Modern hayatın toplanma yeri artık kütüphaneler

Türkiye’nin en eski kütüphanelerinden biri olan 140 yıllık Beyazıt Devlet Kütüphanesi, süreli yayınlar kütüphanesi olarak hizmet vermeye devam ediyor. Son 10 yılda Kültür Bakanlığı’nın yanında yerel yönetimin kütüphane hizmetine ağırlık vermesiyle bu mekânların son yıllarda büyük ilgi gördüğüne dikkat çeken Beyazıt Devlet Kütüphanesi Müdürü Ramazan Minder, modern hayatın toplanma yerinin artık kütüphaneler olduğunu söylüyor ve bu kütüphanelerde yazar söyleşileri, atölyeler, konferanslar, imza günleri düzenlendiğini anlatıyor.

Dilber Dural Yeni Şafak
Beyazıt Devlet Kütüphanesi

Henüz orta okul çağlarındayken evin en küçük çocuğu olarak üzerime düşen vazifemi layıkıyla yerine getirebilmek için her hafta sonu kahvaltıdan önce bir koşu bakkala gider babamın istediği bir spor gazetesi alırdım. Eve gidince de kahvaltı biter bitmez babam gazeteyi okuduktan sonra salona yayılır gazetenin en sevdiğim köşelerinden başlayarak tarihi şampiyonlukları, haberleri keserek bir gün belki lazım olur düşüncesiyle kupür olarak keser, saklardım. Çünkü biliyordum ki o günün gazetesini ertesi gün bulamayacaktım. Eski bir gazete veya derginin tüm sayılarına ulaşmak çoğu kez pek kolay olmaz. Ben de güya büyüyünce geçmiş zamanın izini sürecektim. Sahiden de düşündüğüm gibi olmuştu. Lisedeyken “Haber Toplama ve Yazma” dersimiz vardı. Yıllar sonra kaybolmasından korktuğum ve zarar gelmesin diye annemin sandığında özenle sakladığım eşyalarımın arasından o sakladığım gazeteleri çıkartıp bir araştırma ödevimi yapmıştım. Örnekler üzerinden o kestiğim kupürleri, şampiyonluk kutlamalarını sararmış gazeteler üzerinden göstererek anlatmıştım. O zaman bir kez daha sakladığım o gazetelerin ne denli önemli olduğunu ve benim için önemli bir kaynak olduğunu anlamıştım. Çünkü evimizde ne bilgisayar ne de internet vardı. O gazetede yer alan haberler sayesinde o yılların coşkusunu, kutlamalarını, kavgalarını aktarabilmiştim ödevimde.

Önceki dönemlerde yayınlanmış gazete ve dergi gibi süreli yayınlar, yarım asrı geride bırakan tarihi sayfalar tıpkı benim gibi pek çok öğrenci, araştırmacı ve akademisyenden büyük ilgi görüyor ve eşsiz bir kaynak oluşturuyor. İstanbul Üniversitesi ve Sahaflar Çarşısı’yla birlikte Beyazıt Meydanı’nın uzun yıllar kültür beşiği olmasını sağlayan Beyazıt Devlet Kütüphanesi de 1934 yılında çıkarılan “Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu” sayesinde kütüphaneye ülkemizde yayınlanan kitap, gazete, dergi, afiş, kartpostal, harita vb. tüm materyalden bir nüshayı arşivinde tutuyor. Koleksiyonunda bugün bir milyon dört yüz bin doküman bulunduran Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde aynı zamanda görme engelliler için beş bin adet sesli kitap bulunuyor. 130 bin ciltten oluşan 30 bin dergi ve yaklaşık bin 800 çeşitten oluşan 55 bin gazete cildi de Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin zengin arşivinden bazı parçaları oluşturuyor. Türkiye’de bir kişi tarafından toplanan en geniş kitap ve süreli yayın koleksiyonu olan Hakkı Tarık Us Kütüphanesi de 2003 yılından beri Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nin arşivinde yer alıyor. Bu süreli yayınlar özellikle alanında araştırma yapan tarihçi, edebiyatçı ve iletişimci gibi pek çok kişinin vazgeçilmez kaynaklarından biri. Günlük ortalama 250 okuyucusunu ağırlayan 140 yıllık Beyazıt Devlet Kütüphanesi Osmanlı’nın ilk Türkçe Gazetesi Takvîm-i Vekâyi, Ceride-i Havadis, Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından yayınlanan Vekâyi-i Mısriyye de dahil olmak üzere pek çok Osmanlıca yayını bünyesinde barındırıyor. Biz de her yıl mart ayının son haftası kutlanan “Kütüphane Haftası” kapsamında Beyazıt Devlet Kütüphanesi müdürü Ramazan Minder ile kütüphanedeki süreli yayınları konuştuk.


