Stasis ya da beş farklı yansıma

90 kuşağının önemli şairlerinden olan Yücel Kayıran’ın yeni şiir kitabı Stasis’le birlikte yirmi beş yıldır ikinci baskısı yapılmayan ilk şiir kitabı Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu, Everest Yayınları arasında okurla buluştu.

Ömer Yalçınova Yeni Şafak
​Stasis ya da beş farklı yansıma.

Yücel Kayıran şiirini birçok açıdan değerlendirmek mümkün. İlk akla gelen, mesela onun 90 Kuşağı içindeki yeri, önemi, işlevi, etkisi yönünden incelenmesidir. Ya da Yücel Kayıran’ın temellendirdiği, 90 Kuşağı’nın en sıkı poetikalarından biri olan, “Felsefi Şiir” mihengine vurulup, sağlaması yapılabilir. Diğer metin ve şiirlere başvurmadan, Yücel Kayıran’ın altı şiir kitabı ardı ardına da okunabilir. Hangisi yapılırsa yapılsın, Yücel Kayıran şiirine başvuran hiç kimse eli boş dönmeyecektir.

Kasım 2022’de Yücel Kayıran’ın yeni şiir kitabı Stasis’le birlikte yirmi beş yıldır ikinci baskısı yapılmayan ilk şiir kitabı Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu (ilk basım: 1997) basıldı. Tesadüf mü diyelim yoksa planlı bir girişim miydi bilmiyorum; Yücel Kayıran’ın şiir evrenini, kaba taslak da olsa, sadece izlenimde de kalsa, hissettirecek, gösterecek, hiç değilse onun yüzlerce kapısından birkaçının önüne getirecek, isabetli bir yayın olmuş, her iki kitabın bir arada sunulması. Çünkü Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu şairin başlangıç noktasını, Stasis ise geldiği noktayı gösteriyor. Ve her ikisine de baktığımızda, başlangıç noktasına ihanet etmeyen, kolay kolay kendi yolundan sapmayan, henüz işin en başındayken, ne yöne gideceğini, ne yapacağını tespit edip, belki hissedip o yönde şiirler yazan, ses, imge, ahenk, biçim denemeleri yapan bir şairle karşı karşıya olduğumuzu görürüz. Kaç tane şairin ilk şiir kitabıyla altıncı şiir kitabı arasında bağlantı kurabiliriz ki?

MESELESİ OLMAYAN ŞİİR YOKTUR

Hayaline Firar Edemeyenlerin Afsunu’nda Yücel Kayıran şiiri denilince akla gelen “tin”, “iç”, “yüz”, “cam”, “varolmak” kelimeleriyle karşılaştığımda hem çok şaşırmış hem de şairin diğer kitaplarını daha iyi anlamaya başlamıştım. Stasis’de ise, Yücel Kayıran’ın tavrının -bence- en verimli şiirleriyle karşılaştığımda, bir çevrim hızla tamamlanıyor diye düşünmüştüm. Esasa ilişkin bir çevrim söz konusu Yücel Kayıran şiirinde. Çünkü Yücel Kayıran şiiri, onun Felsefi Şiir’de kavramlaştırdığı “çıkmaz”, “problem” ve “aporia” karşısında özelde şairin, genelde okuyucunun neliği ve durumuyla doludur. Genel kullanımla ifade edecek olursak, aslında her hakiki şiir gibi, Yücel Kayıran şiiri de meselesi olan bir şiirdir. Meselesi olmayan şiir var mıdır? Bence yoktur. Fakat şair bu meselenin ne kadar farkındadır, şiir okunurken, okuyucu o meselenin ne kadar içine girebilir, belki bu hususlar tartışılabilir. Fakat Yücel Kayıran gibi, meseleyi şiirin merkezine alıp, o “ruh durumu”nu işleyen, oradan insana dair bilgi elde etmeye çalışan şair sayısı azdır.

