Yazar taşrada okur merkezde

Kahramanmaraş’tan Rize’ye, Van’dan Bursa’ya Anadolu’nun pek çok şehrinde yayın hayatına devam eden taşra dergileri, hem işin mutfağında yetiştirdikleri yazar ve şairleri hem de gelişen iletişim ağları ile pek çoğu yerellikten kısa sürede sıyrılıyor. Ülkenin dört bir yanından okur kitlesi kazanan dergiler en fazla merkez şehirlerde okuyucu bulsalar da yazarları dergilerini ekmeğini yiyip suyunu içtikleri şehirde çıkarmaya devam ediyor.

Latife Beyza Turgut Yeni Şafak
Arşiv.

Geçmişten bugüne Anadolu’nun dört bir yanında çıkarılan edebiyat dergileri o bölgenin sesi soluğu oldu. Okumaya meraklı genelde o şehirde yaşayan bir grup öğrenci, öğretmen ya da akademisyenin girişimiyle yola çıkan edebiyat dergileri aynı zamanda şehrin okuyan, yazan yüzünü de temsil ediyor. Okuma ve yazma sevgisinin ilk tohumları pek çoğumuz için ilk olarak bu dergilerde atıldı. Bugün Sezai Karakoç’tan İsmet Özel’e kadar pek çok yazar ve şairin ilk şiirlerinin ya da yazılarının bu dergilerin ya da yerel gazetelerin kültür sayfalarında okurla buluştuğunu biliyoruz. Mesela uzun yıllar Bahaeddin Karakoç’un çıkardığı Dolunay dergisi pek çok yazar ve şairin ilk yazılarını yayınladıkları adres oldu. Yine 1950’li yıllarda Maraş’ta çıkan Hamle Dergisi Nuri Pakdil, Sezai Karakoç, Rasim Özderören, Cahit Zarifoğlu gibi isimleri edebiyat dünyasıyla nasıl buluşturduysa 1990’lı yıllarda Maraş’ın Andırın ilçesinde çıkan İkindi Yazıları da Mevlana İdris, Cihan Aktaş, Kemal Sayar, Ömer Erdem, Şaban Abak gibi pek çok şair ve yazarın ilk gençlik yıllarındaki buluşma adresi oldu. İlhami Çiçek’in memleketi Erzurum’da 1960’larda çıkan Adımlar Dergisi de yine şairin ilk şiirinin yayınlandığı adresti. Eskişehir’de 70’li yıllarda bir grup hevesli gencin çıkardığı Deneme dergisi hala isminden bahsettirir. 90’lı yıllarda Erzurum’da filizlenen Karçiçeği, Palandöken ve Mina dergilerini ya da Konya’daki Varide dergisini de anmak gerekir.İhsan Deniz’in 90’lı yıllarda Bursa’da çıkardığı İpek Dili dergisi ise edebiyat dünyasının önemli isimlerini buluşturan bir dergi olarak yerini aldı. Bu örnekleri yıllar ve şehirler arasında kısa bir tur yaparak çoğaltmak mümkün. Bugün ise iletişim ağının güçlendiği bir çağda Anadolu’nun dört bir yanında çıkan edebiyat dergileri sadece çıktıkları şehirlerindeki edebiyata meraklı bir avuç insanın sesi olmakla kalmıyor daha geniş bir kesime hitap ediyor. Geçmişe nazaran bu dergiler, okur ve yazar olarak çok daha güçlü ekiplerle yollarına devam ediyor. Üstelik bu dergiler sadece matbu olarak değil dijital üzerinden de okur ve yazarına ulaşıyor. Mail adresleri eserlerini göndermek isteyenler için bir ‘tık’ ötede artık. Yine bu dergilerde sosyal medya hesapları ve internet siteleri üzerinden daha geniş bir okur kitlesine ulaşabiliyor. İletişim ağı güçlendikçe dergiler arasında da edebiyatın merkezi ve taşrası konusu yeni bir boyuta taşındı. Biz de bu sayımızda Anadolu’nun farklı illerinde çıkan dergilerine ulaşıp sırasıyla şu sorulara cevap aradık: İstanbul ve Ankara gibi merkez şehirlerin dışında dergi çıkarmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? Yazar kadronuz nasıl oluşuyor? İstanbul, Ankara gibi merkezlerden yazarlarınız var mı? Yayımlandığınız şehir ve okuyucularınızın arasında nasıl bir ilişki var? Okuyucularınızın çoğunluğu kendi şehrinizden mi? Derginizin içeriklerinde yerellik ne derecede? Örneğin, derginizi İstanbul veya Ankara’da çıkarıyor olsaydınız içerikleriniz değişir miydi? Gelişen iletişim ağları, derginizin ulusal anlamda bilinirliğini nasıl etkiliyor? Ve son olarak da: Derginizin basım ve yayımı için nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

