Bir öykücünün roman okumaları

Necip Tosun’a sadece öykücü gözüyle bakmak hata olur. O bütünüyle kültür adamıdır. Her ne kadar öyküyü merkeze alıp bir öykücü gözüyle baksa da, onun yazılarından felsefe, sosyoloji, psikoloji, resim, müzik veya diğer bilim ve sanat alanlarına dair de tespit, fikir ve bilgi edinebiliyoruz.

Ömer Yalçınova Yeni Şafak
Necip Tosun.

Necip Tosun bildiğim en aktif öykücülerden biridir. Aktiflikten kastım, bir yandan öykü yazmaya devam ederken, diğer yandan öykü kuramıyla ilgilenmektir. Çoğu öykücü, şair veya romancı kuram çalışmalarına sıcak bakmaz. Hele kendi alanıyla ilgili eleştiri yazmaktan bilhassa uzak durur. Başka türlere de çok ilgisi yoktur. Bu, o sanatçının eleştiri veya kuram okumadığı, bilmediği anlamına gelmiyor. Öyleyse neden yazmıyorlar? Ya gerekli bulmuyorlar ya da tembellik ediyorlar. Çünkü eleştiri yazmak, teorilerle uğraşmak, enerjik olmayı, çok okumayı, gündemi takip etmeyi, kıyaslamalar yapmayı gerektiriyor. Necip Tosun, bu manada gayet aktif ve çalışkan, dediğim gibi benim bildiğim birkaç öykücüden biri.

Fakat Necip Tosun’a sadece öykücü gözüyle bakmak da hata olur. O bütünüyle kültür adamıdır. Her ne kadar öyküyü merkeze alıp bir öykücü gözüyle baksa da, onun yazılarından felsefe, sosyoloji, psikoloji, resim, müzik veya diğer bilim ve sanat alanlarına dair de tespit, fikir ve bilgi edinebiliyoruz. Mesela Doğu’nun Hikâye Kuramı sadece hikaye tarihi ve teorisine yönelik yapılmış bir çalışma değil. Necip Tosun belki çalışmayı gerçekleştirirken sadece tarih ve teoriye yoğunlaşmayı esas almıştır. Bilemiyoruz. Fakat kitap baştan sona okunduğunda, orada Doğu’ya özgü bütün edebi akım ve hareketlerin işlendiğini, dolayısıyla Doğu’ya özgü kültür, karakter ve toplum yapısı, eğilimler, psikolojik tahliller, felsefi çıkarımlar, kısaca hayata yönelik bir bakış açısının yakalandığını görürüz. Benzer cümleleri rahatlıkla Edebiyat Atlası için de kurabiliriz. Dolayısıyla Necip Tosun’un bütün kitapları yan yana konulmalı ve birlikte değerlendirilmelidir. O, adeta büyük bir harita çizmektedir. Her bir eseri, o haritanın bir bölümünü oluşturur.

KIYMETLİ BİR ÇALIŞMA

Sanatçıların eleştiri veya kuram yazılarına sıcak bakmadığından söz ettim. Belki de bu yüzden bir sanatçının bu alanda yaptığı çalışma çok kıymetli oluyor. Arasan bulunmaz cinsinden oluyor da diyebilirim. Araştırmacıların, akademisyenlerin eleştiri ve kuram çalışmalarını kendi meselelerinden ayrı yaptıklarını düşünüyorum. Bu yüzden aslında çok derinlere inemiyorlar. Atladıkları çok fazla nokta, konu ve şahıs kalıyor. Sanatçının ise her yaptığı çalışma kendi meselesinin bir uzantısı veya ta kendisi oluyor. Bu yüzden sanatçı ele aldığı konuyu neredeyse sektirmeden, hiçbir noktayı atlamadan işleyebiliyor. Hatta onun sözünü etmediği bir isim veya konunun bile bir anlamı oluyor. Neden söz etmedi, yoksa önemsiz mi buldu gibi onlarca soruyla okuyucuda farklı bir düşünsel faaliyete de yol açıyor. Sanatçı eser verdiği türün dışında, bir edebiyat türüyle ilgili konuşmaya başladığında ise derya dil olup fikirler, tespitler, kuramlar havada uçuşmaya başlıyor. Çünkü söylediği her şey hem kendi meselesine dahil hem de o meselenin dışındadır. Meselenin dışında olduğu için sanatçı çok rahat konuşuyor; meselenin içinde olduğu için sanatçının harareti, içtenliği, kaygısı ve sancıları hissediliyor. Dolayısıyla ortaya okumaya doyulmaz bir kitap çıkıyor.

