Tarihine küskün bir yapım Mahpeyker: Kösem Sultan

Bilindiği gibi bu yıl İstanbul'da, “Avrupa'nın Kültür Başkenti” sıfatıyla çeşitli etkinliklere imza atılıyor. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı'nın destekleriyle gerçekleştirilen çeşitli organizasyonlar, şehre kendini tanıtmak için imkân sunuyor. Ajansın desteğiyle çekilen sinema filmlerinden ilki, Mahpeyker: Kösem Sultan bu hafta görücüye çıktı.

Naz Emel Koç
Tarihine küskün bir yapım Mahpeyker: Kösem Sultan

Yıl 1610… Sıradan bir kız olan Emine'nin yolu hiç beklemediği bir şekilde Topkapı Sarayı'na düşer. Padişah 1. Ahmet ilk gördüğü anda Emine'ye vurulur ve adını Mahpeyker olarak değiştirerek, onu nikâhına alır. Ancak padişah hanımı olmak Mahpeyker için hiç de kolay olmayacaktır. Güçlü karakteri ile Kösem ismine de layık görülen Mahpeyker, önce haremdeki entrikaların daha sonra taht kavgalarının bir parçası haline gelecektir.

Mahpeyker 17. yüzyıl Osmanlı Sarayında geçiyor. O yıllara gidip de dönem filmi yapmak zor iş. Filme bakıyorsunuz, iyi para harcanmış. Kostümler özenle hazırlanmış, dekorlar başarılı. Topkapı Sarayı Harem dairesinden bazı mekânlar Kurtköy'de kurulan platoda özenle inşa edilmiş. Ancak takma sakallar “ben buradayım” diye bağırıyor. Her zamanki gibi oyuncularımıza bir ay sakal bırakmak zor gelmiş anlaşılan. Uzatmayalım… Kırk yılın başında imkân bulup da bir dönem filmi yapmışız, onun da yarısı Padişahın yatak odasında geçiyor.

PADİŞAH NE İŞE YARAR?

Osmanlı tarihini kadın karakterler üzerinden anlatma derdinde olan film kadınların padişahı memnun etmek dışında, raks etmek ve entrika kurmaktan başka bir işleri olmadığını zannediyor anlaşılan. Oysa film bunun tam tersini yapma iddialarında. Filmin yapımcıları Mahpeyker'in Osmanlı'yı erkek karakterler, kahramanlıklar ve fetihler üzerinden anlatmaya itirazın bir ürünü olduğunun altını çiziyorlar. Peki, bu itirazın neticesinde ortaya çıkan iş nedir derseniz? Üç tane kadının parmağında dönen bir cihan imparatorluğu… Kadınlar istediği kişiyi tahta geçiriyor, istediğini canından ediyor, istediği kızı padişahın koynuna sokuyor, istemediğine işkencenin her türlüsünü reva görüyor… Bu arada padişah ne yapıyor? Bir kez görüp, tutulduğu ay yüzlü güzele şiirler yazıyor. Demek hanım sultanlar da olmasa Osmanlı, bu padişahların gününde cihan imparatorluğu olmak şöyle dursun, beylik olarak bile bir işe yaramazmış. Burada mesele işin tarihi gerçekliğinden ibaret değil, bir de sunum meselesi var. Hanım sultanların marifetlerinin beraberinde padişahın fonksiyonu bu denli çelimsiz bırakılınca ortaya böyle ciddiye alınmaz bir tablo çıkıyor.

İKİ MAHPEYKER'DEN BİR KARAKTER ÇIKMIYOR

Filme adını veren, lokomotif karakter Mahpeyker'in çözümlemesi ise başlı başına problemli. Film karakterin gençlik ve yaşlılık günleri arasında gidip gelirken iki farklı insan anlatılıyor adeta. Gençliğinde mazlum olan karakter, yaşlılık günlerini zalim biri olarak geçiriyor. Ancak geçirdiği değişimdeki kırılma noktalarına senaryoda yer verilmemiş. Belki de senarist araya sıkıştırdığı bir iki replikle bunu başardığını zannediyor olabilir. Eğer öyle zannediyorsa yanıldığını söyleyelim. Filmin senaristi Avni Özgürel, Kösem Sultanı tarihi bir karakter haline getiren şeyin sadece iktidar uğruna suikast, entrika, darbe planları değil; yardımsever karakteri olduğunu da anlatmak istediğini söylüyor. Madem öyle, hanım sultanın bu özelliklerini neden filmde göremiyoruz? İlk dakikadan itibaren torununu öldürtme gibi planlarla uğraşan Kösem Sultan'ın, yaptığı sosyal yardımlar nedeniyle halk arasında “Hızır Aleyhisselamın eli” olarak isimlendirildiğini filmin finalinde geçen metinden öğreniyoruz. İyi de Sayın Özgürel, biz bunu kitaplardan okurduk. Madem anlatmak istiyordunuz, bir zahmet olay akışı içerisinde anlatıverseydiniz.

“Kültür Başkenti” gibi unvanlar bir şehre, daha da önemlisi bir kültüre prestij kazandırır, kendini ifade etme imkanı sunar. Yani bir nevi o kültürün prezantasyonudur. İstanbul'a verilen bu unvanının yüzü suyu hürmetine ortaya çıkan çalışma bana kalırsa bu amaca pek de hizmet etmiyor. Mahpeyker: Kösem Sultan filmi adeta kendi tarihimize olan küskünlüğümüzün bir ürünü gibi. Beklentim geçmişine kuru bir hamasetle yaklaşan filmler değil elbette. Maddi imkânların önemli ölçüde belirleyici rol oynadığı ülkemizde çok sık dönem filmi yapamadığımız ortada. Umarım İstanbul 2010 Ajansının destek verdiği diğer projeler verilen imkânları daha iyi kullanmışlardır.

Yönetmen : Tarkan Özel

Senaryo : Avni Özgürel

Tür : Dram / Tarihi

Yapım : 2010, Türkiye

Oyuncular : Selda Alkor, Damla Sönmez, Gökhan Mumcu, Selda Özer, Ayten Soykök, Öykü Çelik