Bereketli toprakların mutfağı kitap oldu: İncir ve zeytinin adresi Aydın

Evliya Çelebi’nin dağlarından yağ, ovalarından bal akan şehir diye tarif ettiği Aydın ilinin ilk gastronomi kitabı çıktı. İncir ve zeytinin adresi olan Aydın mutfağı, Aydın Valisi Hüseyin Aksoy’un önderliğinde kitaplaştı. Geçtiğimiz hafta sonu Aydın’ın hem mutfağını hem tarihini keşfe çıktık.

Ayşe Olgun Yeni Şafak
Arşiv

Son birkaç yıldır Anadolu şehirleri mutfak lezzetleriyle birbiriyle tatlı rekabet içinde. En iyi çiğköfte Adıyaman’da mı Şanlıurfa’da mı olur, en güzel kahvaltı Van’da mı Balıkesir’de mi yapılır, en iyi etli ekmek Konya’da mı Kastamonu’da mı pişer, cağ kebabının memleketi Artvin mi Erzurum mu? derken o tatlı rekabet memleketin bir ucundan diğer ucuna kadar adım adım uzandı. Bu tatlı rekabette artık incir ve zeytinin anavatanı Aydın da haklı olarak yerini aldı.

  • Vali Hüseyin Aksoy’un önderliğinde pek çok medeniyete ev sahipliği yapan Aydın’ın nesilden nesile aktarılan birbirinden lezzetli tarifleri bir kitapta toplandı. Geleneksel Tarifleriyle Aydın Gastronomisi adlı kitap büyük bir emeğin ürünü. Geçtiğimiz hafta sonu Aydın Valisi Aksoy’un davetlisi olarak hem bu kitap için yapılan tanıtım gecesine katıldık hem de iki gün boyu Aydın ve çevresinde tarihi ve lezzetli bir tur yaptık.

BUĞDAY İNCİR ZEYTİN BİR ARADA

Ünlü tarihçi Heredot’un “Gökyüzünün altındaki en güzel şehir” diye tarif ettiği Aydın, geniş ovalarıyla oldukça bereketli topraklara sahip. Öyle ki Evliya Çelebi Aydın’ı tarif ederken dağlarından yağ, ovalarından ise bal akan bir şehir diye anlatmış. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu güzide şehri gezip dolaşmak için iki gün elbette yeterli değildi. Biz de bu yüzden “Yine gelelim mutlaka” diye kendi kendimize söz vererek vedalaşabildik ancak bu güzel şehirden. Bugüne kadar pek çok medeniyetin doğup büyüdüğü bu topraklar, 23 antik kentin görkemli tarihine ev sahipliği yapıyor. Ege’nin her zaman parlayan yıldızlarından olan Aydın’ın bereketli topraklarında başınızı çevirdiğiniz her yerde incir ve zeytin ağaçlarını görüyorsunuz. Adım başı birbirinden güzel çiçekler, şifalı otlardan yükselen mis kokular size eşlik ediyor. Büyük Menderes Irmağı’nın suladığı bu bereketli ovalarda üzüm, buğday, zeytin ve incir bir arada yetişiyor. Buğdaydan elde edilen un, zeytinden elde edilen yağ, üzümden elde edilen pekmez, şifalı otlarından pişen yemekler bölgenin lezzet haritasını çıkarıyor. Toprağındaki bu zenginlik, halkının kültürel kimliğiyle ve geniş bir iklim coğrafyasıyla birleşerek mutfağında lezzetli tariflere dönüşmüş. Güler yüzlü insanları, birbirinden güzel koyları, tatil beldeleri, el sanatları ve tarihiyle adeta bir yeryüzü cenneti olan Aydın, gastronomi anlamında ülkemizin önemli bir potansiyeline sahip. Aydın Gastronomisi Kitabı da lezzetli ve sağlıklı yemekleriyle Ege’nin bir aynası olan Aydın’ın kültürel mirasını geniş kitlelere tanıtma ve gelecek nesillere aktarma fikriyle ortaya çıkmış. Kitapta pek çok kişinin emeği var. Aydın Valisi Sayın Hüseyin Aksoy’un önderliğinde hazırlanan kitap Adnan Menderes Üniversitesi Aşçılık Programı öğretim üyesi Dr. Emrah Köksal Sezgin, Esnaf Lokantası İşletmecisi Hayrettin Dincil, araştırmacı Havva Çetintürk ve Cansu Öztürk; gurme ve yemek araştırmacısı Ali Gökçen Adar, İzmir Ekonomi Üniversitesi Mutfak Sanatları öğretim üyesi Ahmet Güzelyağdöken, yöresel yemek danışmanı Azize Gülpınar ve İstanbul Gastronomi kurucusu, biyolog yazar Sabriye Kocabalkan gibi değerli isimlerin bir yılı aşkın süre devam eden titiz çalışmalarıyla ortaya çıkmış. Kitap aynı zamanda Aydın’ın ilk gastronomi kitabı olma özelliğini taşıyor.