USTA KALEMLER DE BU DERGİLERDE YAZIYOR

Aldığımız cevaplara bakılırsa Anadolu’daki dergiler hala yeni yazarlar yetiştirmede etkili. Özellikle pandemi sonrasında dijital yayıncılığın da artmasıyla dergiler yazarlarına ve okurlarına iletişim teknolojisini kullanarak ulaşmada son derece hızlılar. Ancak matbu dergilerin dağıtımı günümüzde hala büyük bir sorun. Konuştuğumuz dergiler arasında yolculuğunda 20 yılı geride bırakan da var çiçeği burnunda dergiler de. Seslerini yaşadıkları şehrin dışında duyurma konusunda bir sıkıntı yaşamıyorlar ancak kendi yaşadıkları şehirde hatırı sayılır bir okur kitlesi oluşturamanın sıkıntısını zaman zaman kendileri de dile getiriyor. Pek çok derginin okur kitlesi, dergilerin çıktığı şehirlerden ziyade İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerde yaşıyor. Geçmiş yıllardan farklı olarak bu dergilerde sadece yazarlığa ilk adımını atan isimler yer almıyor artık merkezde yaşayan pek çok yazar da ürünlerini bu dergilerde görmek istediği için burada yazıyor. Bu dergilerde ilk kez imzası çıkan isimler ise daha görünür olmak için merkez dergilere doğru bir yolculuğun yanında şehirlerinin dergilerinde de var olmaya devam ediyor. Bu dergileri ayakta tutan o şehirlerde edebiyata gönül vermis birkaç güzel insan. Bu sayımızda sözü onlara bırakıyoruz:

Dergimiz Sivas’ta basılıyor

Aşkar Dergisi – Sivas Mustaf Melih Erdoğan (Genel Yayın Yönetmeni)

“İstanbul ve Ankara gibi merkez şehirlerin dışında dergi çıkarmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir?” sorusuyla on beş yıl önce Aşkar’ın ilk çıktığı yıllarda karşılaşsam; basım ve dağıtım başta olmak üzere birçok dezavantaj sıralayabilirdim. Derginin basımı, tasarımı, dağıtımı yani birçok teknik meselede büyük bir şehirde olmamanın eksilerini yaşamıştık ama bugün bu teknik meselelerin birçoğu gelişen imkânlar neticesinde sonlandı diyebilirim. Sadece dağıtım sürecinde gün geçtikçe artan kargo bedellerinin yükü altındayız. Bu da sadece merkez dışında olmanın getirdiği bir mesele değil. Türkiye’de yayın hayatını sürdürmeye çalışan tüm dergilerin ortak problemi. Şimdiye kadar avantaj boyutunu düşünmemiştim. Belki tüm zorluklara rağmen bir derginin çıkması noktasında kararlı olmak ve ele alınan her sayıyla bunları unutmuş olmak diyebilirim. Biz hep Aşkar evimiz, Türkçe vatanımızdır dedik. Türk edebiyatının meseleleriyle hemhâl olan, Türk şiirinin yaşanan hiçbir şeyi ıskalamadığını bilen herkes Aşkar’ın okuyucusu olma yolundadır. Bu sebeple dergimizin bu şehirde çıkıyor oluşuyla yayımladığımız metinler ve okuyucularımız arasında herhangi bir bağ söz konusu olmadı hiç.

