Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'i şehit eden darbecilerin yargılandığı davanın ikinci duruşması sanıkların savunmalarıyla devam etti.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanık Astsubay Hüseyin Oğuz savunma yaptı. Oğuz, Diyarbakır'dan alarm verilmesi üzerine tam teçhizatlı operasyona gider gibi hazırlanarak uçakla yola çıktıklarını, bu süreçte kimsenin neden Ankara'ya gidildiğini bilmediğini iddia etti.
Diyarbakır'da havaalanına giderken otobüste Başbakan Binali Yıldırım'ın darbe teşebbüsüne ilişkin açıklamalarını dinlediklerini, uçakta Ahmet Kemal Yılmaz Yüzbaşı'nın da kendilerine, "İnince bize üniformalı kişiler ateş edebilir, çatışmaya girilebilir." dediğini söyleyen Oğuz, "Başbakanın açıklaması duyup, köprülerdeki hareketliliği de öğrendikten sonra bir gariplik vardı, defalarca sorduk ama kimse bilmiyordu. Herkes kafasına göre yorum yapmaya başladı" diye konuştu.
"Birkaç el daha silah sesi duydum"
Oğuz, uçakla Etimesgut Hava Alay Komutanlığına indikten sonra hazır bekleyen helikoptere Semih Terzi ile binerek hemen harekete geçtiklerini, kimin hangi helikoptere bineceğine Ahmet Kemal Yılmaz Yüzbaşı'nın karar verdiğini anlattı. Kendi birlikleri ÖKK'ya indiklerini gördüklerinde rahatladıklarını, Zekai Aksakallı ile Semih Terzi'nin bir toplantı yapacağını düşündüklerini söyleyen Oğuz, Halisdemir'in vurulma anını şöyle anlattı:
"Semih Paşa ile indik, karargaha doğru yürümeye başladık, ben arkada kalmıştım. İki el namlu alevini gördüm, hemen kaldırım kenarına kendimi attım. Birkaç el daha silah sesi duydum ama ağaçlardan fazla bir şey görmedim. Semih Terzi'nin vurulduğunu gördüm. 16 yıldır bu birlikteyim, ÖKK'da böyle bir şey ilk defa yaşıyordum, 'Tugay Komutanıma suikast nasıl olur' diye düşündüm. Etrafında daha önce tanımadığım rütbeli insanlar vardı. Terzi'ye kelimeyi şehadet getirtiyorlardı, ağlayıp, sızlanıyorlardı.
Tabur Komutanı Fatih Şahin'in emriyle sıhhiyeci olmam nedeniyle müdahale ettim. Terzi çok rahat konuşuyordu, 'Arkadaşlar beni bırakın, kendi emniyetinize bakın' dedi. Daha emniyetli olsun diye karargaha taşıdılar. Çantamı topladım, arkalarından gittim. Göğüs bölgesindeki mermi deliğini kapattım, serum taktım, detaylı muayeneye geçtim. Sol göğüs altına iki mermi deliği daha gördüm, mermi giriş-çıkışı diye düşündüm, göğüs bandajıyla kapatacağım sırada yanındaki insanlar, Tabur Komutanı Şahin'e, 'vuran kimdi, vurana ne oldu, kaçtı mı?' dediler. Şahin, 'Ömer Halisdemir idi, öldürüldü, ben vurdum' dedi. O sırada elim ayağım boşaldı. Hatta göğüs bandajını açamadım. 'Ömer Halisdemir'in Semih Paşa ile ne husumeti olur?' diye düşünmeye başladım. Halisdemir ile 5 yıl birlikte çalıştım, bunları düşünürken, 'Sakin ol, panikleme' diye telkinde bulundular."