Gönüllü olmak hayatınızın bir bölümünden vazgeçmektir: Sesimle tanıştığım yüzlerce kişi var

25 yıldır Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde gönüllü kitap seslendiren Sabahat Varol, bugüne dek bin 92 kitap seslendirmiş. Görme engellilerin gözü kulağı olan Varol, “Gönüllü olmak hayatınızın bir bölümünden vazgeçmektir” diyor.

Dilber Dural Yeni Şafak
25 yıldır görme engelliler için gönüllü olarak kitap seslendiren Sabahat Varol, görme engellilerle arasında kuvvetli bir bağ oluştuğunu dile getiriyor.

Sabahat Varol, dile kolay tam 25 yıldır, kimi zaman hayatının bir bölümünden bir saat, kimi zaman bir gün, kimi zaman haftalar, kimi zamanda yıllarını sadakati ve azmiyle Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin Görme Engelliler Bölümü’ne gönüllü olarak kitap seslendirerek feda ediyor. “Okumayı seviyorum, görme engellilere de nasıl destek olurum” diyerek çıktığı gönüllü kitap seslendirme yolculuğunda bunun kendisine verilmiş bir görev olduğunun farkına varmış. Varol, “Tabii gayret bizden, bunları hakikati tahakkuk eden de Cenab-ı Allah’tır. Şimdi daha farklı düşünerek okuyorum” diyor. Bizler evimizde, otobüste, belki yatmadan önce belki uzanarak, belki çayımızı yudumlayarak kitap okuyoruz. Bizim okuduğumuz satırları göremeyenler, okullarındaki ders kitaplarında kaybolamayanlar, yeni çıkan bir romanın sözcükleri arasında dolaşamayacak olanların yıllarca sesiyle evine misafir olmuş Varol. O aslında görme engelli vatandaşlarımız için sesli kitap okuyan kişilerin deyim yerindeyse öncülerinden. Bugüne dek bin 92 kitap seslendirmiş, 129 bin 312 sayfa okumuş ve 2007 yılına kadar da 975 kaset kayıt altına almış olan Varol, görme engellilerin hem gözü hem de kulağı olmuş. Biz de geçtiğimiz haftalarda Varol’un Erenköy’deki evinde, yaptığı kek ve çay eşliğinde “Kalbimin bir köşesinde hep vardı” dediği görme engellilere gönüllü seslendirme işine başlama hikâyesini dinledik.

25 YILDIR HİÇ SIKILMADAN OKUYORUM

“25 yıl önce bize verilen her nefese, sınırsız nimete karşılık bir geri ödeme yapmamız gerektiğinin idrakine vardığımda 45 yaşındaydım” diyerek başlıyor hikâyesini anlatmaya Sabahat Varol ve “O zaman böyle bir idrake vardığımda ‘Ne yapabilirim?’ diye düşündüm” şeklinde devam ediyor. Gönüllü olarak bu işe başlamadan önce, “Hep vaktimi doldurmak çabası içindeydim” diyen Varol, annelik vazifesi dışında genelde ev işleri yaptığını söylüyor. Ama hep de gönlünün bir köşesinde bir sosyal sorumluluk çalışması yapmak olduğunu ifade ediyor. Aslında Varol, 1989 yıllarında 37 yaşındayken Niğde’de Cemil Meriç Körler Okulu açıldığında kendi imkânlarıyla ilkokul seviyesindeki öğrenciler için boş kasete bir masal okumuş. “O kasetleri yetkiliye vererek, çocuklara belki teneffüslere çıktıklarında dinletirsiniz diye armağan ettim” diyerek bu işe ilk başlangıcını anlatıyor.

