Boşanma vakaları arttı: Uzmanlardan önemli öneriler

TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ‘in açıkladığı son yılın verileri ile birlikte uzmanların gözlemlerine göre, düşen evlilik oranları ve artan boşanma vakalarını önlemek amacıyla Ahde Vefa Platformu desteği ile Akademisyen-Hukukçu Av. Prof. Dr. Seyithan Deliduman, Psikolog Çift terapisti Serap Buharalı ve İletişim Uzmanı Analist Taner Akkuş tarafından önemli öneriler getirildi.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Funda Aybar - Nuran Kırlak ve Taner Akkuş

Evlenme hızının en yüksek olduğu Anadolu bölgelerindeki illerken, boşanma hızının yüksek olduğu Ege ve Akdeniz bölgesindeki iller olması dikkat çekiyor Konuyla ilgili olarak Akademisyen-Hukukçu Av. Prof. Dr. Seyithan Deliduman;’Son 30 yıldan beri boşanmaların sürekli bir artış eğiliminde olduğunu ancak özellikle Covid-19 pandemi dönemlerinde bu sayıların çok daha fazla arttığını söylemek mümkün. Tabi bunun en büyük sebeplerinden birisi, kişilerin Covid-19 pandemi döneminde özgürlüklerinin kısıtlanması ile baş göstermeye başlamıştır. Türk Anayasası’nda olduğu gibi devletler vatandaşlarının ya da kişilerin refah ve özgürlüklerini garanti altına almıştır. Kadın veya erkek özgürlükleri kısıtlandığında kendilerini bir boşluk ve içe kapanma şeklinde yansıttıkları için özgüvensizlik, mutsuzluk, konuşamama vb. durumlar aile birliğini daha fazla zedelemeye başladı. Anadolu’da halen süre gelen gelenekler, örf ve adetler mevcut. Haliyle eğitim hayatını tamamlamış ve eli iş tutan gençler evliliğe teşvik edilmeye devam edilmektedir’ dedi.

'Batılılaşma merakı aile birliğinin bozulmasına sebebiyet vermiştir'

Ülkeleri, hatta Devletleri oluşturan en büyük olgudur aile, yüzyıllardır genişleyen aileler medeniyetler oluşturmuştur. Anadolu’da evliliklerin yüksek olması aynı zamanda da boşanmaların diğer bölgelere nazaran daha az olması da dikkate alınmalıdır, diyen Deliduman, bir örnek vererek; Mesela 2020 yılı TUİK verilerine göre Ege’de 26.723, Akdeniz’de 23.332, Orta Anadolu’da 6.955, Ortadoğu Anadolu’da 3.323, Kuzeydoğu Anadolu’da 1.703 gibi. TUİK verilerine bakıldığında batıda boşanmaların daha fazla yaşanması toplumsal nedenler, sosyo-ekonomik nedenler, sosyo-kültürel nedenler, dini nedenler, psikolojik nedenler, teknolojik nedenler vb. sıralayabiliriz. Batılılaşma merakı ne yazık ki Batı bölgemizi olumsuz etkilemiş aile birliğinin bozulmasına sebebiyet vermiştir. Boşanmalar tüm dünyada çok yaygın hale gelmeye başlamış özellikle Batı’da fazlalaşmıştır. Batı merakı halkımızı kültüründen, inançlarından uzaklaştırmış, aynı zamanda kendi kültürlerini bizlere yansıtmaya başlamıştır’ vurgusunu yaptı.

'Acil bir eylem planının geliştirilip'

Devletin Anayasal yükümlülüğü bağlamından velayet mal rejimi ve çocuklarla kişisel münasebetler konusunda daha olumlu düzenlemeler yapmayı hedeflemekle birlikte esas olarak evlilik birliğinin boşanma ile sonuçlanmaması konusunda koruyucu önlemler almaya yoğunlaşması gerekir. Aksi takdirde boşanmalar bu hızla devam ederse ne yazık ki korunması gereken aile sayısı hızla azalacak ve yasal mevzuat sadece boşanmaların sonuçlarını düzenleyen bir mevzuat olma durumuna düşecektir. Arzu etmediğimiz böylesi bir durum ise Devletin temelinden dinamitlenmesi ile eşdeğer olacaktır, diyen Deliduman, O yüzden başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Devletimizin yetkili tüm makam ve mercilerinden ailenin korunmasına yönelik acil bir eylem planının geliştirilip uygulamaya konulması umutla temel beklentimizdir, diyerek sözlerini noktaladı.

