|
Fuat Sezgin’in ufku: Geleceğimizin umut ışığı

MTO (Medeniyet Tasavvuru Okulu) olarak Bitlis’te düzenlediğimiz ve son derece verimli geçen Fuat Sezgin ve Bilim Tarihi kampımıza dâir izlenimlerimizin son yazısını Bursa temsilcimiz Nuri Gür kardeşimizin akıcı kaleminden paylaşıyorum sizlerle.

VAHİY VE BİLİM

Güne sabah namazının huzurlu ezgisiyle başlayarak, kahvaltı soframızı paylaştık. Kahvaltıdaki lezzetler, Bitlis’in doğal güzelliklerinden kaynaklanan sütün sihirli dönüşümünün eseri gibiydi. Zeytinler, reçeller ve helva, geçmişten gelen geleneklerin tatlı hatıraları, ekmek taptaze, çay en iyisiydi ve bu lezzetlerin tadını birlikte çıkarmak, samimiyetle paylaştığımız değerlerimizle beslenmemizi sağlıyordu. Bu kahvaltı, tıpkı hayatın kendisi gibi, lezzetlerin ve insanların bir araya geldiği unutulmaz bir yolculuktu.

Arabalarla son oturum için konferans salonuna geçtik. Fuat Sezgin hocamız salondaymış gibi gerçekleştirdiğimiz bu özel “musahabe” anı, adeta karanlık yolu aydınlatan bir hediye gibiydi. Sezgin Hocamızın bilgeliği ve vizyonu, geçmişten günümüze uzanan bilimsel mirası bizlere daha da yakından tanıttı. Onun rehberliğiyle tarihe ve bilime olan ilgimiz derinleşti. Mücahit Kumandaveren Bey’in sözleri, Sezgin hocamızın bilgelik yolundaki önemini vurguluyor; O, bize bilim ve aydınlanma yolunda rehberlik etmiş bir ışık gibiydi. Onun öncülüğünde, bilgiye doğru bir yolculuğa çıkma hazırlığı içindeydik. Fuat Sezgin, bilimin kapılarını açan bir anahtar gibiydi ve onun izinde ilerlemeye gayret edeceğiz.

Ancak, Batı’yı anlamak kadar kendi iç dünyamıza inme zamanı gelmişti. 200 yıllık savrulma sürecinde kaybolmuş gibiydik. Saime Bayraktar kardeşimizin deyişiyle, “Bilim vahyin ışığında ilerleseydi, insanlığın hakikat yolculuğuna daha fazla ışık tutabilirdi.” Bu kayıp dönemi geride bırakarak kendi köklerimize dönmek ve kültürel kimliğimizi yeniden keşfetmek, toplumumuzun canlanması için kritik bir adımdı.

ALMANLAR VE FUAT SEZGİN’İN MİRASI

Şermin Hüküm Hanımefendi’nin Fuat Sezgin ile ilgili dile getirdiği endişe, Almanya’nın bilimsel etkisini vurguluyor. Fuat Sezgin, İslâm bilim tarihini inceleyen önemli bir akademisyen olarak bilinir ve bu alandaki önemli eserlere imza atmıştır.

Ancak, Almanya gibi güçlü bir ülkenin bu bilimsel mirasa müdahale potansiyeli, endişe yaratmış olabilir. Fuat Sezgin’in tüm metinlerinin Almanya’da bulunması, bilimsel bilgi ve tarihsel verilere olan erişim açısından önemli bir konudur.

Bu metinler, bilim tarihini ve İslâm dünyasının katkılarını anlamak için gereklidir. Bu nedenle, bilim tarihini objektif bir şekilde incelemek ve geçmişin katkılarını anlamak için bu metinlerin doğru bir şekilde korunması ve sunulması son derece önemlidir.

Sonuç olarak, Şermin Hüküm Hanımefendi’nin Alman tehlikesine dikkat çekmesi, bilimsel bilgi ve tarihsel verilerin doğru bir şekilde korunması ve sunulmasının ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Bu, bilim tarihini ve insanlığın geçmiş katkılarını daha iyi anlamamıza yardımcı olacak ve gelecekteki araştırmalar için önemli bir kaynak olacaktır.

ZAMANA MEYDAN OKUYAN ŞEHİR: BİTLİS’İN MANEVÎ HAZİNELERİ

Vedalaşmalar ve sarılmalar, adeta büyülü bir melodinin nağmeleri gibi akıp gidiyordu. Duyguları ifade etmek, kelimelerin sınırlarını aşarak zorlu bir yolculuğa benziyordu. Öğle yemeği için Mavi Beyaz Restoran’da oturduğumuz masalar, Tatvan’ın muhteşem manzarasıyla birleşerek adeta bir tablo oluşturuyordu. Gözlerimiz gökyüzüne ve Van Gölü’nün parlayan yüzeyine takıldı. Her bakış, geçmişin izleriyle dolu gibi hissettiriyordu; sanki zaman, bu eşsiz manzaranın karşısında saygıyla durmuş gibiydi.

Sonunda yola koyulduk, ancak Bitlis’in büyülü atmosferi ve tarihin yükü, bizi her anında büyülemişti. Vedalaşırken, bu unutulmaz manzarayla birlikte içimizde yeni başlangıçlar ve yaşamın sırları hakkında birçok düşünce taşıyarak yolumuza devam ettik.

Bitlis’in bu özel anları, her köşesinde yeni bir sürpriz ve öğrenilecek dersler bulunan

bir hayatın yansıması gibiydi.

Bitlis’in tarihi derinlikleri arasında kaybolmak, adeta geçmişin izlerini takip etmek gibiydi. Hizan ilçesindeki Gayda Köyü’nde bulunan Seyyid Sıbğatullah el Arvasi’nin türbesine ulaştığımızda, sanki zamanın perdeleri aralandı ve eski zamanların büyüsüne kapıldık. Türbenin kapısından içeri adım attığımızda, edeple gelmiş gibiydik. Adım adım ilerlerken, geçmişin sayfalarını aralıyor ve bu kutsal mekânın içindeki huzuru hissediyorduk. Arvasi’nin türbesi, sanki ruhumuza dokunan bir lütuf gibiydi. O eski bilgelik,

tarihin sırlarını barındıran duvarların arasında yaşamaya devam ediyor gibiydi.

Türbeden ayrılırken, Bitlis’in bu gizemli köşesinde aldığımız ilhamla yola devam etmek, adeta bir hazineyi keşfetmenin verdiği heyecanla doluydu. Seyyid Arvasi’nin türbesinin kapısından çıktık, ama içimizde taşıdığımız o manevi hazine ile ayrıldık. Bu ziyaret, sadece bir fiziksel yolculuk değil, aynı zamanda bir içsel yolculuktu; geçmişin derinliklerinde dolaşmak, geleceği aydınlatma yolunda yeni bir ışık yakmamıza yardımcı oldu.

Bediüzzaman Said Nursi’nin doğduğu köy, tıpkı bir zamanlar bu büyük âlimin düşünce dünyasında yeşerdiği gibi, bizleri de manevi bir serüvene davet etti.

Nurs köyündeki talebelerin evlerinde ağırlanmamız, adeta geçmişin izlerini takip ederken aniden zamanın durduğu bir deneyimdi. Akşam yemeği sofrası, bilgelik ve bilinç dolu bir sohbetin lezzetiyle donatılmış gibi hissettirdi. Balın tatlılığı ve turşunun ekşisi, hayatta dengenin ve çeşitliliğin önemini hatırlatan birer gönderme gibiydi.

Tatvan’a dönerken, üzerimizde bu manevi serüvenin izleriyle, bilgelikle dolu bir ruh hali taşıyorduk. Bu yolculuk, sadece fiziksel

bir seyahat değil, aynı zamanda ruhsal bir keşif ve büyüme deneyimiydi.

Bitlis’in derinliklerinde kaybolurken, geçmişin izlerini takip etmek, tıpkı bir hazine avcısının gizemli haritasını çözmeye çalışması gibiydi. Bu özel ziyaretler, bizlere geçmişten ilhamla dolu yeni ufuklar açtı. Ruhumuzu besleyen manevî bir serüvenin izleriyle yola devam ederken, bilgelik ve bilinç dolu sohbetlerin tadı damağımızda kaldı. Vedalaşmalar ve sarılmalar, zamansız bir resmin parçaları gibiydi ve bu unutulmaz anları sonsuza dek hatırlayacağımıza inandık. Bitlis’in bu özel anları, yaşamın bir yansıması gibi görünüyordu; her köşesinde yeni bir sürpriz ve öğrenilecek bir ders barındırıyordu. Bu yolculuk, sadece bir fiziksel seyahat değil, aynı zamanda içsel bir yolculuktu; geçmişin ve geleceğin buluşma noktasında yeni bir başlangıcı temsil ediyordu. Bitlis’in hazinelerinden aldığımız ilhamla, bilgelik ve aydınlanma yolunda yeni bir ışık yakmaya hazırız.

Hamdolsun…

#MTO
#Bitlis
#Aktüel
#Eğitim
#Yusuf Kaplan
8 ay önce
Fuat Sezgin’in ufku: Geleceğimizin umut ışığı
Hangi süreler memurların kazanılmış hak aylığında değerlendirilir?
İsrail yalnızlaşırken Starbucks’ın açıklayamadığı gerçek
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’