GENİŞ BİR AĞIMIZ VAR

Yayımladıklarımız, sadece yaşadığımız şehir Sivas için yazılmış ve sadece bu çevreyi kapsayan metinler değil. Eğer ulusal anlamda bir iddianız varsa Türkiye’nin bütün şehirlerinden metinler e-postanıza düşüyor. Gelişen iletişim ağları, nedeniyle istiyor olsun olmasın günümüzde herkes birbirine birçok ağla bağlanmış durumda. Neyin müşterisi iseniz kolaylıkla talebinize ulaşabiliyorsunuz. Biz de okurlarımızın talebini karşılamak için makul mecralarda ulaşılabilir olmayı amaçlıyoruz.

Dergimiz hâlihazırda Sivas’ta basılıyor, hamdolsun şehir olarak böyle bir imkâna sahibiz. Tabii her sayı matbaaya gitmeden önce uzun bir yolu adımlıyor. Dergide yayımlanacak metinlerin seçimi en önemli aşama; her sayı yayın kurulu bunun için belli bir mesai harcıyor. Ardından dergi tasarımı, tashih ve bir dizi teknik meseleler…


Taşrada edebi varlığın sesiyiz

Çâre Dergisi - YozgatMustafa Mete (Genel Yayın Yönetmeni)

İstanbul ve Ankara dışında yaşayan insanlar olarak bir hayat sahibi olduğumuzun işareti, taşrada edebiyat dergisi çıkarmak. Taşrada da bir edebî varlığın sesi dergilerdir. Taşrada edebiyatı ve sanatla uğraşan insanları bir araya toplaması hem derginin yayımladığı şehir hem de o şehrin sanatçısı için avantaj. Taşrada dergi çıkarmanın dezavantajı basım vs. hususlarında teknik imkânların büyük şehirlerdeki kadar gelişmemiş olması diyebilirim. Dağıtım ve okura hızlı ulaşmadaki zorluklar da taşra dergiciliğinin dezavantajları arasında sayılabilir.


YAZAR KADROMUZ GENİŞ

Yazar kadromuz sadece Yozgatlı isimlerle sınırlı değil. Kadromuzun zengin ve içeriğimizin güçlü olması için farklı şehirlerden isimleri dergimizde bir araya getiriyoruz. İstanbul ve Ankara’yı da aşan çok farklı şehirlerden bir yazı ailesi kurmuş olduk. Bu da edebî anlamda aradığımız çâreyi bulmamız yolunda bize imkân sağlıyor. Çâre’nin yayımladığı şehir, edebiyat ve sanat anlamında “sağır” olsa da her sayıda Yozgatlı okurumuz artıyor. Bunun yanında tüm Türkiye’den dergimize ulaşılması mümkün. Bozkırın ortasından doğan Çâre dergisi bugün ülke sınırlarını aşan bir okur kitlesine sahip. Ayrıca ait olduğumuz şehre dair eserler neşretmeyi borç biliyoruz. Yozgatlı isimlere hasrettiğimiz özel sayılarımızla Çâre; hem edebiyat âlemine hem de Yozgat’a olan borcunu ödüyor diyebilirim. Farklı bir şehirde de dergi yayımlıyor olsam köklerimin doğduğu şehirle ilgili yazılar muhakkak yayımlardım.

Gelişen teknoloji ve sosyal ağların sağladığı imkânların dergimiz için olumlu anlamda bir etkisi var. Dergimizin gerek sosyal ağlar gerekse farklı iletişim kanalları üzerinden irtibat kuran haberdar olan birçok okuru, takipçisi var. Çâre’nin dizgi tasarım işlemleri Yozgat’ta hazırlandıktan sonra basımı Ankara’da yapılıyor. Abone ve müstakil sayı talep edenlere doğrudan kargoyla dergimizi ulaştırıyoruz. Farklı illerde kitabevi ve satış noktalarından ve İnternet satış mağazalarından Çâre dergisi okurlarına ulaşıyor. Bazı illerde gönüllü temsilcilerimiz var ve onlarda Çâre ile okur arasında köprü oluyorlar.