Evlilik öncesi eğitim ile evliliğe elverişlidir belgesi verilmeli

İletişim Uzmanı Taner Akkuş: “Devletimizin tüm güzide kurumları, aile ve aile haklarının korunmasına hassasiyetle önem göstermekte. Aile bütünlüğünün güçlendirilmesi ve sosyal refahın arttırılması da devletimizin zaten kırmızı çizgisidir. Destekleyici hizmetler kapsamında bizler de devletimizin her zaman yanında olmaya ve çalışmalarımızla gönüllü olarak destek vermeye, gayret ediyoruz. Vakalara yönelik uzmanlarca verilen terapi hizmetlerinde, aşırı derecede danışan yığılması olduğu duyumlarını, çevremizdeki alanın uzmanları tarafından alıyoruz. Bu sebeple, ailelerin aslında evlenmeden önceki dönemde ve evlilik sürecinde terapiye ve eğitime ihtiyacı vardır. Yaşanan meseleler de geriye dönerek ve yaşamın temeline inmeye çalışarak destek vermek yerine, Henüz temeldeyken verilen kontrollü destek daha faydalı olacaktır. Yani evlilik öncesi ile evlilik sürecindeki uzmanlarım vereceği destek, çok daha önem arz eder. Son yıl da 200 bine yakın boşanma davası ile yaşanan vak’alarda, evlilik süresine göre incelendiğinde, gerçekleşen boşanmaların %33’ü evliliğin ilk 5 yılı, %21’i ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleştiğini istatistiki verilerde görülüyor” bilgisini aktardı.

  • Akkuş, “Sürücü belgesi olmadan sahibi olduğu aracın sevk ve idaresini yapamadığı gibi, ilgili kurumların bünyesinde yürütülecek eğitim ve bilgilendirmeler ile evlilik öncesi hazırlığı planlayan ve kişilerin evliliğe uygunluğunu sorgulayan bir uygulama gereklidir. Bu sayede evliliklerde yaşanacak olası olumsuz durumların bir nebzede olsa önüne geçmeyi hedefliyoruz” vurgusunda bulundu.

'Ailelerin evlilik sonrası huzur ve hayata dair tüm koşulların sürdürülebilirliğini sağlamak gerekiyor'

Boşanma davaları sonucunda 175 bine yakın çift boşanırken 166 bine yakın çocuk da velayete verilmiş. Bu velayetlerin son yılda yüzde 76’sı anneye, yüzde 24’ü babaya verilme bilgisi de bize çoğunlukla çocukların anneye verildiğini gösteriyor. Bu da bize şunu söylüyor ki, boşanmalarda en çok zarar gören taraf çocuklarımız oluyor. Bu durumu yaşayan çocuklarımızın bir çoğu baba şefkatinden uzak ve annenin yaşadığı zorluklara karşısında, özellikle eğitimsiz kalması sebebiyle ilerleyen yaşlarda suça meyil ettiğini de ne yazık ki gözlemliyoruz” bilgisini veren, “Boşanma öncesi Arabuluculuk” uygulaması projesinin de mimarı Taner Akkuş, Evlenecek çiftlere ‘Evlilik öncesi eğitim’ gibi destekler ile ‘Evliliğe elverişlidir belgesi’ verilmesi başta olmak üzere, manevi ve bölgesel değerler amaçlayan kriterler getirilmeli. Sürdürülebilir bağlamda ve hayatın olağan akışına uygun bir şekilde sosyal medya ile dijital platformdaki stratejik tuzaklara karşı bu kriterler mutlaka yerine getirilmeli. Özellikle de söz konusu ailelerin evlilik sonrası huzur ve hayata dair tüm koşulların sürdürülebilirliğini sağlamak adına ve vak’a sonrası terapiler yerine, öncesinde, işinin ehli olan uzman psikologlar eşliğinde, mevcut durumları düzenli bir biçimde gözlemlenmeli ve olası bir olumsuzlukta da caydırıcılık anlamında kurumsal bir kimlik ile de müdahale ederek, söz konusu meseleler çözümlenmeli diyerek, sözlerini tamamladı.

TÜİK Verilerince ‘Aylara göre boşanma sayılarında önemli farklılıklar görülmesi’ Annelerin Fedakarlığı

Konu ile ilgili bir çok kitap ve önemli çalışmaları bulunan Psikolog Çift Terapisti Serap Buharalı, Boşanma sayısı aylara göre incelendiğinde, son yılın yaz ayların da 5,8 kat artış gösterdiği istatistiki verilerde görüldü. Bunun nedenleri de kadınların çocuklarının okulunun tatiline denk getirerek gelecekteki düzenlerinin bozulmaması için boşanma kararını öteleyerek fedakar davranmasıdır. Oysa ki, Sorunları halı altına atmak, çözüm odaklı değil de sorun odaklı olmak, başlamış olan sıkıntıları görememek, öngörülü ve sağduyulu olamamak ileride büyük kaoslara sebep oluyor. Bazı evliliklerde çocuk olasıya kadar güzel sağlıklı iken çocuk yetiştirmede farklı disiplinler yöntemler görüş ayrılıkları ve popülalist yetiştirme biçimlerinden etkilenme sebebiyle ayrılmalara kadar gidiyor veya o ev yaşanmayacak bir yere dönüşüyor. Ve tabi ki kültürel kodlarımız. Bir elekten geçirmediğimiz ve dönüştüremediğimiz toksik psiko genetik aktarımlarımızı iyi kötü benimsemek ve sonraki nesillere aktarmak da günümüzde en büyük cerahat ailelerde. Şiddetin her türlüsünün aile içinde yer alması. Bir yerde şiddet varsa aile yoktur, aile varsa şiddet yoktur. Bu cümleyi zihinlere kazımak gerek. Toplumun her bir alanı yozlaşmaya maruz kalırken aile de bundan çokça nasibini alır oldu. Öncelikle yozlaşmaya sebep olan konuları ve akabinde çözüm önerilerini sunmak gerekirse diyen Buharalı, ‘Sevginin sorumlulukları vardır görmekteyim ki sevginin anlamı çok hedonistçe bir yere doğru kaymakta. Birbirini tanıma, ilgi gösterme saygı duyma, sorumluluk konularına önem verilmiyor, sevisinin içi boşaltılarak dengesizleşen bir duruma dönüşüyor. Aile kalitesi değerlerin gün geçtikçe bizi terk etmesiyle başlamıştır. O değerlerin tekrar gün yüzüne çıkarılmalı, konu ciddiyetle gündeme defaatle getirilmelidir’ vurgusunda bulundu.

