Kadının ‘Kendine Ait Bir Oda’sı hala yok

İKSV’nin geçtiğimiz hafta yayımladığı “Kültür-Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet” başlıklı raporundaki verilere bakılırsa bundan 80 yıl evvel vefat eden yazar Virginia Woolf’un dilge getirdiği gibi kadının kendine ait odası bugün de yok. Bu yüzden de kadınlar arasından bir Shakespeare çıkması hala zor görünüyor. Çünkü rapora göre erkekler karşısında kültür sanatta kadınlar dezavantajlı konumda. Başörtülü kadınlar ise kadınlar arasında da ayrımcılığa uğruyor.

Ayşe Olgun Yeni Şafak
Arşiv

Virginia Woolf “Kendine Ait Bir Oda” adlı kitabında, “Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz” der ve bunun sebebini de toplumda kadına biçilen rol üzerinden ayrıntılı bir şekilde anlatır. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) Kültür Politikaları Çalışmaları kapsamında hazırladığı “Kültür-Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet: Tartışmalı Konular, Yapısal Sorunlar, Çözüm Önerileri” başlıklı rapor bir kez daha Woolf’un sözlerindeki haklılığı gözler önüne serdi. Rapor, ülkemizde kültür sanat alanında özellikle de kadınların yoğunluklu olarak yer aldığı tiyatro, sinema ve müzik sektörlerini baz alıyor. Bu üç alandaki tespitlere bakılırsa aslında kültür sanatın diğer alanlarında yaşanan sorunları anlamak zor değil.

  • İstanbul Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Itır Erhart tarafından kaleme alınan raporda erkek olmadıkları için sektörde kendilerini dezavantajlı gören kadınların oranı 63. Sektördeki kadınların yüzde 62’si sigortalı çalışıyor.Bu alanda çalışan kadınların yüzde 52’si ise cinsiyete dayalı sektörde ayrımcılık yaşadığını dile getiriyor. Pandeminin toplumsal eşitlik konusunda sektörü olumsuz etkilediği bilgisi de raporda yer alıyor.

EV YÜKÜ KADINDA

Altı çizilen konulardan biri de evdeki iş bölümünde kadının ezildiği. Rapora göre kadınların çocukların bakımından alışverişe kadar pek çok konuda erkeklere göre daha fazla yük alıyor. Yine raporda senaryo veya oyun yazan bir erkeğin evle ilgili sorumlulukları olmaması doğal karşılanırken yazar kadın olunca Virginia Woolf’un deyimiyle, “Kendine Ait Oda”ya kapanıp çalışması, üretmesi mümkün olmuyor. Sanatçı da olsa, sektörde yönetici de olsa ev içi sorumluluklar ağırlıklı olarak kadının üzerinde. Araştırmanın dikkat çeken bir başka başlığı ise kadınların kendi aralarında da eşitlik olmadığı yönünde.

BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA AYRIMCILIK

  • Ankete katılan her 10 katılımcıdan 7’si çalıştıkları sektörde kadınların kendi aralarında eşit olmadığını düşünüyor. Sosyo-ekonomik eşitsizlikler yüzde 52. Fiziksel özellikler yüzde 51 oranıyla takip ediyor. Anket sorularında yer alan faktörlere ek olarak sahnenin, kameranın önündeki ve arkasındaki kadınlar arasında da hiyerarşiler olduğunun altı çiziliyor. Grüşmecilerden biri yaşadığı ayrımcılığı “Ben sadece kadınlığımdan dolayı değil, başörtümden dolayı da ayrımcılığa maruz kaldım” sözleriyle dile getiriyor. Yine etnik kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğrayan kadınlar da raporda yer alıyor.

İstanbul’da kültür sanatta en çok istihdam sağlayan tiyatro, sinema ve müzik alanında gerek sahne önü gerekse arkasında 157 kadınla online anket çalışması yapılmış. Ayrıca sektördeki 18 profesyonel kadınla da görüşmeler yapılmış. Anket çalışmasına katılanların yüzde 49’u tiyatro, yüzde 34’ü sinema, yüzde 26’sı ise müzik sektöründe faaliyet gösteriyor. Katılımcıların yüzde 48’i sanatçı, yüzde 38’i idari ve yüzde 12’si teknik görevlerde çalışıyor. En yaygın çalışma biçimi yüzde 44 ile proje bazlı ve katılımcıların yüzde 62’si sigortalı. Görüşmelere katılan 18 sektör profesyoneli, Türkiye’de kadın olmayı “dışlanma”, “ayrıştırılma”, “ciddiye alınmama” “erkeklerden daha çok çalışmak zorunda kalma”, “biteviye bir mücadele içinde olma” gibi ifadelerle tanımlıyor. Ankete katılanların yalnızca yüzde 15’i çalıştıkları sektörde fırsat eşitliği olduğuna inanıyor ve yine yalnızca yüzde 13’ü eşit işe eşit ücret ilkesinin uygulandığını düşünüyor. Virginia Woolf öleli 80 yıl geçmiş ama kadınların hâlâ kendine ait bir odası yok. İKSV’nin emek mahsulü raporunun en net göstergesi bu!

Kadınsan daha çok çalışmalısın

  • -Ankete katılanların yüzde 53’ü kadın olmanın kariyerleri üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor. Geleneksel görev dağılımlarının dışına çıkan kadınlar, başarılı olabilmek için erkek meslektaşlarından daha çok çalışmak zorunda kalıyorlar. Buna ek olarak bu cinsiyetçi tutum, sanatçıların performanslarındaki rol dağılımında da belirleyici oluyor. “Teknik” olarak adlandırılabilecek ses, ışık tasarımı, görüntü yönetmenliği, kurgu gibi işlerde ise kadınlara rastlamak çok zor. Yine yönetmen ve yazarlar söz konusu olduğundaysa kadınların sayısı, erkeklere oranla çok az.

Rapora göre teknik olarak nitelendirilebilecek alanlarda verilen ödüllerin yıllara göre dağılımı da bulguları destekliyor. Örneğin, 2009-2019 yılları arasında verilen Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde ışık tasarımcısı ödülü erkeklere, sahne tasarımı ise bir istisna hariç hep erkeklere verilmiş. Giysi tasarımı ise hep kadınlara verilmiş. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde de En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü istisnasız erkekler kazanmış. İstanbul Film Festivali’nde de 2011-2021 yılları arasında En İyi Kurgu Ödülü ve En İyi Görüntü Yönetmeni Ödülü istisnasız hep erkeklere verilmiş.

Virginia Woolf öleli 80 yıl geçmiş ama kadınların hâlâ kendine ait bir odası yok. İKSV’nin emek mahsulü raporunun en net göstergesi bu!