Fatih Sultan’dan sopa yiyen paşa

İstanbul’un yüzlerce yıllık güzelliğine ev sahipliği yapan Tarihi Yarımada, zengin kültürü ve tarihiyle hâlâ dünyanın cazibe merkezi. 1453 yılında İstanbul fethedildikten sonra Fatih Sultan Mehmet şehrin kimliğini yeniden inşa etti ve bu yapılar şehrin yeni yüzü oldu.

Ayşe Olgun Yeni Şafak
Vezir ve Fatih Sultan Mehmet

Suriçi’ndeki mahallelerin yüzde 30’u Fatih Sultan Mehmet, yüzde 50’si II. Bayezid geri kalan kısmı ise 1512-46 yılları arasında kuruldu. İstanbul’da kurulan nahiyelerden birisi de Davud Paşa nahiyesiydi. Bu nahiyeye bağlı sekiz mahalle yer aldı. Nahiyenin merkezini oluşturan yapı ise Davud Paşa tarafından inşa edilen külliye oldu. Cami, sibyan mektebi, hamamı, medresesi dahil olmak üzere çok amaçlı külliye Osmanlı’nın son dönemlerine kadar ayakta kalsa da medreselerin kapatılmasından sonra kaderine terk edildi. Kayıtlara göre en son 1918 İstanbul yangınında medrese evi yanan insanlara sığınak oldu daha sonra ise bir daha medrese olarak kullanılmadı. Geçtiğimiz yıllarda Fatih Belediyesi bu tarihi medreseyeye sahip çıkarak önce restore ettirdi. Geçtiğimiz haftalarda ise Fatih Belediyesi Kültür Yayınları arasında Osmanlı’dan armağan 500 yıllık bu tarihi yapının hikâyesini anlatan bir kitap yayımlandı. Akademisyen İbrahim Akkurt tarafından hazırlanan Veziriazam Davud Paşa ve Külliyesi adlı kitap Kocamustafapaşa’daki Davutpaşa Külliyesi’nin tarihi ve kültürel kimliğine yeni belgelerle ışık tutuyor.

15 YIL SADRAZAMLIK YAPAR

İstanbul’un fethinden 32 yıl sonra inşa edilen külliye bugün lisans üstü öğrencilerin ders çalıştıkları bir mekan olarak hizmet veriyor. Tarihi yapı kayıtlara göre Fatih Sultan Mehmet döneminde Enderun-ı Hümeyun’da yetişmiş olan Arnavut kökenli Davut Paşa tarafından yaptırılmış. Tarihi kaynaklara göre Osmanlı döneminde adı eserlerde yaşayan üç Davud vardır. Koca Davud olarak anılan Davut Paşa Fatih Sultan Mehmed döneminde yetişmiş ve II. Bayezid döneminde de 15 yıl sadrazamlık yapmış. Fetihten sonraki döneminde İstanbul’un altıncı tepesi Davut Paşa’nın yaptırdığı eserlerle canlanmış. Davut Paşa’nın sarayda yükseliş hikâyesi ise ilginçtir. Vakfettiği eserlerle şehrin inşasında önemli bir yeri olan Davut Paşa anlatılanlara göre Edirne Sarayı’na ‘iç oğlan’ olarak alınarak yetiştirilmiş. Burada geçirdiği yıllarda bir olaya karışır ve kendisini uyaran kadıyı döver. Bu haber Fatih Sultan Mehmet’in kulağına kadar gider ve kadının dövülmesine tepki gösteren padişah gencin idamını ister. Araya giren saray ahalisi sayesinde son anda idamdan kurtulur. İstanbul’a giderek padişahtan özür dilemek isteyen genç Davut’u huzura çıktığında ummadığı bir olay yaşar. Fatih Sultan, genç delikanlının ağzını bile açmasına izin vermeden sopasını çıkararak evire çevire orada bir güzel döver. Bu yediği dayağı ömür boyu unutamayan Davut Paşa daha sonra sadrazamlık döneminde bu olayı sık sık hatırlatarak, “Bugünkü halimi o dayağa borçluyum” diye anlatır. Kitapta yer alan diğer bir bilgi ise tarihçilerin bugüne kadar netlik kazandıramadığı bir duruma ışık tutuyor. Tarihçiler Osmanlı döneminde en uzun dönem sadrazamlık yapan Koca Davut Paşa’nın bu görevden kendi isteğiyle ayrıldığını iddia eder. Kitapta ise Davud Paşa’nın II. Bayezid’le arası açıldığı için azledilmesini isteyen bir mektuba ilk kez yer verilmiş. Yine ilk kez kitapta yer alan bir başka mektup ise bu medresede bir dönem görev yapan Ebusuud Efendi’ye önce rüyasında Şeyhülislamlık makamının verilmesi hadisesi anlatılıyor.