Sofralarınızda Frigya mutfağı esintisi oluşturun

Hatırımızda “Midas’ın kulakları”na dair hikâyeyle kalan Frigler, son zamanlarda kültürümüze kazandırılan ve özel ilgi gösterilen eski mutfaklardan biri. Biz de bu hafta sizlere eski bir kültür olan Frigya mutfağından tarifler sunuyoruz.

Ülkü Menşure Solak Yeni Şafak
Bu hafta sizlerle, Frig mutfağından uruş kapama ve siyez bulgurlu kaz eti tariflerini paylaşıyoruz.

Son yıllarda yediğimiz yemeklerin besin değeri kadar ilgimizi çeken bir başka şey de tarihçesi. Kültür aktarımında, oluşumunda büyük yere sahip sofraların, ekilip biçilenlerin,

toplanan ot ve baharatların kökleri ne kadar eskiye uzanıyorsa, varlığımız da o kadar eskiye dayanıyor.

FRİGLERİN YEMEKLERİNE DAİR KALINTILAR

Son zamanlarda kültürümüze kazandırılan, arkeolog, beslenme uzmanları ve turizmcilerin özel ilgi gösterdiği eski mutfaklardan biri de Frigya mutfağı. Hatırımızda “Midas’ın kulakları”na dair hikâyeyle kalan Frigler, Eskişehir, Afyon, Kütahya, Ankara civarında yaşamış eski bir kültürdür. Dünyanın en büyük tümülüslerinden birini bize miras bırakan Friglerin beslenme alışkanlıkları ve yemeklerine dair kalıntılardan bazıları da hikâyedeki eşek kulaklı Kral Midas’a ait bu tümülüste bulunmuş. Arkeologların elde ettikleri verilere göre, Midas’ın ölümünden sonra yenen yemeklerde kuzu veya keçi eti, yeşil mercimek, buğday, bal, şıra benzeri bir sıvı, yemeği tatlandırmak için rezene kullanılmış. Bulunan kalıntılar arasında zeytinyağı ve keçi peynirinin de izleri olduğu biliniyor. Etin ateş üzerinde çevrilerek kızartıldıktan sonra, kaynayan mercimeğin içerisine didiklenerek konulduğu da verilere dayanılarak söyleniyor. Yemeği tahmini olarak tarif etmek gerekirse, et açık ateşte kızartılıp didiliyor. Bir güveçte kaynayan yeşil mercimeğin içine şıra, bal, zeytinyağı, rezene ilave edip lezzetlendiriliyor. Kıvam alan mercimek yemeğine didilmiş, parçalanmış etleri ekleyerek servise alınıyor. Bunun dışında, Ankara mutfağının kökenleri üzerine yapılan bir araştırmada, yine Frigler dönemine dayandırılan bazı yemeklerin varlığı fark edilmiş. Şensoy ve Tiritoğlu’nun bu araştırmasında geçen yemeklerden birinin adı “uruş.” Bu yemeğin zaman içinde değişerek bugüne ulaşmış tarifine de burada yer vereceğim. Bizler, on binlerce yıllık köklü bir geçmişin mirasçıları olarak, büyükannelerimizden kalan tariflere, yerel, yöresel malzemelere bir tarihi eser gibi değer vermeliyiz. Bu, turizm ekonomisi kadar kültür köklerimizin aktarımı açısından da önemli. Böylece, küresel hakimiyeti gün geçtikçe artan ayak üstü atıştırma alışkanlığına, katkılı besinlere, bunların getirdiği hastalıklara karşı korunmayı başarırken, nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu, kendimize ait kelimeleri de koruyabileceğiz. Frig mutfağından iki tarifle yazıma son verirken, sağlıklı, mutlu pazarlar diliyorum.