Gökyüzüne uyanalım

TÜBİTAK’ın her yaştan gökyüzü meraklısını buluşturduğu, daha önce Diyarbakır, Van ve Erzurum’da düzenlenen Gökyüzü Gözlem Etkinlikleri’nin bu yılki son durağı Antalya Saklıkent oldu. Düzenlenen etkinliklerde üç şehirde toplam 30 bin kişi gökyüzünü keşfe çıktı. Biz de Yeni Şafak Pazar olarak gökyüzünü keşif için Saklıkent’e akın eden yaşlı, genç binlerce meraklıyla birlikteydik.

Dilber Dural Yeni Şafak
Gökyüzü Gözlem Etkinlikleri’nin bu yılki son durağı Antalya Saklıkent’ti.

TÜBİTAK’ın her yaştan gökyüzü meraklısını buluşturduğu, daha önce Diyarbakır, Van ve Erzurum’da düzenlenen Gökyüzü Gözlem Etkinlikleri’nin bu yılki son durağı Antalya Saklıkent oldu. Tam 24 yıldır Saklıkent’te gökyüzü meraklılarının buluştuğu yerde, astronomi meraklılarıyla birlikte geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin aktif haldeki en büyük gözlem evi olan ve en donanımlı teleskoplarının bulunduğu TÜBİTAK Ulusal Gözlem Evi’nde (TUG) gerçekleşen etkinlikte göğe bakma kuyruğunda bu sefer biz de yerimizi aldık. Gökyüzü Gözlem Etkinliği Bilim Teknik Dergisi tarafından ilk kez 1998 yılında Antalya Saklıkent’te düzenlenmişti. Gökyüzü meraklıları bir kez daha 2 bin 500 metre yükseklikteki Saklıkent’teydi. Türkiye’nin gözle inceleme yapılabilen en büyük teleskopu da buraya taşınmıştı. Saklıkent’teki beş gözlem istasyonunda 30 teleskop ve 78 astronomun rehberliğinde, Türkiye’nin dört bir yanından gelen astronomi meraklıları buluşmuştuk. Heyecanlıydık.

ANTALYA’DA GÖKYÜZÜ ÇOK GÜZEL

Saat beş buçuk gibi etkinlik yapılan alana geçtik. Girişte bilimle ilgili yarışmalar, etkinlikler ve atölye çalışmaları dikkatimizi çekti. Hem çocuklara hem de yetişkinlere yönelik kurulan bilim atölyelerinde önce vakit geçirdik ardında da çadır bölgesine geçtik. Saklıkent ülkenin dört bir yanından gelmiş yaklaşık 8 bin kişiye ev sahipliği yapıyordu. Geceyi ise bin 400 kişiyle birlikte çadırlarda geçirecektik. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da yaptığı konuşmada bu yoğun ilgiden bahsetti, bu yıl yapılan üç gözlem etkinliğine 30 binden fazla kişinin katıldığının altını çizerek, “Ne mutlu bize ki harcadığımız emekler de karşılıksız kalmıyor” dedi.

Artık hava kararmıştı ve heyecanımız doruktaydı. Çadırların arasında dolaşırken, iki çocuğuyla birlikte çadırlarının önüne sandalyelerini çekmiş Fırat Parlak ve eşi Kadriye Parlak’la tanıştık. Fırat Parlak Ağrı’da öğretmen, eşi Kadriye Parlak ise Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde akademisyen. Parlak çifti, ilk olarak geçtiğimiz günlerde Van’da düzenlenen Gökyüzü Gözlem Etkinliği’ne katılmış, çok etkinlenmiş ve şanslarını bu kez de Antalya’dan yana kullanmak istemişler. Fırat Parlak, “Gökyüzünü izlediğimizde dünyamızın bir zerre kadar olduğunu gördük. Yaşadığımız kâinatta gökyüzünün bir parçası olduğumuzu düşünüyoruz. Galaksileri görünce zaten kendimizi acayip küçük hissediyoruz” diyerek izlenimlerini anlattı. Eşi Kadriye Uruç Parlak ise, TÜBİTAK’ın hazırlamış olduğu bu etkinliğin özellikle gençleri teşvik etme konusunda çok başarılı bulduğunu dile getirdi ve örnek olarak da oğlunu verdi: “Oğlum yaşı gereği küçük olabilir ama kendine meslek seçme konusunda tereddütleri vardı. Mesela Van’a gittikten sonra Uzay Mühendisliği’ni meslek olarak seçmeyi düşünüyor.” Etkinlik sayesinde, gökyüzü hakkında da epey bilgi sahibi olduklarının altını çizen Parlak, çıplak gözle gökyüzünü izlemeyi bulmaca çözmeye benzetip çok keyif aldığını sözlerine ekledi.

