|
15 Temmuz direnişi, iki asırlık kuşatmayı yaran bir milattır…

Bu ülke dışarıdan işgal edilmedi, içeriden ele geçirildi. Batılılar tarafından fiilen sömürgeleştirilmedi, Batıcılar tarafından zihnen sömürgeleştirildi.

Bunun için de içeriden, içeridekilerden, “içimizdeki irlandalılar”dan darbe üstüne

darbe yedi.

Devşirmeler önce devleti devşirdiler, sonra da milleti.

Türkiye’nin yakın tarihi, modernleşme tarihi, ihanetler tarihidir. Bu çok net! 

Paralel darbeler tarihi…

Bu yazıda, önce devletin, sonra da milletin nasıl sömürgeleştirildiğinin trajik ve zaman zaman trajikomik boyutlar kazanan tedirgin edici hikâyesini yazacağım…


İKİ ASIRLIK DARBELER TARİHİ…
Bizim yakın tarihimiz, iki asırlık modernleşme maceramız darbeler tarihidir.
1839 Gülhane Hatt-ı Hümayun’u
, millete (ve devletin kendisine) karşı yapılmış bir
paralel devlet darbesi
’dir:
Âli Paşa, Fuat Paşa ve Londra Mason Locası üyesi, İngilizlerin uşağı Reşit Paşa
, devlet-i âliye›yi yörüngesinden kopararak
İngiliz güdümüne hatta kontrolüne girdiren bir ihanete
imza attılar.
Düpedüz İngilizlere uşaklık yapıyorlardı. Hele o Reşit Paşa yok mu! “
Büyük Reşit Paşa
” diye kayda geçirdiler İngiliz uşakları bu pespaye adamı!
Cücelerin dev yapılma, devlerin cüceleştirilme tarihidir yakın tarihimiz
, aynı zamanda.
İngilizler
, Tanzimat’la birlikte kuklaları vasıtasıyla
devleti ele geçirdiler
, iktisadî ve siyasî bakımdan
Osmanlı’yı yarı-sömürge hâline getirecek kadar
güçten kuvvetten düşürdüler. 1856’da paralel bir darbe daha yaptılar. 1908 darbesine, “devrim” dediler. “
İttihat ve Terakki Devrimi
” adını verdiler.
1839’dan 1997 28 Şubat ve 2016 15 Temmuz darbesine kadar ülkede ondan fazla darbe teşebbüsünden bulunan kişilerin kahir ekseriyeti
devşirme tiplerdi.
 
Bütün teşkilatlar İstanbul’da kurulurken,
İttihat ve Terakki neden Selanik›te kuruldu
? Nasıl bir mesajdı bu?
İstanbul›a, payitaht’a, hilâfet’e meydan okuma
girişimi değilse, neydi bu?

15 Temmuz darbe ve işgal girişiminin kökleri tastamam iki asır öncesine kadar gidiyordu, gördüğünüz üzere…

Özetle…
Tanzimat, hem devleti ele geçirme hem de milleti zihnen sömürgeleştirme hikâyesidir
. Bu hikâyenin “kahramanları”, Batılıların uşakları bu ülkenin devşirme çocukları!

MİSYONERLER, DEVŞİRMELER VE KAPIKULLARI…
Devlet, emperyalistlerin uyduları tarafından Batılılara peşkeş çekildi. Osmanlı ahalisi perperişan edildi.
Padişah
, resmî tarihin yalanlarının aksine,
halk düşmanı değil, aksine halkın güvendiği tek aktördü devlette. Padişah halkın yanındaydı, halkının huzur ve refahı için nefes alıp veriyordu. Halk da, padişaha güveniyordu
. O yüzden
Sultan II. Abdülhamid Han,
payitahttan önce halkın gönlünde taht kurmuş bir padişahtı.
İngilizler, Osmanlı elitokrasisini
hem hürriyet, meşrûtiyet vesaire gibi içi boş sloganlarla zihnen teslim alıyor hem de
masonik-baronik şebekeler, çeteler
eliyle fiilen devşiriyor,
İngiliz imparator-luğunun kapıkulları
yapıyordu.

Düşünsenize 1820’li yıllardan itibaren Osmanlı ülkesinin her bir köşesine misyonerlik okulları açılmaya başlanmıştı. Misyonerlik okulları deyip de geçmemek gerek: Taş gibi okullar bunlar. En yeni, en güçlü eğitim tekniklerine başvuran ve en sadık adamlar yetiştiren, kısacası, emperyalizme adam devşiren okullar... 

Beyrut’tan Kahire’ye, Trablusgarp’tan Yemen’e ve tabii belli başlı bütün Anadolu şehirlerine kadar Osmanlı ülkesine sonradan çeki düzen verecek, darbelere öncülük edecek, sonuçta Osmanlı’nın devrilmesinde, modern, laik Türkiye’nin şekillenmesinde devşirmeler ve devşirmelerin devşirmeleri (emperyalistlerin sömürgeleştirdikleri yerlerdeki öncü kuvvetleri Batıcılar, Batıcı elitler, Batıcı aydınlar) kilit roller üstleneceklerdi.

Kayseri’de Talas’tan, Adana’da Tarsus’a, Amasya’da Merzifon’dan Elazığ’da Harput’a kadar Anadolu’nun dört bir köşesinde açılan
misyonerlik okullarından yetişen devşirmeler, bu toplumun Batılılarla savaşmadan Batılılaştırılmasında
, kültür, eğitim, düşünce ve sanat hayatının İslâmî ruh köklerinin kurutulmasında belirleyici oldular;
emperyalistlerin ülkeyi fiilen işgal etmelerine gerek kalmadan ülkeyi içeriden emperyalistlere dekor yaptılar! 

15 TEMMUZ: DİRENİŞ’İN DESTANI…
Özetle… Bu toplum
iki asırdır çifte kuşatma
yaşıyor: Bir yandan devlet ele geçiriliyor Batıcılar tarafından, devlet kontrol altına alınıyor devşirmeler devşirmelerin devşirmeleri tarafından. Öte yandan da millet, milletin çocukları ruh köklerinden, değerlerinden, inançlarından uzaklaştırılıyor, hatta ülkesine, değerlerine ve inançlarına düşman yapılıyor!

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, diye boşuna dememiş şair, değil mi?

Türkiye’nin böylelikle
darbelere hazır hâle gelmesi
çok kolaylaşmış oldu
iki asırlık tavandan (devlet’in), tabandan (millet’in) kuşatma katına alınmasıyla
.
İşte
15 Temmuz direnişi, bu çifte kuşatmayı yarma girişimi olarak tarihe geçti
. Milletin iradesini ipotek altına almaya kalkışanlara karşı destansı bir direnişin miladı oldu ilk defa.
Evet,
15 Temmuz, bir milattır… 1839’dan bu yana bu topluma yapılan darbelere toplumun darbe indirdiği bir direniş destanı
. Emperyalistlere ve uşaklarına aşkedilen okkalı bir
Osmanlı tokadı.

Vesselâm.

#15 Temmuz
#direniş
#Yusuf Kaplan
10 ay önce
15 Temmuz direnişi, iki asırlık kuşatmayı yaran bir milattır…
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı
UCM kararına tepkinin Amerika’ya maliyeti