Bundan sonra süreli yayınlar kütüphanesi olarak hizmet sunacak

1884 yılında II. Bayezid Külliyesi’nin imaret kısmı restore edildikten sonra açılan Beyazıt Devlet Kütüphanesi, ülkemizin ilk umuma açık milli kütüphanesidir. İlk açıldığı yıllarda ve daha sonraki yıllarda koleksiyonunda el yazması ve matbu kitaplar bulunmaktaydı. Kütüphanenin bulunduğu bölge gerek Osmanlı döneminde gerekse de Cumhuriyet döneminde eğitimli ve okuma-yazma bilen halkın yaşadığı bir bölge olduğundan bu durum hem kütüphane koleksiyonunun gelişmesine yardımcı olmuş hem de okuyucular arasında çok önemli şahsiyetlerin bulunmasını sağlamış.

Ramazan Minder, 1934 yılında çıkarılan “Basma Yazı ve Resimleri Derleme Kanunu” sayesinde kütüphaneye ülkemizde yayınlanan kitap, gazete, dergi, afiş, kartpostal, harita vb. tüm materyalden bir nüsha gelmeye başladığını belirtiyor. Ülkemizde son yıllarda yayın sayısının artmasıyla beraber kütüphaneye gelen yayın sayısı da artmış. Basılı kitap sayısının 100 binlere yaklaştığını söyleyen Minder, “Kitap haricinde gazete ve dergileri de bu rakama ilave edersek ortaya çok ciddi bir rakamın çıktığını görebilmekteyiz” ifadelerini kullanıyor. Kütüphane, her ne kadar 1980’li yılların başında eski Diş Hekimliği ve Eczacılık Fakültesi binasına tahsis edilmiş ise de gelen muazzam koleksiyonu barındırmaya müsait yeterli depolama alanlarına sahip değilmiş.

Bu sorunun yaklaşık 20 yıldır yaşandığının altını çizen Minder, sözlerini şu şekil sürdürüyor: “Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından 2023 yılında açılan Rami Kütüphanesi kuruluş çalışmaları yapılmaya başlandığı ilk günden itibaren Beyazıt Devlet Kütüphanesi koleksiyonları da dikkate alınarak yapılmıştır. Bu amaçla yer altında ilave depolama alanları oluşturulmuş yangın, su baskını ve deprem gibi afetlere karşı korunaklı depolar oluşturulmuştur. Beyazıt Devlet Kütüphanesi (BDK) koleksiyonunda bulunan bir milyon dört yüz bin kitap Rami Kütüphanesi’ne taşınmıştır. Oranın bir halk kütüphanesi olarak tasarlanmış olması bizi kitapların oraya naklini mecbur kılmıştır. BDK yıllardır yaşadığı depo sıkıntısını koleksiyonunu ikiye ayırmak suretiyle şimdilik çözmüştür. Unutmadan şunu da söylemek istiyorum. Rami Kütüphanesi’ne gönderdiğimiz kitaplar halen BDK envanterine kayıtlı koleksiyonumuzdur. BDK bundan sonra süreli yayınlar kütüphanesi olarak çalışmalarına devam edecektir. Ülkemizde yıllardır ihtiyaç duyulan ve bir türlü gerçekleştirilmeyen bu hayalimiz BDK ile hayata geçirilecektir.”


Araştırmacılar ve akademisyenler için bulunmaz imkan


Yer yokluğu nedeniyle yıllarca kütüphane dışında kiralanan yedek depolarda tutulan gazete koleksiyonlarının kütüphaneye taşınarak okuyucu hizmetine sunulacağını da söyleyen Minder, ülkemizin en büyük gazete ve dergi koleksiyonunun BDK’de bulunduğunu dile getiriyor. “Osmanlı’da ilk Türkçe Gazete 1831 yılında Takvîm-i Vekâyi adıyla yayınlanmıştır. Bundan üç yıl önce Mısır’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından Vekâyi-i Mısriyye yayınlanmıştı. Daha sonraki yıllarda Ceride-i Havadis, Takvîm-i Vekâyi basılmaya başlanmıştır. Özellikle ikinci meşrutiyetten sonra gazete, dergi ve kitap basımında hızlı bir yükselme yaşanmıştır. Bu eserler de kütüphanemizde yer alıyor” diyen Minder gazete, dergi ve dönemle ilgili çalışma yapmak isteyen araştırmacılar ve akademisyenler için bulunmaz imkan olduğunu söylüyor. “Peki araştırmacılar bu süreli yayınlarda ne arıyor?” sorumuzu ise Minder şu ifadelerle yanıtlıyor: “Herkes kendi konusuna göre çalışıyor. Bir edebiyatçı üzerinde çalışma yaptığı bir yazarın tefrikalarını, kendisiyle yapılmış bir mülakatı veya vefat tarihini bile araştırabiliyor. Bir iletişimci dönem reklamlarını, sanayi ürünlerini inceleyebiliyor, bir tarihçi tarih kitaplarında genel hatlarıyla bahsedilmiş bir konunun daha fazla ayrıntılı anlatımını veya farklı yorumunu gazete ve dergilerden bulabiliyor. Bu nedenle aramasını bilen araştırmacı nereye bakacağını, nasıl bakacağını bilerek kütüphaneye gelir.”