AZİZ SANCAR’I ÖRNEK ALIYORUM

Çadırların arasında dolaşmaya devam ettik. Bu defa gökyüzünü izlemeye gelen bir grup üstün zekalı çocuk grubuyla tanıştık. İstanbul TÜZDEV (Türkiye Üstün ve Dahi Çocuklar Eğitim Vakfı) yönetim kurulu üyesi Meltem Taf ile birlikte gelmişler. TÜZDEV olarak üçüncü kez geldiklerini söyleyen Taf, her seferinde farklı çocuklarla etkinlik alanına geldiklerini söyledi. Çocukların bilime ve uzaya özel ilgisi olduğunu söyleyen Taf, “Şu an burada olan çocuklarımız yaşı küçük olmasına rağmen karadelik hakkında epey bilgiye sahip çocuklar” diyor. Taf, “Çocuklar burada bize ihtiyaç bile duymuyorlar. O kadar çok etkinlik var ki, ayrı ayrı koşturuyorlar, ailelerini aramıyorlar, kendi başlarına özgüvenleri gelişiyor burada. Kendi işlerini halledebiliyorlar, kendi sorumluluklarını alabiliyorlar. Ayrıca gökyüzünü tanıyorlar” diyerek saha tecrübelerini bizimle paylaştı.

Çocuklarla da tanışmak istedik. Ahmet Batuhan Sofu bu çocuklardan sadece biri. Etkinlik alanlarındaki sohbetleri kaçırmak istemediği için sohbeti kısa tutmak istediğini baştan belirtti. Sofu, Saklıkent’e ilk defa geldiği için ve burada olduğu için çok heyecanlı olduğunu söyledi. “Beş yaşından beri bilime ve astronomiye ilgim var” diyen Sofu, “İlk olarak gökyüzünü izlerken yıldızlara merak saldım. Yıldızlar nasıldır derken iyice kafa yordum. Nötron yıldızı karadelik de derken, diğer galaksiler ve iyice uzaya merak saldım” diyerek astronomiye olan ilgisini anlattı ve ayrıca diğer bilim dallarına da merakı olduğunu söyledi. Sofu, “Buradaki etkinlikler beni çok sevindiriyor. Ama en heyecanlı taraflarından biri akşam gökyüzünü izleyecek olmam” dedi. Bilim ve astronomi ile ilgili kitaplar okumayı çok seviyorum diyen Sofu, “Şu an Carl Sagan’ın ‘Kosmos’ kitabını okuyorum” diye anlatırken Aziz Sancar’ı örnek aldığını da sözlerine ekledi.

Hava yavaştan kararmaya ve sıcaklık da düşmeye başladı. Birkaç saat sonra teleskoplarda göreceklerimiz için soğuk havaya aldırış etmedik bile. Merakla teleskopların olduğu yere doğru yöneldik. TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nde uzman astronom Orhan Erece’yle tanıştık bu arada. Güneş sistemi içerisindeki nesnelerden derin uzaydaki uzak galaksilere kadar gökyüzündeki parlayan her şeyi gözlemleyen Erece, 2013 yılından beri Saklıkent’teki etkinliklere katılıyor. Şu an bulunduğumuz alanda 30 teleskobun olduğunu söyleyen Erece, teleskoplarla hem gözlem yapıp hem de evren ile ilgili sohbetler gerçekleştirildiğini belirtti. “Gökyüzü çok fantastik bir şey aslında” diyen Erece, gökyüzünü tanımanın ve gökyüzünü izlemenin herkese çok farklı bakış açıları kazandıracağının altını çizerek şunları ekledi: “Çünkü gökyüzü gerçekten çok fantastik hem de çok çok uzak bu gördüğümüz nesneler. Bize en yakın güneşten sonraki yıldıza ışık hızıyla 4.3 yılda gidebiliyoruz. Böylece evrende nerede olduğumuzu, ne kadar küçük olduğumuzu da birazcık anlayabiliyoruz.”

MUHTEŞEM ŞÖLEN BAŞLIYOR

Bütün bu sohbetlerden sonra gökyüzünü izlemek için yerimize geçtik ve heyecanım daha da arttı. Çünkü ilk kez böyle bir etkinlikte ben de gökyüzünü izleyeceğim. Hava iyice karardıktan sonra muhteşem şölen başladı. Bir süre sonra parlayan yıldızların altında, teleskopta gördüklerim karşısında adeta büyülendim. Her bir teleskopta gördüklerimle gözyüzünün hikâyesi adeta baştan yazıldı zihnimde. Mesela Güneş sistemimizin gezegenlerinden Satürn’ü ve Jüpiter’i görmek inanılmaz etkiledi beni. Özellikle Satürn’ün o ince halkalarını görmek, Jüpiter’i ve uydularını görmek benim için unutulmaz anlar olarak kayda geçti. Başka bir teleskoptan Aldebaran yıldızına baktım. Öğrendiğimize göre Aldebaran yıldızı bir kırmızı dev yıldızmış aslında.