LEZZETLİ TARİFLER

Bilindiği gibi ülkemizde en uzun ömürlü insanlar Aydın’ın Nazilli ilçesinde yaşıyor. Bunun sırrı ise kitaba da giren yerel tariflerde saklı. Mesela kitabın tanıtım gecesinde verilen yemekte aynı masayı paylaştığımız iş insanı Aydın Akyüzlü eşi Berna Akyüzlü ve üç çocuğundan yörenin sofralarında olmazsa olmaz tatlarının neler olduğunu hem öğrendik hem de onların ev sahipliğinde denedik. İnciri zeytin yağında bekleterek tükettikleri banma ya da yöresel peynir içine doğranan taze soğan, yeşil biber, domatesle kahvaltı sofralarının vazgeçilmezi Cingen Pilavı, yoğurtlu kızarmış çıtır kuru biber çok beğendiğimiz lezzetlerdi. Son gün ise tattığımız pideler hele ki tahinli pidesi hem midemizi hem gönlümüzü fethetti. Zeytinyağlı enginarlı sofradan kalkıp dönüş uçağına yetişirken ise hala aklımız sofradaki enginarlı cevizli tatlıdaydı doğrusu. “Tarih boyunca bereketli toprakları üzerinde yaşayan, birçok kültürün etkisini taşıyan Aydın mutfağı; kendine özgü yöresel lezzetlerini oluşturmuştur” diyen Vali Aksoy, toprağının zenginliğinin, Aydın’ın yemek kültürüne yansıdığını dile getirirken baştan sona haklıydı. Zeytin ve incirin Aydın mutfağının mihenk taşlarını olduğunu söyleyen Aksoy’un verdiği bilgilere göre Aydın ili, zeytiniyle ülkemizin en büyük zeytin ve zeytinyağı üreticileri arasında yer alırken, inciri ve kestanesiyle ülkemizde ve dünyada ilk sıralardaydı. Bu arada yine Akyüzlü ailesinden öğrendiğime göre Kurtuluş Savaşı yıllarında tarlalarına buğday ekemeyen halk kestaneyi un haline getirip ekmek yapmış. Şimdi ise glutensiz olduğu için kestane unu yeniden rağbet görünce köylüler kestane ununu üretip ihraç etmeye başlamış. Bereketli topraklarında kendiliğinden pek çok ot, sebze ve meyve yetiştiğini anlatan Vali Aksoy ise Aydın Gastronomi Kitabı’nın bu potansiyelin keşfedilmesi, tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem taşıdığını sözlerine ekliyor. Kitapta başlangıçlardan çorbalara, salatalara, turşulara; etli sulu yemeklerden kavurmalara, kızartmalara, hamur işlerine, balıklara tatlılara kadar birçok özel yöresel lezzete yer verilmiş. Yağlı Kesik’ten Cingen Pilavı’na, Dalama Tandırı’ndan Kulak Çorbası’na, Nazilli Pidesi’nden Turp Otu Ekşilemesi’ne; Kedirgen Kavurması’ndan Kabak Karnıyarık’a, Ekmek Dolması’ndan Topalak Aşı’na kadar Aydın’ın yemek kültürünü yansıtan çok özel tariflerin yer aldığı kitapta orijinal tariflerin yanı sıra yemek hikâyeleri de anlatılıyor ve tam 117 tarif özel fotoğraflarla kitapta yer alıyor. Bu yaz farklı bir rota çizerek tatil yapmak isteyenlerin mutlaka uğraması gereken bir şehrin de Aydın olduğunu dile getirelim ve bu iki günlük geziden dört güzel adresi sizlerle paylaşalım: Yolunuz açık, gönüller şen olsun!

Ara Güler’in fotoğraflarıyla ünlü olan antik kent

Aydın’a yolu düşenlerin mutlaka ziyaret etmesi gereken adreslerden birisi de Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nin gözbebeği Afrodisyas diyebiliriz. 2 bin yıllık kalıntıların yer aldığı kentin sokaklarındaki heykeller, yapıları ve doğasıyla oldukça etkileyici. Bir gün boyu bu kentte vakit geçirebilirsiniz. Kentin ortaya çıkış hikayesi ise oldukça ilginç. Anlatılanlara göre 1958 yılında Kemer Barajı açılışı için bölgeye gazeteci olarak giden ve dönüşte yolunu kaybeden Ara Güler, bir köyden geçerken köylülerin tarihle iç içe yaşadığını görür. Öyle ki heykellerin üstünde köylüler tavla oynamaktadır. Köyde yaşayan insanlar tarafından Roma sütunları ve mimari parçaları ise hâlâ kullanılmaktadır. Köyde yer alan her türlü mimari yapı, Roma dönemi eserlerini de barındırmaktadır. Tarihi lahitler bile üzüm şırası süzmek için kullanılmaktadır ve köyün her yeri tarihi eserlerle doludur.

