Ahmet Mithat Efendi’yi anlamak

Fazıl Gökçek tarafından hazırlanan Ahmet Mithat Efendi biyografisi titiz bir çalışma olarak okurla buluşuyor. “Cumhuriyet’in 100. Yılına Armağan” edilen biyografi serisi arasında çıkan eser, Ahmet Mithat üzerine yazılmış daha önceki çalışmaları da inceleyerek hazırlanmış kapsamlı bir çalışma.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Ahmet Mithat Efendi.

Alim Kahraman

Türk edebiyatının varlığıyla dikkat çeken ve ilgi gören isimlerinden biri. El atmadığı konu yok neredeyse. Dinamik ve becerikli. Atılımcı ruhuyla hayatın her yerinde. Bir halk çocuğu. Aynı zamanda entelektüel ilgileriyle öne çıkmış. Hem gelenekçi hem yenilikçi. Gazeteciliği ve romancılığıyla biliniyor daha çok. Yayımladığı 200’ün üzerinde eseri var. İki hanımı ve her birinden beşerden on çocuğuyla dallanıp budaklanan büyük bir ailenin “baba”sı.

Kişiliğinde birleştirdiği başka bir çok özelliğinden bahsedebiliriz. Fakat bu yazımızda onun hakkında yazılmış bir eserden söz edeceğiz. Fazıl Gökçek’in hazırladığı bir Ahmet Mithat Efendi biyografisinden. Fazıl hoca onun çalışkanlığını öne almış ve eserine üst başlık olarak “Çalışmaya Vakfedilen Bir Hayat”ı uygun bulmuş. “Cumhuriyet’in 100. Yılına Armağan” edilen bir biyografi serisi arasında çıktı bu eser. Öyle sanıyorum ki birbirinden değerli başka biyografiler de okuyacağız bu seriden. Benim bildiğim ve beklediklerimden biri de Abdullah Uçman’ın hazırlamakta olduğu Mehmet Kaplan.

ÇOK YÖNLÜ BİR ARAŞTIRMACI

Fazıl Gökçek, İzmir (Ege Üniversitesi) ve Manisa’da (Celal Bayar Üniversitesi) modern dönem edebiyatımız üzerine yaptıkları çalışmalarla varlık gösteren bir hocalar gurubunun üyesi. Bu ekibin öncesinde, kurucu rolüyle Ömer Faruk Huyugüzel bulunuyor. Ömer Faruk Hoca kanalıyla İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne, Mehmet Kaplan’a bağlanıyorlar. Fazıl Gökçek’i yıllardan beri tanıyorum. İSAM’a rahmetli Orhan Okay hocaya gelip giderlerdi. Manisa’da Harika Durgun ve Özlem Nemutlu; İzmir’de Sabahattin Çağan ve Şerife Çağan diye genişliyorlar.

Fazıl Gökçek’i ilk olarak Ahmet Mithat’ın bugünkü alfabeye aktardıkları (Sabahattin Çağan’la beraber) Letaif-i Rivayât’ıyla tanıdım. Yıllardır, yaptığım bazı çalışmalarda elaltı kitaplarımdan biri oldu bu eser. Ali Canip hakkında hazırladığı -kitap olarak basılmadı diye biliyorum- bir çalışmasının da fotokopileri var elimde. Mehmet Akif şiiri üzerine çalıştı, Safahat’ı, ayrı ayrı kitaplar halinde bugünkü alfabeye aktardı. Başka metin çalışmaları da var hocanın. Fakat yıllardır ekip arkadaşlarıyla beraber -başta Harika Durgun olmak üzere- Ahmet Mithat ve eserleri üzerinde çalışmalar yürütüyorlar. Üzerinde durduğumuz biyografi Fazıl Gökçek’in bu bağlamda gerçekleştirdiği yeni bir çalışma.