Güneşten daha soğuk ama çap olarak da 700 kat daha büyük bir yıldızmış. Yine teleskopla ilk kez görme fırsatı yakaladığım Alkor mizar yıldızı ise bir çift yıldızdı. Ama benim onları çift yıldız olarak görmem sadece göz yanılmasıymış. Çünkü bu iki yıldız aslında izdüşümde bizim baktığımız doğrultuda, sanki birbiriyle yan yanaymış gibi görünüyormış. Oysa birbirinden fiziksel olarak çok uzakmış. Yine o gece öğrendiğim bir başka bilgi ise yıldızların çok parlaklığı aslında enerjilerinin düştüğünün işaretiymiş. Çünkü onların ışığı çok parlaşınca süper nova patlaması gerçekleştirmiş oluyormuş ve bu çökmeden sonra dış kısımlarını uzaya saçtıkları için çok parlak görünüyorlarmış. Zihnim ve hafızam bambaşka bir alemdeyken gece yavaş yavaş yıldızlarını da alıp çekilmeye başladı. Unutulmaz bir geceydi.

Evreni keşfetmek insanı cezbediyor

  • Gökyüzünü izliyoruz, teleskoplarla daha yakından görme fırsatı buluyoruz. Peki, nasıl fotoğrafını çekebiliriz? Belki de göremediğimiz şeyleri fotoğraflayarak o anı nasıl ölümsüzleştirebiliriz Soluğu bu kez teleskopların başında görevli olan Can Alp Özdemir’in yanında alıyoruz. Özdemir, Akdeniz Üniversitesi Uzay Bilimleri ve Teknoloji Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Hem uzaya meraklı biri hem de astrofotoğrafçılık konusunda kendini geliştiren biri. Astronomiye ilgisinin küçükken başladığını söyleyen Özdemir, “Evrene baktığımda o kadar çok yıldız var ki, hatta bir yıldıza bile baktığımızda milyonlarca yıl öncesini görüyoruz” diyor. Özdemir, “O kadar keşfedilmemiş şey var ki, bir keşfetme duygusu veriyor gökyüzünü tanımak. Evreni keşfetmek insanı cezbediyor. Gökyüzüne bakmak ve evrenin uçsuz bucaksız oluşunu görmek insanın ruhunu açıyor aslında” diyor.

Gökyüzünü fotoğraflamak isteyenler buyursunlar

üzel bir fotoğraf yakalayabilmek için profesyonel bir kameranın şart olmadığını söyleyen Özdemir, telefonun “Shutter” özelliğinin olması gerektiğini söylüyor ve nasıl çekildiğini başlıyor anlatmaya. Özdemir, “ISO ayarını 3200’e ayarlayıp, Shutter’ı da 32 saniyeye ayarladığımız zaman telefonu sabitlememiz gerekiyor. Telefonu sabitlediğimiz zaman, çekimi başlattığımızda 32 saniye boyunca bekliyoruz ve fotoğrafı çekiyor. 32 saniyede bütün ışığı topluyor lens ve elimize çok güzel bir fotoğraf çıkartmış oluyor” diyor. Gökyüzünü fotoğraflayabilmek için profesyonel kameralarında olduğunu dile getiren Özdemir, bir kişinin merakının varsa telefonda da çekebileceğini kaydediyor. Bu bilgileri edindikten sonra ve bir astrofotoğrafçı da bulduktan sonra hava tam karardığında ve yıldızlar kendini gösterdiğinde bir fotoğraf çektirmeden olmazdı Özdemir’e.

Bisikletiyle Ankara’dan yola çıktı

  • Ankara’dan beş gün boyunca bisikletiyle yolculuk yaparak etkinlik alanına gelen 64 yaşındaki Fen Bilimleri öğretmeni Tuncer Şahin, “TÜBİTAK, organize ettiği şenliğe katılımımı kabul ettiğinde bisikletimle yola koyuldum” diyor. Yıllardır bisikletiyle yolculuklar yapan Şahin, yolculuk yaptığı esnada zorluk yaşamadığını söylüyor. Yol boyunca kimi zaman çadırda kimi zaman öğretmen evlerinde konakladığını söyleyen Şahin, “Benim için yorucu ama güzel bir yolculuktu” diyor. “Fen Bilimleri öğretmeni olmam, uzun yıllar Bilim-Teknik Dergisi’ni takip etmem astronomiye ilgimi artırdı” diyen Şahin, “Bu hayalimi gerçekleştirme umudu ve sevinci ile yola revan oldum” diyor ve ekliyor: “Gündüz verilen seminerler doğrultusunda gece yaptığımız gözlemler daha da değerli oldu benim için.”