Tam dokuz yıl sonrasında ise artık “Kalbimin bir köşesinde hep vardı” dediği görme engellilere gönüllü seslendirme işine başlamış. Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin Görme Engelliler Bölümü’ne sesli kitap gönüllüsü olmaya karar verdiğinde ise 45 yaşındaydı Varol. Televizyonda “Okumayı seven hanımlar, lütfen kütüphanemize gelip kitap seslendiriniz!” duyurusunu görünce ertesi gün büyük bir heyecanla Erenköy’deki evinden yollara koyulup, Beyazıt’a kütüphaneye gitmiş. Kütüphanede bir okuma yaparak kayıt denemesi yapıldıktan sonra Varol’un sesi onay görmüş. Seslendirme kabininde kulaklıkla ve mikrofonla tanışmak o kadar hoşuna gitmiş ki, “Biraz daha seslendirebilir miyim? Emek vererek yollardan geldim” demiş o zamanki Kütüphane Müdür Yardımcısı Süheyla Şentürk’e. Varol, “İşe gönül vermeme vesile olan kahramanımdır” diyerek anlatıyor Şentürk’ü. Süheyla Şentürk’ten ricada bulunup bir kasetin tamamını arkalı önlü seslendiren Varol, Şentürk’e, “Ben bir buçuk saatte geldim, bir buçuk saatte eve gideceğim. Üç saatim yollarda geçecek. Bana güvenir de kitap verirseniz evime götürmek isterim. Yollarda geçireceğim zamanı okuyarak değerlendirmiş olurum ve daha faydalı olurum” demiş. Varol’un tam da istediği olmuş ve bu isteği onay görmüş. Eve dönerken artık elinde Açıköğretim Fakültesi için Genel İşletme, Halkla İlişkiler, Prof. Dr. Hüseyin Hatemi’nin Aile Hukuku ve Prof. Dr. Muhammet Nurdoğan’ın Şeyhülislam İshak Efendi ve Esat Efendi Divanı kitapları vardı Varol’un. İştiyakla hemen evinde düzenini kuran Varol, okumaya başlamış. “O kadar zevkle okuyordum ki, kitapları kısa sürede bir-iki hafta içerisinde bitiriyordum” diyor. Varol, daha çok bu birimde gönüllülerin roman, hikâye okumak istediğini özellikle ders kitaplarını kimsenin okumak istemediğini dile getiriyor. “Ben o gün ders kitaplarını okumak için talip oldum ve hiç de sıkılmadan bugüne kadar okuyorum” diyerek anlatıyor.

“Eşim beni her zaman çok destekledi. 25 yılda o kadar destek oldu ki, okuma saatlerimde sessiz kalarak onun medyun-u şükranıyım” diyerek en kalbi teşekkürlerini eşine ithaf ediyor. İlk gün eve kitap götürüp, sevinçle ve heyecanla eşine anlatırken eşi Varol’a bir ajanda tutmasını söylemiş. Ajandaya hangi kitabı okuduğunu, kitabın adı, kaç sayfa olduğu ve hangi tarihte okuduğunu ve kaç kaset olduğunu kaydetmesini söylemiş ve Varol’un şu an üçüncü ajandası dolmak üzere.

SİZE DİPLOMAMI GETİRMEK İSTİYORUM

Türkiye’nin her bir köşesinde bulunan görme engellilerin evine sesiyle misafir olan Varol’u Türkiye’nin, hatta dünyanın dört bir yanından kişiler arayıp teşekkürlerini sunuyor. Varol, o anları şöyle anlatıyor: “Mesela telefonu açıyorum. Tanımadığım bir numara. ‘Ben görme engelliyim. Marmara Üniversitesi’nden mezun oldum. Dört yılın bütün kitaplarını sizin sesinizden dinledim. Size diplomamı getirmek istiyorum, beni karşılaşır mısınız?’ diyor. Gidip duraktan aldığım genç hanım kızlarımız oldu. İşte bu güzellikleri parayla satın alamıyorsunuz. Bunların hoşluğu bizi gayrete getiriyor.”