Geleneği devam ettirmeye çalışıyorum

Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde çalışmanın büyük bir şeref olduğunu söyleyen Ramazan Minder, İsmail Saib Sencer gibi allame birine halef olmanın ayrıca bir onur olduğunu ifade ediyor. Prof. Dr. Necati Lügal, Saadettin Nüzhet Ergün, Muzaffer Gökmen ve Hasan Duman gibi pek çok isim daha önceki yıllarda müdürlük görevini üstlenerek birer iz bıraktılar. Minder de “Bu hocalarımızın etrafında bir ilim irfan kitlesi toplanmış, burada sohbetler edilmiş, kitaplar hakkında konuşulmuş. Bunların hepsi bir hafıza ve bize miras” diyor ve aynı geleneği devam ettirmeye çalıştığını söylüyor. Minder, “Çok sayıda yazar, akademisyen ve araştırmacı dostumuz bize uğrar muhabbet ederiz. Bu muhabbet toplantılarında birçok kişi birbiriyle tanışır. Yeni iş birlikleri, projeler konuşulur. 140 yıllık bir kütüphane olarak Beyazıt Meydanı’nda bulunmak ve Sahaflar Çarşısı’na komşu olmak bizi zenginleştirdiği gibi bu kütüphane de etrafını hep zenginleştirmiş” diye anlatıyor.


Modern hayatın toplanma yeri artık kütüphaneler

“1995’li yıllara kadar ülkemizde kütüphanecilik daha statik bir süreç izlemiş, kütüphanecilik çalışmaları Kültür Bakanlığı üzerinden gerçekleşmişti” diyen Minder, “1995 yılında başlayarak yerel yönetimler de kütüphane açmaya başladılar. Öncelikle son 10 yılda yerel yönetimlerin kütüphane faaliyetleri merkezi yönetimi geride bıraktı diyebiliriz. Artık kütüphanelerin birçoğu 7/24 hizmet veriyor. Bunu biz ilk kez 2014 yılında Atatürk Kitaplığı’nda gerçekleştirmiştik. Bu o kadar yaygınlaştı ki gece hizmet vermeyen kütüphanelere okuyucu tepki vermektedir” diyor. Minder, modern hayatın toplanma yerinin artık kütüphaneler olduğunu söylüyor ve bu kütüphanelerde yazar söyleşileri, atölyeler, konferanslar, imza günleri düzenlendiğini anlatıyor. Bu yeni konfor alanınon özellikle gençler ve çocuklar tarafından çok tercih edildiğini belirleyen Minder, “Konvansiyonel kütüphanecilik dönemi kapandı. Artık yeni bir dönemdeyiz. Bu yeni dönemde karşılıklı etkileşim daha öne çıktı sadece bir kütüphane değil bir kültür merkezi, kültür mahfili ve yaşam alanı olarak hizmet vermeye başladı” diyor.


Günlük ortalama iki yüz elli okuyucu geliyor

Kütüphanenin ziyaretçi kitlesine de değinen Ramazan Minder, “Kütüphaneye iki tip okuyucu gelmektedir. Bir grup daha çok öğrenci ve gençlerden oluşmakta olup bu kişiler kendi kitaplarını getirerek çalışmaktadırlar. Bunlar genellikle kütüphane kaynaklarını kullanmamaktadırlar. Diğer okuyucularımız ise gazete ve dergi kaynaklarını kullanan araştırmacılarımızdır. Bu kişiler ya üniversitelerdeki akademisyenler, gazeteciler veya herhangi bir konuda araştırma yapan kişilerden oluşmaktadır” şeklinde açıklıyor ve günlük ortalama 250 okuyucuya hizmet ettiklerini dile getiriyor.


Osmanlıca süreli yayınlar çok fazla kullanılıyor

Süreli yayınları daha çok edebiyat ve tarih alanlarında çalışma yapanların kullandığını ifade eden Minder, Osmanlıca süreli yayınların çok fazla kullanıldığını söylüyor. Minder, “Bu kaynaklara bakmak için tabii Osmanlıca bilmek gerekiyor. Bu anlamda ülkemizde çok sayıda akademisyenimizin Osmanlıcaya vakıf olduğunu belirtmek isterim. Bunun yanında Cumhuriyet dönemi gazete ve dergileri de çok fazla kullanılıyor” şeklinde anlatıyor. Dergi ve gazete sayılarıyla ilgili şu anda net bir rakam veremeyen Minder, dışarıda bulunan gazete ve dergileri de kataloglayınca en net rakama o zaman erişebileceğini ifade ediyor.


Saraybosna’nın kalbi: Gazi Hüsrev Bey Camii

Kadınlar İntifada’da önemli rol oynadı

Sezgin’in büyük eseri tüm ciltleriyle Türkçede