.
Bütün dünyada gerçek yatırımın, üretimin düşmanı olarak görülen ve gelişmiş ülkelerde en düşük seviyede tutulan, aslında ancak öyle tutulduğu için gelişmenin kaydedilebildiği faiz Türkiye’de nasıl ekonomi biliminin tartışılmaz bir gerçeği haline geliyor?
Bilimin tartışılmaz gerçeklerinin aslında ne kadar da yerelleşmiş, alaturkalaşmış olduğunu, tamamen işportaya düşürüldüğünü gösteren bir çelişkidir bu.
Koca koca ekonomi profesörleri veya her konunun profesörlerinin ekonomi alanını nasıl faizin faydasının mutlaklığı lehine tartışmaya kapattıklarını ibretle seyrettik durduk.
Enflasyonu ve kuru düşürmek için faizi yükseltmeyi büyük bir akıl gibi öne sürdüler hep. Faizi yükseltince bu dönüp enflasyonu ve kuru yükseltmekten, dolayısıyla ekonomiyi yine bir kısır döngüye sokmaktan başka bir sonuç verecekmiş gibi. Dahası, sanki olayın siyasalla hiçbir ilgisi yokmuş, her şey bilimin tartışılmaz matematik kuralları içinde cereyan ediyormuş gibi.
Hangi bilimin böyle bir tartışılmaz önermesi olabilir? Dört başı politik olan ekonomiye pozitif bilimsellik payesi verilmekle kalmayıp,
bilimin bile iddia etmediği bir tartışılmazlığın faiz lehine temin edilmesi neresinden bakarsanız sadece ideolojik propagandaya dayanır.
Faize karşı verilen haklı mücadeleye doların yükselişi şeklinde ortaya çıkan tepkinin elbette birçok boyutu vardır ama kimse bunun zorunlu olduğunu, hele Türkiye’nin mevcut ekonomik gerçekleriyle ilgili olduğunu, hele hele siyasalla ilgili olmadığını söyleyemez
. Pekâlâ başka türlü tepkiler de siyasetler de mümkün olabiliyor.
Erdoğan’ın bu konudaki ısrarının en azından herkese anlatacağı çok şey olduğu anlaşılıyor. Daha adil bir dünya mümkün ve başka türlü bir ekonomi de mümkün.
Çünkü ekonomi baştan sona politik olanla ilişkilidir.
Kimse onu bilimsel kisveli, ama tamamen alaturka efsanelerle tartışmaya kapatarak bir sömürü düzenini kaderleştiremez artık.
#ekonomi
#Cumhurbaşkanı Erdoğan
#faiz
2 yıl önce
Politik ekonomi ve bilim
Yaralı coğrafyalarımızı konuşmaya daha yeni başlıyoruz
Sosyal Çürüme Yazıları 7: Dedelerden himmet umma cumhuriyeti
Paket iyi de ‘kampanya’ nerede?..
KDV artışının KDV indiriminden daha çok alkış aldığı ülke
Arapça tabelalar ve yeni CHP