ARAMIZDA ÇOK KUVVETLİ BİR BAĞ VAR

Sadece sesiyle görme engelli kişilerin hayatında büyük bir yer edinen Varol’a “Peki nasıl hissediyorsunuz, kimileri sizi sadece sesinizden tanıyor” diyorum. “Çok defa bunu yaşadım” diyerek başlıyor anlatmaya. “Bir kalabalık platforma girdiğimde orada bir görme engelli varsa ben ‘Merhaba’ diye seslendiğimde oturduğu yerden ‘Hoş geldiniz Sabahat Hanım’ diye bir cevap alırım. Başlangıçta onları incitmemek için ‘Nasıl bildiniz?’ sorusunu soramıyordum. Ama sonraları baktım ki, onlar engelleri aşmışlar. ‘Nasıl bildiniz’ dediğimde, ‘Nasıl bilmeyiz Sabahat Hanım, yüzlerce saat evimizde sesinizle misafir oldunuz’ diyorlar. Sesimle tanıştığım yüzlerce kişi var. Bir gün eşimle doktora gitmiştim. Doktor muayenehanesinin kapısında oturuyorduk. Hemen karşımızda da bir görme engelli kızımız oturuyordu. Ben de doktor kapılarının önünde yüksek sesle konuşmayı sevmem. Eşime yavaş sesle, onun duyacağı kadar şunu soralım, unutmayalım diye bir hatırlatma yapıyorum. Oradan kızımız elini uzattı ve ‘Sabahat Hanım mısınız?’ dedi. Kızım da vardı o çok şaşırdı. Evet dedim. ‘Ben Açıköğretimde, sizin sesinizden dersleri okuyorum’ dedi. Ne kadar güzel aferin dedim. İstediğin kitap olursa ayrıca tekrar kütüphaneye bildir yine okurum. Öyle de bir tanışıklık oldu.” Görme engellilerle arasında çok kuvvetli bir bağ oluştuğunu söyleyen Varol, “Görme engelliler benim gönül iplerime dizdiğim incilerim oldular. Hayatımda önemli bir yer kaplıyor, gönlümün mümtaz köşesinde oturuyorlar. Onlar için her işimden fedakarlık edebilirim” şeklinde tanımlıyor.

KENDİNİZDEN VAZGEÇİYORSUNUZ

“Gönüllü olmak nasıl?” diye soruyorum. “Gönüllü olmak o kadar farklı bir şey ki, hayatınızın bir bölümünde kendinizden vazgeçiyorsunuz. O bölüm bir saat, bir gün, haftalar, yıllar olabilir benim yaptığım gibi Kendinizden vazgeçtiğiniz saatlerde de bir başkasına iyilik ettiğinizi düşünüyorsunuz. İlahi davet geldiğinde bu alemden öteki aleme göç ettiğinizde ‘Ömrünüzü nasıl geçirdiniz?’ diye bir sual edilecek bize. O zaman mahcup olmamak için de bunu yapıyorum” şeklinde yanıtlıyor. Sesli okumanın zor olduğunu da değinen Varol, “Gözle okuduğunuz sayfa sayısı başkadır. Ayrıca ses telleriniz de yorulabilir ve seste çatlamalar da başlayabilir zamanla” diyor.