Don kişotluk yapıyoruz

Güneysu Dergisi – Osmaniye Ahmet Doğru (Genel Yayın Yönetmeni)

Bizim şehrimizde İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerin bunaltan kalabalığı yok. Her manada daha tenha, daha ıssız taşrada dergicilik. Bu bir yanıyla rahmet bir yanıyla zahmet oluyor. Güneysu, Osmaniye’de 1985 yılından beri çıkan tek edebiyat dergisi. Tek olmanı ayrıcalığı var. Buna karşılık bu tenhalık ilgisizlik olarak beliriyor. Yapıla işi, takdir edecek insan nerdeyse yok. Değeri bilinmiyor. Maddi bir getirisi de olmadığı için yel değirmenlerine savaş açmış Don Kişot gibi duruyoruz. Deprem dolayısıyla yayın akışımız da şimdilik durdu.

Türkiye genelinde her yerden, her ilden yazı geliyor. Daha çok da büyükşehirlerden. En az okuyan, takip eden de galiba yayınladığımız şehir. Maalesef Osmaniye’nin dergiyle ilgisi çok az. Okurlarımız da genelde yazı gönderenler. Yazısı olmayanın ilgisi de yok. İşin acısı yazanların bir kısmı da dergiyi değil, yazılarının yayınladığı sayfaların fotoğrafını istiyor. Derginin içeriğini gelen yazılar belirliyor. Elimizde olanın en iyisini sunmaya çalışıyoruz. Bu yönüyle dergiyi İstanbul veya Ankara’da çıkarıyor olsam aynı içerik olurdu. Büyükşehirde çıkan bir dergi diye daha nitelikli yazı gelebilir miydi, bu da mümkün.

Güneysu dergisi iletişim ağları gelişmeden de uluslararası bir misyona sahipti. Dergilerin çoğalması, Güneysu’nun bilinirliğini biraz daha geriye itti. Kuşkusuz gelişen iletişim ağları, özellikle sosyal medya üzerinden hatırı sayılır bir kitleye ulaşmamızı sağladı. Güneysu’yu 2012’den beri Cebelibereket Gazeteciler Cemiyeti’nin çatısı altında mevsimlik (üç aylık) periyotlarla yayınlıyoruz. 2015 yılından beridir Kültür Bakanlığı aboneliği ile kütüphaneler gönderiliyor. Genelde mevsimin son ayında matbaadan çıkıyor. Bu da yalnız olmanın bir getirisi galiba.


Okurlarımız aynı zamanda yazarlarımız

Hayal Bilgisi Dergisi – Van Cihat Albayrak (Genel Yayın Yönetmeni)

Hayal Bilgisi 2011’de yayın hayatına başladı. Dergiye emek ve gönül veren dostlarımızın pek çoğu Türkiye’nin farklı bölgelerinde. Onlarla sık sık bir araya gelememek, okur ve yazarlarımızla buluşmalar gerçekleştirememek bir dezavantaj. Ancak büyük şehirlerin kalabalığından, gürültü ve telaşından uzak olmak çok büyük bir avantaj. Van Gölü’nün en güzel kıyısında, Erciş’te hazırlıyoruz dergimizi. NASA tarafından yapılan oylamada, dünyanın uzaydan çekilen en güzel fotoğrafı, gölün Erciş bölgesini gösteren fotoğraf olmuştu. Yani bir bakıma dünyanın en güzel yerinde dergimizi hazırlıyoruz. Eşim Ayşe Ünsal ile, derginin ilk sayısına yazı göndermesi üzerine tanışarak evlendik. O günden bugüne “aşkla” hazırlıyoruz dergimizi. Bunu da bir avantaj olarak sayabiliriz sanırım. 50 sayı oldu. Merkezde dergiler arasında adı konulmamış bir rekabet (çoğu zaman tatlı) oluyor. Ama biz bir yarışa dahil olmadığımız için bütün süreçleri keyifle, hevesle, samimiyetle yürütebiliyoruz.


