Sarayda 1.5 saat süren el öpme töreni

Sultan 2. Abdülhamid umumiyetle bayram namazlarını Sinan Paşa Câmii'nde kılar, bayramlaşma merâsimini de Dolmabahçe Sarayı'nda yapardı. Bir âdeti de; bayram namazını edâ etmeden önce kimseyle bayramlaşmamaktı. Yıldız Sarayı'nda, başlarına hotoz takmış hanımların tebriklerini kabul ederken onlara latîfeli iltifatlarda bulunmayı da ihmâl etmezdi. Onca merâsim ve teşrîfâtın arasına, çocuklara hediye dağıtma işini de ilâve eder, bundan ayrı bir haz duyardı. Onun, çocuklara düşkünlüğünü görenler "Efendimiz neredeyse çocuklarla berâber koşup oynayacak" derdi.

Mahmut Sami Şimşek
Sarayda 1.5 saat süren el öpme töreni

Iyd-i saîd-i bir hiss-i mes'ûdât ile tes'îd ederiz. Bu gibi tumturaklı cümlelerle birbirlerinin bayramını tebrîk ederdi halk. Ya da kısaca "Iydiniz saîd olsun".

Fakat her devirde olduğu gibi bayramlarda asıl mesud olan çocuklardı. Mahalle aralarındaki küçük meydanlarda kurulan minik lunaparklar çocuk cıvıltılarıyla şenlenir, mahalleye bir neş'e ve bayram havası katardı. Pâdişah Sultan 2. Abdülhamid dahi bayramlarda çocukları sevindirmeyi mühim vazîfeleri arasında addeder, Musâhip Nâdir Ağa'yı çarşı-pazar koşturur, oyuncaklar, şekerlemeler satın aldırır, bunları bayramda çocuklara dağıtırdı. Onca merâsim ve teşrîfâtın arasına, çocuklara hediye dağıtma işini de ilâve eder, bundan ayrı bir haz duyardı. Onun, çocuklara düşkünlüğünü görenler "Efendimiz neredeyse çocuklarla berâber koşup oynayacak" derlerdi.

Sultan Abdülhamid dönemi muâyede törenleri 1908 olaylarından sonra, Yıldız Sarayı'nda yapılan 2 bayram merâsimi hâricinde hep Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı. 1908 yılı kurban bayramı için Dolmabahçe Sarayı'na gidilirken pâdişaha suikast düzenleneceğine dâir bir jurnal sebebiyle Sultan Hamid o yılki bayram merâsimlerini Yıldız Sarayı'nda yapmıştı. Yıldız'da yapılan bu muâyede törenine ilk kez mebuslar da katılmıştı.

Bayramdan birkaç gün önce fetvâ emini bayramın hangi güne rastladığını belirten bir "îlâm-ı şer'î" gönderir, teşrîfât-ı umûmiye nezâretinin hazırlayıp, sadrazamın imzâladığı bir "istîzân" tezkeresi yazılarak sultanın bayram namazı için hangi câmiyi tercih ettiği ve merâsimde bir değişiklik isteyip istemediği sorulurdu. Pâdişahın irâdesine göre de merâsim hazırlıkları başlardı.

BAYRAM NAMAZLARI SİNAN PAŞA CAMİİ'NDE

Sultan 2. Abdülhamid'in bir âdeti de; bayram namazını edâ etmeden önce kimseyle bayramlaşmamaktı. Harem dâiresinde dahi kimsenin el-etek öpmesine müsaade etmezdi. Bayram sabahı, her zamankinden daha erken uyanır, her sabah yaptığı gibi hamamda duş alır, süratle hazırlanıp selâmlığa çıkardı. Umûmiyetle bayram namazlarını Beşiktaş'taki Sinan Paşa Câmii'nde kılar, namazın akabinde saltanat arabasıyla, muâyede merâsimi için Dolmabahçe Sarayı'na gelirdi.

Saltanâtının ilk yıllarında Sultan Hamid, başta Sultanahmet Câmii olmak üzere her bayram başka bir câmiye gitmeyi tercih eder ve umûmiyetle bizzat atının sırtında giderdi. Sultan Hamid'e kadar bayram namazı için gidilen câmi genelde Sultanahmet ve Ayasofya idi. Nâdiren Fâtih Câmii'ni tercih eden pâdişahlar da olmuştur.

BAYRAMLARDA 4 KIR ATLI FAYTON

Bayram sabahı, sabah namazından önce mâbeynci paşalar, hünkâr yâverleri, mâbeyn kâtipleri ve bilumum teşrîfât erkânı, göz alıcı üniformalarıyla Yıldız Sarayı Mâbeyn-i Hümâyunu'nun iç kapısı önündeki bahçede alet-tertîp hazır bulunurlar, sultanın teşrîfini beklerlerdi. Dört kır atın çektiği saltanat arabası, büyük mâbeyn köşkünün önünde bekler, cepkenli üniformasıyla sırmalar içindeki palabıyıklı iriyarı arabacıbaşı, faytonun üzerinde dimdik ayakta durur, faytonu tâkip edecek olan seyisler, rengârenk üniformalar içinde parıl parıl parlarlardı. Bayram gününün resmî elbisesi: merâsim erkânı için kılıçlarıyla birlikte büyük üniforma, rütbesiz neferler için de İstanbulin idi. Nişanlarının da kordonlarıyla birlikte takılması gerekiyordu.

