ABD birkaç gün içerisinde patlayacak bir nükleer bombanın tehdidi altındadır. Sonradan Müslüman olan Amerikalı bombacı Yusuf, çok geçmeden FBI tarafından yakalanır ancak bombaların yerini söylememekte kararlıdır. Bombaların yerini ne pahasına olursa olsun bulmaya çalışan FBI, Yusuf'a akılalmaz işkenceler yapma konusunda son derece cüretkâr davranacaktır.
Film daha ilk sahnesinden meselenin ABD ve İslam ikilemi arasında gidip geleceğini bizlere veriyor. Yusuf ülkesini bomba ile tehdit etmek için çekmeye çalıştığı videonun ilk kaydında kendisini Steven Arthur Younger olan resmi adıyla tanıtırken, FBI'a göndermeye karar verdiği son kayda besmeleyle başlıyor ve sonradan aldığı ismi olan Yusuf Atta Muhammed'i kullanarak Amerikalı oluşunun altını çiziyor. İslamiyet'le birlikte seçtiği ismin İkiz kulelere giren pilotun adı oluşuna dikkat etmek lazım. Böylelikle son yıllarda iki düşman güç olarak lanse edilmeye çalışılan Amerika ve İslam kimliklerinden İslam'ı (dolayısıyla terörü) üst kimlik olarak seçmiş oluyor Yusuf. Bu durumda İslamiyet, filmin esas konusu olan milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanması olası bombalama eyleminin müsebbibi haline geliyor. Hemen sonrasında girdiğimiz FBI binasında yapılan fişlemeler ve Müslüman avı filmin işin iki cephesinden de konuya yaklaşma gayretinde olacağının ilk sinyallerini vermiş oluyor.
KÖTÜLERDEN KÖTÜ BEĞEN
Filmin başı bu, kalanı işkence desek abartmış olur muyuz acaba? FBI'ın ücretli işkencecisinin Yusuf'a yaptığı işkencenin bir benzerine haliyle seyirci de ruhsal olarak maruz kalmış oluyor. Ülkesi adına işkence eden ve işkence gören iki adamın da Müslüman oluşu filmin vermek istediği düşüncenin zeminine oturuyor. İşkenceci Ajan H'in dehşet verici işkence metotları, her şey pahasına ülkesini kurtarmayı göze almış FBI ajanları ve ABD askerlerinin bile sabrını zorlayacak türden tüyler ürpertici. Bu da satır aralarında inancıyla problemleri olduğunu anladığımız Ajan H'i filmin iki kötü adamından biri haline getiriyor. Başka bir deyişle filmdeki iki kötü adam da birer Müslüman. Zaman zaman İslam ve Kuran'a dair güzel sözlere de yer veren filmin taş atmadığı yer kalmamış desek yeridir. Mesela Bosna soykırımında tecavüze uğrayıp, ailesini kaybetmiş kadına başta üzülürken kadının zamanla işkenceciye dönüştüğünü görmek kafamızdaki “mağdur Boşnak” imajını bir anda sarsıyor, mazlum insan zalime dönüşmüş oluyor. ABD'nin bir türlü dokunamadığı hedefi İran'ın nükleer planları, ezeli düşman Rusya'yla işbirliği şeklinde satır aralarına yediriliyor.
İTHALATÇI FİRMALAR POLİTİKALARINI GÖZDEN GEÇİRMELİ
Akılalmaz'ın kötü adamları sadece Müslümanlarla sınırlı değil. Filmin vicdanı Ajan Brody karakterinin sık sık dillendirdiği hukuk kavramının ülke menfaatleri söz konusu olduğunda işlevsiz olduğunu işkencenin her aşamasında ve yetkililerce verilen her kararda bir kez daha görmüş oluyoruz. İşkencenin neredeyse çocuklara kadar bulaşması ve olayların üstünün örtülmesi kanunların kimler için geçerli olduğunu gösteriyor. Filmin bu şekilde Müslüman ve ABD cephesindeki olumsuzlukları aynı anda masaya yatırması, yapılacak bazı yorumların filmin iki tarafı anlama gayretinde olduğu ve vicdani yönünün ağır bastığı doğrultusunda olacağını şimdiden öngörmek mümkün. Ancak ben filmin tamamıyla kötü amaçlara hizmet ettiğini düşünüyorum. Öyle olmasa seyirci üzerinde bırakacağı tesir çok daha olumlu olurdu. Ancak Akılalmaz'ı gören gerek terör mağduru Amerikalıların, gerekse ABD mağduru Müslümanların karşı tarafa karşı kin ve nefret duyguları beslenecektir.
Derinliksiz karakterler, gereksiz aksiyon ve ani çözülmelerle dolu senaryosu açısından yaklaştığımızda da Akılalmaz'ın vasat düzeyde kalan bir yapım olduğunu söylemek mümkün. Ayrıca filmin ABD'de vizyona girmeyip yalnızca DVD olarak piyasaya sürüldüğünün de altını çizmek lazım. Çekildiği ülkede dahi vizyona girmeyen, düşmanlık duygularını körükleyen ve seyirciye sinema adına orijinal bir deneyim vaat etmeyen böyle bir yapımı vizyona girmesi için ülkemize getiren ithalatçı firmanın bence yaptığını bir kez daha düşünmesi lazım. Hele ki filmin vizyon tarihi olarak Ramazan ayının ilk haftasının seçilmesi firmaların yanlış ithalat ve dağıtım politikalarını bir kez daha gözler önüne seriyor.
Unthinkable
Yönetmen: Gregor Jordan
Senaryo: Peter Woodward
Yapım: ABD, 2010
Tür: Dram, Gerilim
Oyuncular: Samuel L. Jackson, Michael Sheen, Carrie-Anne Moss, Stephen Root