STASİS’LE BİR YOLCULUĞA

Yücel Kayıran şiirinin geneli için daha söyleyeceğim çok şey var. Fakat bunlar, bu yazının uzunluğunu aşar. O yüzden Stasis’e yoğunlaşalım. Stasis 219 sayfa. Bir şiir kitabı için oldukça hacimli bir kitap diyebiliriz. Beş ana bölümden oluşuyor. Efsus’a Yolculuk’tan sonra bu şekilde bir kitap tutacak şiir yazıp yazmayacağını sormuştum Yücel Kayıran’a. “Sırada daha hacimli, tek kitaplık bir şiir var,” demişti. “Ama farklı başlık ve bölümlerden oluşacak,” diye de eklemişti. Bu kitap için mi söylemişti bunları bilmiyorum. Fakat beş ana bölüm içinde onlarca şiirin olduğuna kanmayın, bence Stasis tek bir şiirden oluşuyor. Onu tek şiir haline getirense, şiirde konuşan öznenin farklı durum, arayış, yolculuk ve yaklaşımlarıdır. Öyleyse bölümlere takılmadan Stasis’in merkezini belirleyelim. Stasis bence “Homeros Vadisi”, “Kilis’te Depresyon” ve “Tevhit” çevresinde oluşuyor. Bu üç şiir Stasis’in iskeletini oluşturmuş da diyebiliriz. Çünkü üç şiir de, kitabın özeti, yoğunlaştırılmış hali gibidir. Modern destan özellikleri yadsınamaz, -ki bu Yücel Kayıran şiirinde ender görünen bir durumdur- fakat kitabın genelinde meydana getirilmeye, ifade edilmeye, ortaya çıkarılmaya çalışılan trajedinin -ki Yücel Kayıran şiiri trajediye dayanır- merkezidir. Bunu Stasis’in sonuna geldiğimizde daha iyi anlıyoruz. Kitabın kapanış şiiri “Stasis”te, adeta bir yolculuğun sonu, yeni bir yolculuğunsa başlangıcı şeklinde bir hesaplaşma, nefeslenme, niyetlenme ve umut görülmektedir.

Merkezi belirlediğimize göre, bu bütünü neyin tuttuğuna bakalım. Stasis’nin bütünlüğü şiir öznesinin kendini farklı durumlar karşısında görmeye çalışmasıyla sağlanmaktadır. İster istemez ayna metaforuna başvurmak zorundayım. Şair beş farklı aynada, kendine bakar. Birinci ayna, “Divan” bölümüdür. Burada Çalgın’daki gibi, şairin kendi iç durumunu, kendi halini isimlendirme, nitelendirme, anlamlandırma, hatta yorumlama çabasıyla karşılaşırız. Şair kendini kendinde görmeye çalışmaktadır da diyebiliriz bu bölüm için. İkinci ayna, “Babam Ulucanlar Cezaevinde” bölümüdür. Kitabın doğrudan kana karışan şiirleri bu bölümdedir, çünkü mevzu ailedir. Şair bu bölümde aile aynasında kendini görmek ister. Anne, bana, kardeş şiir öznesinin kaçtığı, kendinden bile sakladığı, belki de görmek istemediği için göremediği bütün yönlerin yansımasıdır. O aynaya bakmak, gerçekten yürek ister. Üçüncü ayna, “Yıkım Vadisi” bölümüdür. “Homeros Vadisi” ve “Kilis’te Depresyon” şiirleri bu bölüme aittir. Şiir öznesi burada kendi hayatına, arkadaşlarına, inançlara yönelir ve kendini burada görmeye çalışır. Geçmişle şimdinin bir hesaplaşması da denilebilir buna. Bir sayıp dökme, muhasebe etme, elde kalanlarla, elden gidenlere bakma durumu. Sonra Stasis’in en ilginç aynasına geliyoruz: “Sühreverdî el-Maktûl”. Bu dördüncü aynada şair, kendini tarihte bir kişilik, dönem, anlayış ve yaklaşım içinde görmeye çalışır. Sühreverdî’de kendini görür de diyebiliriz. İspat mı? Şu: “Terk-i Mâsivâ” şiirinde geçen “rüzgârı yurt edinir çöle terk edilen peygamberin sesi” (s. 163) mısraıyla “İsrafil” şiirindeki “içimi yurt edindi rüzgâr” (s. 46) mısraı arasında bağlantı kurulabilir. Bu arada Stasis’te “rüzgâr” ve “kurumuş ot” imgelerinin diğer Yücel Kayıran şiir kitaplarıyla bağlantıyı sağladığını da söyleyelim. Başka bir örnekse, “Nur Heykelleri’ni aldım yanıma” mısraıyla başlayan “Tevhit”le “Kilis’te Depresyon” arasındaki organik bağdır. Sanki “Yıkım Vadisi”yle “Sühreverdî el-Maktûl”de aynı konunun farklı yansımaları işlenmiştir. Birinde zaman 21. yüzyıldır, diğerindeyse 13. yüzyıl. Beşinci ayna, “Yukarı Fırat” bölümüdür. Dinler tarihiyle öznenin hali hazırdaki durumu arasındaki bağlantı kurulur bu bölümde.

Yücel Kayıran bu şekilde Stasis’te aynı öznenin farklı aynalardan yansımasını dener. Ortaya ilginç sonuçlar çıkar. Geriye dönmeler, geleceğe dair tahmin, ümit, düşünce veya ümitsizlikler, şimdinin durumu, çıkışsızlığı ve çözümsüzlüğü arasında gelir gider şiirler. Bu yönüyle de aslında şairin ilk kitabıyla son kitabı buluşuyor. Tabii Stasis’de daha sağlam, yönünü bulmuş, ifadesine kavuşmuş, sesi berraklaşmış bir şekilde.