OKUMAYANLAR DA BİZİ BİLİYOR

İlk günden bugüne Türkiye’nin her yerinden yazar ve şairler dergimizde yer aldı. Edebiyat dergilerini takip eden ve eser gönderen kitle çok büyük değil. Türkiye’nin neresinde bir dergi çıkarsa çıksın mutlaka bu kitle haberdar oluyor, birkaç sayısına ulaşıyor. İnternet bu noktada büyük bir kolaylık sağlıyor. Türkiye’de edebiyat dergilerinin okurları, bu dergilerin aynı zamanda yazarları da oluyorlar. Çok popüler birkaç dergi dışında durum bence böyle. Dolayısıyla her şehirden okurumuz var. Biz Hayal Bilgisi’ni edebiyat ve iyilik dergisi başlığı ile çıkarıyoruz. Bölgemizde edebiyat şöleni, ulusal şiir ödülü, kitap günleri, söyleşi, atölye çalışması vb. çok sayıda organizasyon ve sosyal sorumluluk projesi yapıyoruz 13 yıldır. Bu açıdan, dergimizi hiç okumamış olsalar dahi şehrimizden, bölgemizden Hayal Bilgisi’ni bilen çok insan var. Son dört yıldır bir de Hayal Kitabevimiz var. İşletmesini babamızın yaptığı kitabevi, edebiyatseverlerle bir araya geldiğimiz bir merkeze dönüştü. Edebi çalışmalarımızı ve sosyal sorumluluk projelerimizi burada sürdürüyoruz.

Belki kendi yazılarımızı etkileyebilir yaşadığımız şehirler. Ama dergide onlarca farklı şehirden çok sayıda yazar ve şairin eseri olduğu için, künye bilgilerine bakılmadığı sürece edebiyat dergilerinin hangi şehirlerde yayınlandığının çok da kolay ayırt edilebileceğini zannetmiyorum. Bölgemize vefa borcu olarak hazırladığımız iki özel sayı dışında içeriğin yerelde kalmadığını söyleyebilirim.


TELEVİZYON PROGRAMI ETKİLİ OLDU

Geçmişte TRT 1’de yayınlanan Derkenar ve TRT Türk’te yayınlanan Gündem Edebiyat programlarının dergilere etkisi büyük oldu. Bu programlar Anadolu’da çıkan dergileri tüm Türkiye’ye tanıtıyordu. Çok uzun bir süre bu alanda eksiklik oldu. Son zamanlarda TRT 2’de yayınlanmaya başlanan Mecmua programı da bu açıdan önemli. Hayal Bilgisi özelinde, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul şubesinin 2015’te dergiler temasıyla düzenlediği İstanbul Edebiyat Festivali’nde dergimize verdiği Şeref Beratı ülkemizin hemen her şehrine ulaşabilmemizde çok etkili oldu. (Anadoluda çıkan beş dergiye verilmişti.) Günümüzde az sayıda kalan edebiyat dergilerinin edebi heves ve heyecan duyan kişilere tanıtılması, özellikle gençlerin, birer okul görevi gören dergilerle edebi yolculuklarına başlamasını sağlamak açısından da önemli. İletişim olanaklarının artması, sosyal medyanın tanıdığı imkanlar bugün pek çok dergi için hayati önemde. Biz de hazırlık aşamasından okura ulaştırmaya kadar tüm aşamalarda bu olanaklardan yararlanıyoruz. Ancak yukarıda bahsettiğim gibi özellikle ana akım medya ve kurum/kuruluşlarca dergilerin önemsenmesi, ön plana çıkartılması çok daha etkili olacaktır. DERGİBİR’in düzenlediği Uluslararası Dergi Fuarı’nı ayrıca not etmeliyim. Son 10 yılda Türkiye’de tüm türlerdeki dergi sayısı 4058’den 2182’ye düştü. (K: TÜİK) Öğrenci sayısı artmasına rağmen okul sayısının yarı yarıya düştüğünü düşünün. Edebi olarak durum aynı.

Resmi olarak uzun süredir Okur Yayın Grubu bünyesindeyiz. Basım ve yayım noktasında yayınevimiz yükümüzü sırtlanıyor, destekleri için müteşekkirim. Ancak dergiciliğin ilk yıllarında bu konularda çok büyük güçlükler yaşadığımızı söylemeliyim. Kültür ve Turizm Bakanlığının kurumsal aboneliğiyle ülke genelinde 200 Halk Kütüphanesi’ne dergimiz ulaşıyor. Onun dışında bireysel abonelere ve internet siparişlerine kargo ile dergi gönderiliyor. Kargo ücretlerinin dergi ücretlerini aşması ile, ne yazık ki süreç tüm dergiler için neredeyse sürdürülemez hale geldi.