Çözüm önerilerine de gelmek isterim ki, yozlaşmadan bahsettik bir kere yozlaşmayı önleyici çok yönlü tedbirler alınmalı. Bir tek bir alandaki sahada çalışılarak sağlıklı aile oluşturabilmek mümkün değil diyen Buharalı, “Çözüm için şu sahalarda çalışmak gerekir; Sosyal medyada, görsel-ve yazılı basında, hukuki sahada, eğitim alanında çalışmalara acilen gerek vardır. Sosyal medyanın internetin gün geçtikçe zihinlerimiz ve algılarımız üzerinde etkisi yüksek. Sağlılı aile yapısını korumak için çocuklardan genç ve yetişkinlere sunulan platformların , uygulamaların ıslahı kontrölü şarttır. Bu öncelikle devlet gözetimi ile yapılmalıdır. Ve bizler bunun için yasa önerileri sunmalıyız. Ve sağlıklı içerikler üreten aileyi çocuğu kişiyi koruyan platform ve kişiler desteklenmeli Boş bir içerikle teşhircilik ve röntgenciliğin günümüzde güncel hayatımıza girmesi engellenmeli. Bir şekilde bu yolla kazanılan paranın önüne geçilmelidir” uyarısın da bulundu.

'Ebeveynlerin medya okur yazarı bilinci getirilmeli'

Buharalı, sözlerini şöyle sürdürdü: Ayrıca hukuki anlamda ailelere ulaşılmalı, aile hukuku nedir özlük haklarında nelerin olduğu hakkında bilinçlendirici programlar yapılmalı. Ebeveynlerin medya okur yazarı bilinci getirilmeli, ve çocuklarına ve kendilerine sağlıklı rehberlik yapabilmesi için her yerde her şekilde eğitim açılması, uzmanlardan bu konuda yararlanılması. Sosyal bilinçlendirmenin örnekler oluşturulması gereklidir. Aileler maalesef bilinmeyen veya gizlenen psipatolojik hastalıklara sahip kişilerin evliliği ile olmakta. Örneğin, şizofreni hastalığı gibi toplumda psipatolojik durumların neler olduğu ve bu bilinçle sağlıksız evlilik yapılmasının önüne geçilmeli’ uyarısın da bulundu. Sağlıklı iletişim diziler ve tv programları ile halka öğretilmeli ve hatta diziler ve bazı programlara ailenin yozlaşmasına ve dağılmasına sebebiyet verdiği için kaldırılmalıdır. Her senaryo her program içeriği RTÜK kurumu tarafından incelenmeli ve bu konuda hassasiyet göstermelidir, Son sözüm de, toplumu her taraftan saran aileyi yok edici global projelere karşı ailelerin uyanık olması sağlanarak Aile kalesini korumalıyız’ diyerek, sözlerini tamamladı.

'Amacımız her geçen gün artan boşanma vak’alarını önlemek'

Platform Başkanı Nuran Kırlak: ‘TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) ‘in açıkladığı son verilere göre artan boşanma vakalarına istinaden bir çalışma başlattık. Uzman bir ekiple bölgesel izlenimlerimizi ve geçmişteki çalışmalarımızdan yola çıkarak, projemizi güçlendiriyoruz. Amacımız bir yuva daha dağılmasın. Bir çocuk daha anne ve baba şefkatinden mahrum bırakılarak ayrı kalmasın. Bunun için yapılması gereken her projede varız ve elimizden gelenin fazlasını da yapmalıyız. Evlilik konusunda bazı projelerimiz, gerek kamu kurumlarında gerek kamusal alanlarda devam etmektedir. Amacımız; her geçen gün artan boşanma vak’alarını önlemektir’ dedi. Kırlak, ‘Bu vesileyle anlamlı bu programa katılımlarından dolayı Siyasi Danışmanımız Taner Akkuş başta olmak üzere, Av. Prof. Dr. Seyithan Deliduman ile Psikolog Serap Buharalı’ya ve destekleri için de Dilaver Ablak, Hakan Hatkaoğlu, Funda Aybar, Kerem Can Yazır, Arda Erdal Şıla, Güler Demirhan, Ali Eşitmez, Çilem Duman, Tülay İncegül ve Fatma Geyik’e ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi.