Yeni Şafak Gazetesi Spor Müdürü Ümit Aktan, spor spikerliği yaptığı günleri, meslektaşlarının başından geçen ilginç olayları ve Türkiye'de televizyon yayıncılığının temelini oluşturan TRT'li yılları kapsayan anılarını İnkılâp Yayınları'ndan çıkan 'Spikeriz Diye.. / Gülünesi Anılar' adlı kitabında topladı. Kitapta, Zafer Celasun, Okan Uysaler, Barbaros Aykol, Osman İdikut, Doğan Kasaroğlu, Kemal Deniz, Aydın Köker, Arman Talay, Cenk Koray gibi bugün hayatta olmayan ünlü spor spikerleri ve televizyoncularla birlikte, Tuna Huş, Çetin Çeki, Tunca Toskay, Adem Gürses, Halit Kıvanç, Ertan Yüce, Tansu Polatkan, Abidin Aydoğdu, Öztürk Pekin, İlker Yasin, Jülide Ateş ve Reha Muhtar gibi günümüzde de hâlâ etkin olan ünlü televizyon spikerlerinin yayın deneyimine dair ilginç bilgilere ve insanı gülümseten hatıralara yer veriliyor.
TRT'li mutlu yıllar
Ümit Aktan'ın 30 yıllık yaşamını içeren bir günlük mahiyetindeki eserinde, Türkiye'nin kör topal ama dimdik ve gururla ilerleyen TRT döneminden, 80'lı yılların sonunda medyaya sermayenin girmesiyle yüreği ve mantığı felce uğrayan bir yayıncılık anlayışının nasıl ortaya çıktığının özetini veriyor aynı zamanda.
'Spikeriz Diye..', deneyimli bir spor spikeri olan Ümit Aktan'ın sadece anılarını kaleme aldığı bir kitap değil. Aktan aynı zamanda bize Türk Spor Tarihi'nin 1970'li yıllardan günümüze kadar uzanan kesitini esprili bir üslupla aktarıyor. Bu da kitabın sporla hiç ilgisi olmayan insanların bile elinden düşürmeden okuyabileceği bir eser olmasını sağlıyor. Aktan'ın yazdıklarından TRT yönetiminden gelen yabancı kelime kullanma yasağı üzerine basketbol anlatımında 'steps' yerine 'hatalı yürüme', 'hook shot' yerine 'çengel atış', 'jump shot' yerine 'sıçrayarak atış' terimlerini ilk defa kullanan kişinin 1972 yılında Devlet Su İşleri'nden ayrılarak yayıncılığa soyunan Tuna Huş olduğunu öğreniyoruz. Bugün de popüler bir spor spikeri olan İlker Yasin hakkında anlatılan bir anı ise gülümsemeye değer: "Galatasaray-Eskişehir lig maçı oynanıyor Ali Sami Yen Stadı'nda. Maçın hakemi de Sadık Deda. Maça ben başladım. 22-23 dakika sonra İlker'e bıraktım. O da aldı devre sonuna kadar götürdü. Oyun biraz sıkışıktı ve onun bölümünde goller üst üstte kaçtı, Sadık Deda'ya itirazlar arttı ve gerilim yükseldi. İlker de tempo nedeniyle kendini iyice yordu. Sonunda 'Sadık Deda'nın düdüğü'yle ilk yarı sona erdi. Buraya kadar her şey normal. Ancak anormal olan İlker Yasin'in ilk yarıyı bitiriş biçimiydi: 'Sevgili seyirciler, Galatasaray-Eskişehirspor maçının ilk yarısı Sadık Düdüğün dedasıyla sona erdi.' İnkılâp Y./Tel: 0 212 514 06 10
Ümit Aktan 30 yılı anlatıyor
Ümit Aktan, okuyucuyu Türk spor tarihinin 30 yıllık kesitinde eğlenceli bir gezintiye çıkardığı kitabı "Spikeriz Diye..." de meslek etiğini de sorguluyor. Spikerlerin başından geçen komik ama sıcak bir çok anıyı da paylaşıyor okucuyla. İşte onlardan biri: "Abidin Aydoğdu'nun, Avrupa kupasında oldukça iddialı bir maçta Alman milli takımının en önemli oyuncusunun ismini telafuz edememesi üzerine geliştirdiği takdik de üzerinde durmaya değer. Abidin Aydoğdu, sahayı en çok turlayan, bir gol atan, bir de gol attıran maçın olmazsa olmaz Alman oyuncusu Hieronymus'un adını söyleyemeyince, Hamburg takımınının sayısını 10 kişiye indirerek ve söz konusu oyuncunun isminden bahsetmesi gerektiği yerlerde, 'İşte muhteşem bir atak daha başlıyor, hem de aynı yerden, aynı kanattan' ya da 'Bu adam muhteşem, harika top oynuyor bu gece.' diyerek maçı sunar ve durumunu kurtarır.
O, herşeyi anlatabilen tek adam!
Aktan'ın "O, herşeyi dinlenebilir biçimde anlatabilen tek adamdır!" diye bahsettiği Türk spikerlerinin duayeni Halit Kıvanç'ın 1974 Dünya Kupası'nda Almanya'dan naklen yayın yapılırken maçın yağmur nedeniyle 40 dakika geç başlaması üzerine, sahada çalışan itfayecilerin Türk işçileri olmasından stadın mimari özelliğine kadar birçok şeyi anlatarak hiç takılmadan 40 dakika seyirciyi oyalayabilmesi ve onunla ilgili buna benzer aktardığı başka olaylar da, Aktan'ı iddiasında haklı çıkarıyor. TRT'nin 80'li yıllarda çalışanların işe geliş gidiş saatlerini sıkı takibe alması üzerine, Erman Toroğlu ile Show TV'de yaptığı programla ünlenen "Oynat Uğurcuğum"un işe bir dakika geç geldiği için yönetimin kendisinden savunma yazması istemesi üzerine ele aldığı savunma metni, TRT döneminde sansürün ulaştığı boyutun mahiyetini özetler durumda: "İşe dokuzu bir geçe gelen birisi dokuzda gelmek için yola çıkmış ve herhangi harici nedenle dokuzda gelememiştir..."