Kitabı büyük bir zevkle okudum. Fazıl Gökçek’in olgunluk dönemi metinlerinden biri. Bunu öncelikle kullandığı dil için söylüyorum. Bilgileri ayrıştırıcı ve yerli yerine yerleştirici; yerine göre yorumlayıcı. Ayrıca akıcı ve metin zevki tattırıyor okurken. Eserin planlanmasını da çok başarılı buldum. Ahmet Mithat Efendi’nin çok yönlülüğünden söz etmiştim. Onun biyografisi, farklı yönlerinden bazıları daha fazla öne çıkarılarak yazılabir. Ancak sonuçta ortaya çıkacak olan eser bütünde bir eksiklik hissettirmemeli. Fazıl Gökçek, dinamik bir hayatı farklı cepheleriyle canlandırırken Mithat Efendi için atlanılmaması gereken siyasî geçmişini, gazeteciliğini, romancılığını, seyahatlerini ayrı ayrı ele alıyor. Misyonerlik faaliyetleri karşısındaki hassasiyetini ve sergilediği duruşu; tarih, coğrafya, felsefe, iktisat başlışları altında ele alınabilecek ilgilerini bir bir inceliyor. Bunların yanında Ahmet Mithat isminin Türk dünyası içinde tuttuğu yer; oralarla ilişkileri. Bunu yazarken, Gökçek’in yıllar önce yayına hazırladığı bir kitabı hatırladım: Fatih Kerimî’nin İstanbul Mektupları. Ahmet Mithat’ın Türk dünyasıyla ilişkilerini en iyi bilen isimdir her halde Gökçek (bir borcum da bu kitap dolayısıyla kendisine. O yıllarda ben de Ahmet Mithat’ın Beykoz yıllarını hazırlıyordum. Özellikle Ahmet Mithat’ın ölümüyle ilgili önemli bilgiler bulmuştum bu eserde). Unutmamamız gereken bir yönü de eğitimciliği oluyor yazarın. O, Türk toplumunun “hâce-i evveli”dir çünkü.

ÇALIŞMALAR GÖZDEN GEÇİRİLMİŞ

İyi akademisyenin özellikleni de buluyoruz bu çalışmada. Konusuyla ilgili kendisinden önce yapılmış sahih çalışmaları görmüş ve elden geçirmiş olmak. Onlardaki özü yakalamak ve kendine belirlediği hacim içinde eserinde kullanmak. Bu bakımdan Fazıl Gökçek’in eserinin kaynakçasına da ayrı bir dikkatle bakmak gerekiyor. Aynı veya benzer konuları ele alacak araştırmacılara yol gösterici özellikleri var.

Burada şuna da özellikle vurgu yapmak lazım: Konusuna hakim bir araştırmacı var karşımızda. Ahmet Mithat’la ilgili bir meseleyi söylediğim şartlar altında ele alıp değerlendirdikten ve yeni bir metin olarak kendi yazacaklarını oluşturduktan sonra, eksik olanı ve tamamlayıcı hangi çalışmanın yapılması gerektiğini de belirtiyor Gökçek. Bu eseri yazarın olgunluk dönemi eseri diye nitelerken bunu da kastediyorum. Belirttiğim melekenin oluşabilmesi belli bir tecrübe, nüfûz ve ayıklama gücü istiyor çünkü.

Fazıl Gökçek’in Çalışmaya Vakfedilen Bir Hayat/Ahmet Mithat Efendi adlı eseri basılmasının hemen arkasından elime ulaştı. Onu okuyalı ve hakkında bir yazı yazmaya karar vereli bir aydan fazla bir zaman oldu. Yazımı yazmaya oturduğum sıralarda Türkiye Yazarlar Birliği’nce esere ödül verildi. Bu ödül için hem yazarı hem de Türkiye Yazarlar Birliği’ni tebrik ediyorum. İsabetli bir iş yapmış oldular.

Ahmet Mithat Efendi, birçok araştırmacı ve yazarın ilgisine mazhar olmuş, hakkında birçok yazı ve makale kaleme alınmıştır. Bu ilgililerden biri de benim. Yazarımızın biyografisini yarı yarıya yazmıştım 2008 yılında (Beykoz Yılları), bazı oturumlara katıldım o yıllarda yazarla ilgili. Bu vesileyle Ahmet Midhat Efendi’nin geniş ailesinden tanıdıklarım oldu. Onlardan aldığım davetle evlerinde ziyaret ettim kendilerini. Bunlarla ilgili bazı metinler de yayımladım geçmişte. O insanlardan dünyalarını değiştirenler oldu son on yıl içinde. Fazıl Gökçek’in kitabı o yılları tekrar hatırlamama vesile oldu. Ziyaretleri beraber gerçekleştirdiğimiz Orhan Okay hocayı andım. Eski yazılarımı tekrar elden geçirdim. Gökçek’in kitabı bende de bir Mithat Efendi kitabı hazırlama hevesleri uyandırdı. Yazdıklarıma bazı ilaveler yaparak.. Bu işler böyle oluyor işte. Her şey bir vesileyle doğuyor. Sonradan gelişiyor veya dönülemeyerek orada kalıyor.

Ne diyelim gidenlere rahmet olsun.