Ara Güler, şaşkınlık içinde bu güzelliklere baktıktan sonra köyün çeşitli yerlerinden onlarca fotoğraf çeker ve İstanbul’a döndükten sonra bu bölgeyi araştırmaya başlar. Fakat hiçbir bilgiye ulaşamaz. Çektiği fotoğrafları çeşitli kuruluşlara gönderir fakat beklediği ilgiyi bulamaz. En sonunda fotoğrafları Amerika’daki Times dergisine gönderir. Times, fotoğrafların renkli olanlarını çekmesini ister ve Ara Güler tekrar aynı köye giderek renkli fotoğraflar çeker. Bu yolla dünya basınına dağıtılan fotoğraflar bir anda büyük yankı uyandırır. Amerika’dan gelen arkeologlar Geyre’de araştırma yapmaya başladıklarında burasının Roma İmparatorluğu’na ait, tarihi MÖ. 500’li yıllara dayanan ve ismini tanrıça Afrodit’ten alan Aphrodisias antik kenti olduğu anlar. New York Üniversitesi’nde Klasik Çağ Profesörü olarak görev yapan Prof. Dr. Kenan T. Erim, 1961’de şahsi girişimleri ile bizzat organize ettiği bir keşif ve kazı programı ile Afrodisias’ta çağdaş araştırmaların başlamasını sağlamıştır. Afrodisias Antik Kenti, Aydın ili Karacasu ilçesi Geyre Mahallesi’nde bulunmaktadır.

Eski yapılarıyla film platosu gibi bir köy: Eski Doğanbey

Ziyaret ettiğimiz köylerden birisi de Söke ilçe merkezine 22 km mesafede bulunan ve ilk yerleşim izleri MÖ 7. yüzyıla tarihlenen Eski Doğanbey köyüydü. 1924 yılındaki mübadele dönemine kadar Rumların yaşadığı bu köy bugün Balkanlardan gelen göçmenlerin yerleşmesiyle Türk köyü haline gelmiş. Rum ve Türk mimarisinin zarif örneklerini taşıyan köy, günümüzde mimari bir açık hava müzesini andırıyor. Son yıllarda yerli - yabancı dizi ve film çekimleri nedeniyle doğal bir sinema platosuna dönüşen köy, koruma altında olup, yeni yapılaşmaya izin verilmiyor.

Adnan Menderes’in dede evinden demokrasi müzesine

Yolu Aydın’a düşenlerin görmesi gereken adreslerden birisi hiç şüphesiz ki geçtiğimiz Ocak ayında Culhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı yapılan Aydın’ın Kocarlı ilçesinde kurulan Adnan Menderes Demokrasi Müzesi. Müze sadece idam edilen bir başbakanın hikayesine değil aynı zamanda demokrasi tarihimize doğru da kısa bir gezintiye çıkarıyor. Kısa metinlerle, fotoğraf, eşya ve belgelerle kurulmuş müzeye ilgi ise büyüktü. 1960 darbesi odasının da canlandırıldığı müzede Adnan Menderes’in eşi Berin Hanıma yazdığı mektupları görmek de mümkün. Müzede Adnan Menderes’in okul hayatı, okulu yarım bırakıp orduya katılması, aldığı istiklal madalyası, diplomaları, evlilik yüzüğü, başbakanlığı döneminde yaptığı hizmetler de yer alıyor. Aydın Valisi Hüseyin Aksoy’un verdiği bilgiye göre müze binası İçişleri Bakanlığı tarafından Adnan Menderes’in dede evinin kopyası örnek alınarak inşa edilmiş. Kısa sürede 40 bin ziyaretçisi olan müze aynı zamanda dönemin en iyi müzelerinden biri olarak da hafızamda yer etti.

Büyük İskender’in gözdesi
Priene’ye yolculuk

Şehirciliğin ve kent planlamasının ilk örneği olarak anılan Büyük İskender’in gözdesi Priene görülmeye değer. Düzenli caddeleri ve sokakları, ayakta kalmış binalarıyla Türkiye’de en iyi korunmuş antik kentlerden birisi olma özelliğini taşıyan bu antik şehirde 200 yıldır devam eden kazılarla şehrin önemli bir kısmı gün yüzüne çıkarılmış. Mimar Hippodamos’un planına göre kurulmuş olan şehir, günümüz şehirciliğinin öncüsü kabul ediliyor. Kent, kamu binaları, sivil konutlar, ızgara kent planlaması gibi teknik ayrıntılar barındırır, ziyaretçilerine antik dönem mimarlığının en güzel örneklerini sunuyor. Athena Tapınağı’nın yanı sıra, kutsal stoa, agora denilen pazar yeri, antik tiyatro ve kent planlaması, Priene’nin görülmeye değer yerleri arasında. Pausanias gibi antik Yunan kaynaklarına göre Thebaililerle karışmış olan İyonlar tarafından ilk olarak bugün bilmediğimiz bir yerde kurulan Priene, MÖ 4. yüzyılın ortalarında, Söke’nin Güllübahçe Turunçlar Mahallesi’nin batısında tekrar kurulmuş. Antik kente Söke ilçesinden özel araçla ulaşılabilir.

Lezzet dolu Çerkes mutfağından tarifler