Narsist insanın kendini ayakta tutabilmesi için ötekilerin olması gerekir. İkinci sınıf insanların olması gerekir ki kendisini özel ve birinci sınıf olarak görebilsin. Herkes birinci sınıf ve özel olursa narsist kendini iyi hissetmez. Kendisine özel ve önemli diyebilmesi için diğerlerini önemsiz yapması gerekir. Amerika'nın bu protokole karşı çıkması kültürel bir narsizmdir ve kendi kültürünü üstün görmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum da kültürlerarası çatışmaya götürür. Bunun için medeniyetler çatışması diye tez ortaya attılar ki çatışma çıkartıp kavga içerisinde kendi güçlerini devam ettirebilsinler. Buna karşı, dünyanın yapacağı önemli davranış, olumlu bir sosyal kimlik oluşturmaktır. Çünkü güçlü olanın kendini kayırma çabası oluşur. Narsist kişi kendini kayırır.
İkinci Dünya Savaşı'nın önemli bir faydası Birleşmiş Milletler Teşkilatının doğmasına neden olmasıdır. Uluslar arası çözüm üretecek bir platformun gerekliliği görüldü ve bu teşkilat doğdu. Fakat bu da adil değil, sadece 5 güçlü devletin veto hakkı vardır, diğerlerinin yoktur. Belki dünyadaki ekonomik ve siyasi krizler dünya parlamentosunun kurulmasına götürecektir. Herkesin olumlu sosyal kimliğinin ve dünya sosyal tebanın tam temsil edildiği ve her ülkeden o ülkenin nüfusunun oranına göre tespit edilmiş temsilcilerden oluşan dünya parlamentosu dünyayı yönetecektir. Hiç kimse düşük veya yüksek statüde değildir ve bunu herkesin kabul etmesi gerekir. Bu, kabul edildiği zaman insanlığı barışa götürür.
Dogmatizmin Fanatik Kişiliklerle Bağlantısı
Dogmatizmin bir başka özelliği de bağnaz kişileri, fanatikleri ortaya çıkarmasıdır. Bağnaz, fanatik kişi kendi takımının yenilgisinin sebebini bile, kendi takımının dışındaki bir nedene bağlar. Bağnaz kişiler olaylar karşısında olumlu çıkarımlarda bulunamaz. En önemli özellikleri de, bu kişilerin kolektif davranış oluşturamamalarıdır. Damgalama sosyal hareketlerin oluşmasını etkiler. Ortak heyecanların, ortak kaygıların, ortak korkuların, düşmanlık gibi duyguların yayılma özelliği vardır ve sosyal hareketlilik oluştururlar. Korkular bulaşıcı etki taşır. Bir sosyal grupta korku varsa, bir kimse kendini güvende hissetmiyorsa oradaki bütün grup üyelerine o korkuyu bulaştırır. Bunun sonucunda da toplumsal korkular oluşur, algılama hataları ortaya çıkar ve düşmanlık tanımlamaları değişir. Mesela komşusunun çocuğunu, büyüdüğünde zarar verebilir diye öldürür. Düşmanlık tanımlaması değişir ve kan davaları bu şekilde ortaya çıkar. Komşusunun çocuğunu öldüren kişiye bunu niçin yaptığı sorulduğunda, mahallesinin geleceği için olduğunu söyler ve çok ilginçtir, kendini kişisel olarak sorumlu hissetmez.
Bütün bunların altında düşman damgalaması olduğu görülmektedir. Buna örnek olarak Çanakkale Savaşı sırasında yaşanan bir olayı gösterebiliriz. İngilizler savaş sırasında zor durumda kalırlar ve bir türlü Türkleri yenemezler. Tam o sıralarda kimyasal silah bulurlar ve kullanılıp kullanılmaması konusunda tartışma yapılır. Churcill kullanma konusunda ısrar eder. Kendisine çocukların, kadınların ve savaşmayan insanların da öleceği söylenince “onlar insan değil ki” cevabını verir. İlk kimyasal silah olarak hardal gazı böylece Çanakkale Savaşı'nda kullanılmıştır ve kim kokladıysa ölmüştür. Churcill gibi kişiler düşman olarak gördüğü kişileri insan değildir diye tanımlama yaparak, onları yok edebildi ve bundan dolayı kişisel bir sorumluluk hissetmedi. Burada suçu anonimleştirme vardır. Devletin bekası için cinayet işlenebilir, köy bombalanabilir zihniyeti ortaya çıkar. Bir köyde üç-beş tane katil var diyerek orayı bombalayıp kadın ve çocukları öldürmeyi doğru kabul etmek bağnazlıktır. Damgalanma bağnaz kişilerin ve dogmatizmin doğmasına sebep olur, zulüm ve acımasızlık getirir.