Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u nasıl inşa etti? İşte bıraktığı büyük miras

Osmanlı'nın kudretli padişahı Fatih Sultan Mehmet, 1453’te fethettiği İstanbul’u sadece bir başkent olarak değil, aynı zamanda bir medeniyetin merkez üssü olarak yeniden inşa etti. Aradan geçen 544 yıla rağmen Fatih’in şehre kazandırdığı eserler, İstanbul’un hem siluetinde hem de ruhunda yaşamaya devam ediyor.

Fatih Sultan Mehmet'in bıraktığı büyük miras.

Fetihten sonra İstanbul’un İslam-Türk kimliğini tahkim etmek amacıyla imar faaliyetlerini başlatan Fatih, camilerden külliyelere, saraylardan çarşılara kadar uzanan geniş çaplı bir dönüşüme öncülük etti. Bugün hâlâ ayakta olan bu eserler, sadece mimari yapılar değil; sosyal, kültürel ve dini hayatın da merkezleri olarak öne çıkıyor.

Ayasofya cami oldu, şehir kimlik kazandı

Fethin ardından ilk icraatlarından biri, İstanbul’un en büyük mabedi olan Ayasofya’yı camiye çevirmek oldu. Böylece şehre yeni bir kimlik kazandırıldı. Ayasofya çevresinde kurulan medrese, imaret, hamam ve vakıf sistemiyle birlikte bir külliye inşa edildi; bu külliye hem ilim hem ibadet hem de sosyal yardımlaşmanın merkezi haline geldi.

Kayzer-i Rum

Saraylardan çarşılara: Başkent yeniden kuruldu

Fatih Sultan Mehmet, ilk olarak bugünkü Beyazıt Meydanı’na denk gelen bölgede Saray-ı Atik’i (Eski Saray) inşa ettirdi. Ardından yönetim merkezini daha da ileri taşıyarak bugünkü Topkapı Sarayı’nın inşasını başlattı. 1473’te tamamlanan bu saray, Osmanlı’nın yönetim kalbi haline geldi. İsmini, girişteki “Toplu Kapı”dan alan Topkapı Sarayı, aynı zamanda sultanların ikametgahıydı.

Ticari hayatı canlandırmak amacıyla ise 1461’de tamamlanan Büyük Çarşı (Kapalıçarşı) kuruldu. Zamanla büyüyerek Osmanlı ticaretinin kalbi haline gelen çarşı, bugün dahi İstanbul’un en canlı ve en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olarak varlığını sürdürüyor.

Eyüp Sultan’dan Fatih Külliyesi’ne

Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’a kazandırdığı en manevi yapıların başında Eyüp Sultan Külliyesi geliyor. 1459’da, Hz. Peygamber’in sancaktarı Ebu Eyyub el-Ensari’nin kabrini ihya ederek üzerine türbe yaptırdı. Türbenin çevresine inşa edilen cami, medrese, imaret ve diğer yapılarla Eyüp semti, Osmanlı için dini bir merkez haline geldi. Padişahların kılıç kuşanma merasimleri de burada gerçekleştirildi.

Şehre kazandırılan en büyük ve simgesel yapılardan biri de Fatih Külliyesi oldu. 100 bin metrekarelik alanda kurulan bu külliye, İstanbul’un Türkleşme sürecinde yeni bir medeniyet anlayışının simgesi haline geldi.

Devletin ileri gelenleri de imar seferberliğinde

Fatih Sultan Mehmet, sadece kendi adına değil, devletin ileri gelenlerinin de İstanbul’un imarında sorumluluk almasını istedi. Bu kapsamda Mahmut Paşa, Rum Mehmet Paşa, Has Murad Paşa ve Şeyh Vefa gibi isimler, kendi adlarını taşıyan cami, medrese, han, hamam ve çarşılardan oluşan külliyeler inşa etti. Böylece Osmanlı, sadece fethetmekle kalmadı; inşa etti, ihya etti, kök saldı.