Zaman husûsunda oldukça titiz olan pâdişahın 1 dakika geciktiği görülmüş şey değildi. Beklemeyi ve bekletilmeyi hiç sevmezdi. Tam vaktinde saray-ı hümâyunun kapıları açılır, pâdişah meşhur gri paltosuyla kapıda görünür, umûmiyetle yanından ayırmadığı şehzâdesi Burhâneddin Efendi, bir basamak arkada sultanı tâkip eder, merdivenlerden inerek binek taşına yanaşmış olan faytona biner, orada hazır bulunan Gâzi Osman Paşa Sultanın karşısına, Şehzâde Burhâneddin Efendi de Sultan Hamid'in yanına otururdu. Gâzi Osman Paşa'nın vefâtından sonra faytondaki yerine Serasker Rızâ Paşa oturmaya başladı.

Fayton, herkesin hazır beklediği bahçeye çıkar, ağır ağır bahçeyi geçtikten sonra sarayın kapısından çıkar çıkmaz hızlanırdı. Dış bahçe kapısından çıkarken orada hazır bulunanlar "Pâdişahım devletinle bin yaşa" alkışıyla uğurlarlardı sultanı. Bu esnâda pâdişah sessizce istiğfar duâsı okurdu. Fayton bayram namazı için evvelâ Beşiktaş'taki Sinan Paşa Câmii'ne, oradan da Dolmabahçe Sarayı'na geçer, bu esnâda pâdişahı görebilmek için yol boyunca dizilmiş halk, büyük izdihamlar oluştururdu. Ayrıca Yıldız'dan Dolmabahçe'ye kadar pâdişahın geçeceği yolların her iki tarafına dizilmiş merâsim taburu askerleri, sultanın geçişini beklerlerdi.

HANIMLAR DA MERASİME KATILIYOR

Vekiller at üzerinde, alayın önünde giderler, saraya gelindiğinde atlardan inerek sadrazamın 100 adım arkasında iki sıra dizilir, alkışlarla sultanı karşılarlardı. Alayın güzergâhı üzerindeki dükkânlar kapalı olur, yola bakan pencerelerin perdeleri indirilirdi. Üzerlerinde Osmanlı arması olan harem faytonları, önlerindeki harem ağaları eşliğinde Sinan Paşa Câmii çevresinde hazır bulunurlar, faytondaki hanımlar yarı açık perdelerden merâsimi seyrederlerdi.

Sultan Hamid yol boyunca faytonda Gazi Osman Paşa'dan saray çalışanlarını sual eder, hastaların, dertlilerin, bir ihtiyacı olup da söyleyemeyenlerin ahvâlini araştırır, ihtiyaçlarının tedârikini emrederdi. Sarayda çalışan en basit bir aşçı yamağını ya da hademesini dahi ismen tanır, hiçbirinin sıkıntı içinde olmasına rızâ göstermezdi. Dolmabahçe Sarayı'na gelindiğinde vakit fevt etmeden Muâyede Salonu'na geçer, salonun iki yanındaki istirahat odalarının birinde teşrîfât memurlarının "Hareket-i hümâyun sultanım!" îkâzını beklerdi.

MUAYEDE SALONUNDA BAYRAM MERASİMİ

Dolmabahçe Sarayı'ndaki bu küçük odada 15 dakika istirahatten sonra hafif bir kahvaltı yapar ve saraydaki en büyük salon olan Muâyede Salonu'na geçerek bayramlaşma merâsiminin îfâsına iştirâk ederdi. Salonda herkesin yeri belliydi. Hânedân mensupları tahtın arkasında ilk sırayı, dâmatlar ikinci sırayı oluştururdu. Yâverân, mâbeyn kâtipleri ve bendegân tahtın sağ ve sol tarafında yerlerini alırlar, saray hârici diğer erkân da teşrîfâttaki yerlerinde hazır bulunurlardı. Merâsimin başlamasıyla tahtının sol tarafına müteveccih oturan ve sol kolunu tahtın koltuk kısmına dayayan Sultan Hamid, arasıra yanındaki sancağın saçaklarıyla oynar, bu esnâda tahtın önüne gelip saçak öpenlerin yüzlerine dikkatlice bakar, tanımadığı şahıs çıkarsa, yanında duran yâverinden ismini muhakkak sorar öğrenirdi.Şeyhülislam ve ulema sınıfı ile sadrazam ve vezirler huzurda iken padişah ayakta durur, diğerleri geldiğinde otururdu.Bütün bu merasim takriben 1,5 saat kadar sürer, Sultan Hamid salonu terk ederken herkes kendisini temenna ile uğurlardı. Daha sonra bayram kahvaltısını yapan pâdişah, genellikle Maçka Nişantaşı Ihlamur yolundan geçerek halkın tezahüratları arasında, bu defa iki atlı faytonuyla Yıldız Sarayı'na dönerdi.

Dolmabahçe'den Yıldız'a döndüğünde merâsim kıyâfetini değiştiren Sultan Hamid, haremin büyük salonlarından birisinde, dârüssaade ağası nezâretinde tertîp edilen harem halkı tebrîkâtını kabul ederdi.

Bayramlarda arife günü ikindiden itibaren her namaz vaktinde 21 pare top atışı yapılır, bu durum Ramazan bayramında 3. gün ikindiye kadar, Kurban bayramında 4. gün ikindiye kadar sürerdi. Fener alayları ve gece donanmaları ise İstanbul halkı için vazgeçilmez bir bayram eğlencesiydi.