Muhalefeti destekle kapılar açılsın

Bu ülkede 20 yıldır iktidarı destekleyen herkese “yandaş” dendi. Muhalefeti destekleyene ise “duyarlı sanatçı”. Karşımızda net bir tablo var: İktidarı desteklediğiniz müddetçe ‘kültürel iktidar’ alanında rahat edemezsiniz. Muhalefeti açık seçik desteklediğiniz ve mevcut iktidarı fütursuzca eleştirdiğiniz müddetçe bazı kapıların aralanması muhtemel.

Haber Merkezi Yeni Şafak
Arşiv.

Seçime sayılı günler kala toplumun her kesiminin birinci gündemi adaylar ve sandık elbette. Sinema ve sanat camiasında da durum pek farklı değil. Cumhuriyet’in 100. yılında motivasyonunu yükseltmiş iki ittifak bloğu olduğuna göre toplumda da iki görüş olması olağan. Sanatçıların kamuya açık şekilde görüşlerini beyan etmesi ise her seçim döneminde ya da kritik süreçlerde tartışılır. Genellikle iki kavram vardır; “yandaş” ve “hassas”!

YANDAŞLIK YAPANLARIN ELİNDE YANDAŞ YAFTASI

Sanat çevrelerinde kullanılan iki kavramın kimleri ifade ettiğini tahmin edersiniz. Bu ülkede 20 yıldır iktidarı destekleyen herkese “yandaş” dendi. Muhalif olana ya da muhalefeti destekleyene ise “hassasiyet sahibi sanatçı” nitelemesi yapıldı. Nitelemeyi yapanlar da niteleyenler de aynı kişiler olunca karşımıza net bir tablo çıkıyor. O da şu; iktidar desteklendiği müddetçe ‘kültürel iktidar’ alanında rahat edemezsiniz. Aksine muhalefeti açık seçik desteklediğiniz ve mevcut iktidarı fütursuzca eleştirdiğiniz müddetçe bazı kapıların aralanması muhtemel.

Elbette sanatçıların toplumsal meseleler karşısında yorum yapması, fikrini beyan etmesi ve hatta taraftar olmasında bir beis yok. Sanatçı da insandır. Bir farkla; insanları yönlendiren insanlardan bir insandır. Haliyle haline, tavrına dikkat etmesi gerekir.

Sanatçıyı (genelde aydın kesimi) diğerlerinden ayıran en önemli şey üslubu olmalıdır. Propaganda dili kullanmak sanatçıya yakışmaz. Fikrini beyan ederken bile üslubunu kullanan, özgün bir tavır ortaya koyan sanatçı ne güzel sanatçıdır.

20 YILDIR DEĞİŞMEYEN ŞEY

Oysa bizde son 20 yıldır seçim dönemleri iktidara karşı sert tavır almak gelenek haline geldi. 21 yıl sonrasında, Cumhuriyet’in 100. yılında, safların iyice sıklaştığı ortamda bu gelenek iyice sertleşti. Eleştirinin çok ötesinde saldırı haline geldi. Ve bunu yapan sanatçıların bir kısmı da muhalefet partilerinden aday oldu. Yani ülkemiz aydınının değişmeyen tutarsızlık hali nüksetti. İktidarı destekleyenleri yandaş olmakla suçlayanlar, bırakın yandaş tavır almayı, siyasi partilere üye oldular. Ve bunu da hak olarak gördüler.

“BENİM SANATÇIM İYİ, SENİNKİ SANATÇI BİLE DEĞİL”

Mesela Zülfü Livaneli, sahnedeyken Ekrem İmamoğlu’nu bir hikaye ile ‘özlenen lider’ olarak lanse edince kimse yandaş demedi. Aksine ‘ne kadar hassas bir sanatçı’ nidaları duyuldu. Salonda alkış kıyamet! Oysa Orhan Gencebay, Erdoğan’ı destekleyen bir açıklama yapınca ‘yandaş’ oldu ve ‘zaten arabeskçi, sanattan ne anlar’ denildi.

Aynı şekilde Onur Akın, Kemal Kılıçdaroğlu için şarkı yaptığında yandaş olmadı. Ama Yavuz Bingöl benzer bir şey yaptığında ne insanlığı kaldı, ne sanatçılığı… Şahan Gökbakar’ı Erdoğan davetlerinde boy gösterdiğinde hakir görenlerin eleştirmeye başladığında kanaat önderi muamelesi yapması da aynı hastalığın ürünü…

MAHALLE YAFTALAR!

Festival törenleri ve ödül kürsüleri hükümete hakaret etme yeridir ama kimsenin desteklediğini duyamazsınız. Çünkü ‘mahalle’ izin vermez. Yafta hazırdır.

Tablo ortada. Erdoğan taraftarlığının bu ülkede sanat çevrelerinde ciddi olumsuz etkisi var, vardı, var olacak. Karşısında kim olduğuna bakmadan (Ekmeleddin İhsanoğlu, Muharrem İnce, Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal, Meral Akşener, vs) desteklemek de Türkiye sanat çevrelerinin değişmez tavrı. Öyle oldu, oluyor ve olacak.

SANATÇI SİYASİ TAVIR GÖSTERİR AMA!

Dünyanın her yerinde sanatçılar siyasi duruş ortaya koyar. Koymalıdır da… Sanatçı, toplumun aynası olmalı ise politik duruş da normaldir. ABD’de başkanlık seçimleri döneminde ünlüler destekledikleri adayı açıklar. Kimisi seçim kampanyasına katılır. Avrupa’da da benzer şeyler olur. Türkiye’de olması da çok normal. Fekat sanatçının kimi desteklediğini göre yaftalanması ya da alkışlanması anlaşılır gibi değil. Ve bu yaftalamaların sanat, özgürlük, gelecek, umut adına yapılması ayrı bir ironi.

Sanattan sadece kendilerinin anladığını düşünen, memleketin değerlerine sahip çıkmaya çalışan ve bu toprağın insanının derdiyle dertlenen kişilere üstenci bakan, hiçbir şekilde kendi gibi olmayanlara yaşam hakkı sunmayan malum kesimlerin tutumunun değişmemesi ve hatta sertleşmesi manidar. Bütün bunların özgürlük, halkçılık ve sanat adına yapılması da trajik.


Tek dertleri bağımsız dış politika

Yedili Koalisyon: Türkiye’yi ekseninden çıkarmak

Bakan Nebati: Enflasyonu düşürmeye başladık kalıcı olarak tek haneye indireceğiz