EN ÇOK TASAVVUFİ KİTAPLAR SESLENDİRMEMİ İSTİYORLAR

Varol’un okuduğu kitapların yüzde 90’ı ders kitabı aslında. O kişisel gelişim kitapları, akademik kitaplar ve tercüme kitaplarının yanı sıra ağırlıklı olarak; tarih, coğrafya, edebiyat, felsefe, sosyoloji kitapları okuyor, bugüne kadar da sadece 28 tane hukuk kitabı okumuş. Şu ana kadar Memurin Kanunu, Lugat seslendirdiğini de ifade eden Varol, bir defa Kur’an-Kerim Türkçe mealini seslendirmiş. Bunun yanı sıra şimdi de gelen istek üzerine İmam Gazali’nin İhya-u Ulumi’d-Din kitabını okuyor. “Çok tasavvufi kitaplar seslendirmemi istiyorlar” diyen Varol, “Bize antolojiden şehirler seslendirin dedikleri de oluyor. İçinde han duvarları da olsun diyorlar. Böyle de talepleri var. Kütüphaneye kitap teslim etmeye gittiğimde özellikle not bıraktıkları da oluyor. ‘Bu kitabı sizin sesinizden dinlemek istiyoruz’ diyorlar. Onlar ‘okumak’, ‘dinlemek’ fiilini kullanmıyorlar. ‘Okuduk’ diyorlar. Sizin sesinizden şu kitabı okuduk diyorlar. Bizi de ağlattınız diyorlar. Siz okurken ağlamışsınız, sesim titriyor, konunun içine giriyorum. O zamanda bu kitabı ona okutun diye not bırakıyorlar. Çünkü duygulu ve vurgulu okunulmasını, seslendirilmesini istiyorlar. ” ifadelerini kullanıyor.

İKİ BİN İLACIN PROSPEKTÜSÜNÜ OKUDUM

Hep aklının bir köşesinde ilaç prospektüslerini okumak olduğunu dile getiren Varol, “Şimdi ilaçların üstünde Braile alfabesiyle ilacın ismi yazılı. Parmaklarıyla okuyarak ilacın ismini anlıyorlar. Ama nasıl kullanılır, yan etkileri nelerdir, nerelerde kullanılır bunları bilmiyorlar. Eczacı arkadaşım “Vademecum” tıpta doktorların da kullandığı ülkemizde çıkarılan şu anda fabrikalarda imal edilen bütün ilaçların A harfinden Z harfine kadar toplandığı bir kitabı bana hazırladı. Oradan onlara ilaç prospektüslerini okudum” diyor. Vademecum kitabını seslendirmesinin kendini çok mutlu ettiğini ve geri bildirimlerinin de çok güzel olduğunu söyleyen Varol, yaklaşık olarak iki bin ilacın prospektüsünü seslendirmiş. Bugünlerde ise bin 92’nci kitabını seslendiren Varol, bugüne kadar sayfa olarak da 129 bin 312 sayfa seslendirmiş. 2007 yılına kadar ise sadece 975 kaset kayıt altına almış. 2007’den sonra bilgisayara geçildiğini ifade eden Varol, “Sadece iki defa bir kaset diliminde sonra ise CD’lere geçildi. Bana bilgisayar programını yüklediler ben de bilgisayar programında okumaya başladım. Okuduktan sonra o dosyayı mp 3 ‘e çevirip sıkıştırıyorum sonra da yazdırıyorum. Yazılmış olarak hazır götürüyorum kütüphaneye” diyor.

OKUDUKÇA HİÇBİR ŞEY BİLMEDİĞİMİ ÖĞRENDİM

“25 yıldır okuyorsunuz, Ne öğrendiniz peki?” diye soruyorum, “Okudukça hiçbir şey bilmediğimi öğrendim. Ama bu arada diyorum ki, her kitaptan sadece bir cümle kayda alabilsem zihnime bu da benim için bir kazançtır. Birçok kitapta çok ilgimi çeken, öğrenmem gerektiğini fark ettiğim cümleler oluyor o zaman sesli okurken, kaydı durduruyorum. Bir kere de gözlerim için okuyorum. Kendim için okuyorum” şeklinde yanıtlıyor.

Varol, aynı zamanda okumaktan fırsat buldukça zaman zaman yazar. 2016 yılında “Deli Değil Veli” yazısıyla ESKADER tarafından Sanatalemi Edebiyat Yarışması’nda ödüle layık görülülen Varol’un “Memleketime bir vazifemdi” dediği yayımlanmış “Unutulmaz Niğde Lezzetleri” ve “Niğde’nin Adet ve Merasimleri” isimli iki kitabı bulunuyor.