Dünya Romanının Serüveni bu türden bir kitap. 596 sayfa. Ama başından sonuna kadar çok rahat okunuyor. Necip Tosun’un akıcı üslubu, meseleleri ele alırkenki kapsayıcı tutumu, daha da önemlisi hangi romancı veya kitaptan söz ediyorsa, onlara dair okuyucuya doyurucu bilgi, tespit ve çözümlemeler sunması, kitabın rahat okunmasını sağlıyor. Ama bu okuyucuyu yanıltmamalı. Kitap ne kadar rahat okunursa okunsun aslında çok güç bir konuyu ele almaktadır. Necip Tosun bu kitabında da okuyucunun önüne bir harita koymak derdinde. Haritada eksik bir tarafın kalmaması için titizlik gösteriyor. Bu yüzden bu kitabın devamı niteliğinde olacağını söylediği Türk Romanının Serüveni ve Dünya Romanında Türk İmgesi çalışmalarının ismini “Sunuş”ta belirtiyor. Çünkü o da biliyor, “Dünya romanı diyorsun ama kitapta bir tane bile Türk romanı yok” tarzında haklı itirazların olacağından. O, bunun böyle olmadığını, Türk romanının ayrı bir çalışma gerektirecek genişte bir konu olduğunu belirtiyor. Bu yüzden Necip Tosun’un hangi çalışması olursa olsun onda eksiklik, ihmalkarlık, boşluk bulmak zordur.

HANGİ ROMANA NASIL BAKMALI

Dünya Romanının Serüveni bir ders kitabı olarak da okunabilir. Çünkü içinde dünya romanının bölümleri diyebileceğimiz, ayrı ülkelerin ayrı romancıları hakkında çok sayıda bilgi var. Eleştiri kitabı olarak da okunabilir, çünkü Necip Tosun inceden inceye, ancak çok dikkat edildiğinde fark edilecek bir elemeye de gidiyor. Daha da önemlisi hangi romana nasıl bakılması gerektiğini anlatıyor. Bir kuram kitabı olarak okunabilir o, çünkü romanlardan yola çıkılarak oluşturulmuş edebiyat teorilerine değindiği gibi Necip Tosun, belli teori ve anlayışlarla yazılmış romanları da irdeliyor. Hem de o teorilerin eşliğinde. Bu yüzden roman nedir, hangi romancılar nasıl okunmalıdır gibi soruların cevaplarını merak eden herkese rahatlıkla tavsiye edilebilecek bir kitap Dünya Romanının Serüveni. Onda teorileri de takip edebilirsiniz, roman tarihini de, ele alınan romanların neden önemli olduğunu da. Yine bu yüzden Dünya Romanının Serüveni bir başlama noktası, giriş kapısı veya yol haritasıdır.

Kitap 46 yazıdan oluşuyor. “Sunuş” ve “Son Söz”ü dahil edersek, yazılardan sekiz tanesi roman sanatına dair genel konuları merkeze alıyor. Diğer yazılarda bir romancı veya roman ele alınmış. İki türdeki yazılarda da görülecektir ki Necip Tosun’un roman yazıları, onun okuma serüveninin bir parçasıdır. Bu yüzden mesela Balzac’la ilgili yazarken, onun bir romanına yoğunlaşır fakat Balzac’ın diğer romanlarını da gözden kaçırmaz. Necip Tosun’daki bütüncül bakış, bir romancıyı ele alırken de bu şekilde kendini gösterir. Yetmiyor, Necip Tosun Balzac hakkında yazılmış kitapları da devreye sokar. Aynı şey Dostoyevski, Tolstoy, Zola veya Joyce için de geçerlidir. Bu yüzden Dünya Romanının Serüveni’ndeki her bir yazı ayrı bir okuma serüvenine dayanıyor. Bu şekilde çok sayıda yapılan okuma serüvenleri, Dünya Romanının Serüveni’ne dönüşüyor.