Talep ne kadarsa baskı o kadar

Hisdüşüm Dergisi – Malatya Enes Melih Sofuoğlu (Genel Yayın Yönetmeni)


İstanbul ve Ankara gibi merkez şehirlerin dışında dergi çıkarmanın bahsedilebilecek en büyük avantaj göz önünde olmadan sessizce çalışabilmektir. Onun dışında Anadolu’da sadece dergicilik değil sanatın her alanında dezavantaja sahipsiniz. Ne yaparsanız yapın ne kadar başarılı olursanız olun maddi getirisi manevi getirisi kadar olmayan bu konularda çevrenin ciddi önyargısıyla karşılaşabiliyorsunuz.

Bizler eserleri detaylı inceleyerek yeni yazarlar keşfetmek istiyoruz, yazarlar ise aynı şekilde uzun keşifler yaparak eserlerini doğru yere emanet etmek istiyorlar. Anlayacağınız oluşum süreci tamamen birbirimizi keşfetmeye dayalı. Bunun yanı sıra büyük şehirlerden de yazarlarımız var. Ulusalda daha çok okurumuz var ancak şehrimizdeki okurlarımızla ilişkilerimize gelecek olursak genelde şaşkınlığa dayalı bir ilişki söz konusu. Dergimiz İstanbul veya Ankara’da çıkarıyor olsaydık da içeriğimiz değişmezdi. Bu durumda da ulusala seslenebilmek için çaba gösteriyoruz, o durumda olsaydık aynı şekilde ulusala seslenmek için içerikler üretirdik.


PANDEMİ ÇOK ŞEY DEĞİŞTİRDİ

Pandemi süreciyle beraber edebiyatın merkezi-taşrası diye kavramların artık eski geçerliliğini yitirdiğini düşünüyoruz. Gelişen iletişim ağları sayesinde farklı ülkelerden bile okuyucu ve yazarlara sahip olabiliyorsunuz. Teknolojiyle birlikte matbaa da çok gelişti. Talep ne kadarsa baskımız o seviyede oluyor. Şu an bahsedebileceğimiz en büyük sorun dağıtım. Okuyucu sadece bir dergi okuyabilmek için ciddi kargo ücretleri okumak zorunda kalıyor.


Edebiyatta merkez yazarın durduğu yerdir

Mahalle Mektebi – Konya Abdullah Kasay (Yayın Yönetmeni)

Büyüklüğün, yani “merkez”in dışında kalan alanlar ve bu alanlarda ortaya koyulan işlerin ne’liği üzerine konuşurken, bahsi geçen alanların ilkin mekansal-konumsal bir kavramsallığın ötesinde olduğunu söylemek gerekiyor artık sanırım. Taşra dediğimiz mekânın dinamikleri çok daha itici bir güç. Fakat bu tetikleyicilik; metinin metini beslediği, içinde insanın kalmadığı bir sanatın peşinden koşmak adına bizi diri tutan bir alan değil. Büyük kentlerin tahakküm ettiği “akışkanlık” dezavantajından uzaklık, bir noktada büyük bir avantaj. Buna karşın merkezin dışlar pozisyonu, dışın merkeze akışına bir pozisyon aldırarak tüm üretim biçimlerini yekpare bir alanda tektipleştirmeye dönüyor. Bu durum dergiler için de bir dezavantaj. Taşra değil taşralar var artık, merkezin de içine kapaklandığı ve merkezler var artık, ontolojik olarak taşranın kavramsallığının yittiği. Bir edebiyat dergisi de bu etrafta kendine yer ediniyor.

KADRO DERGİSİ OLMADIK

Edebiyatta merkez, aslında yazarın durduğu yerdir. Bir kadro dergisi olmadı hiçbir zaman Mahalle Mektebi, bu manada edebiyatın ürettiği dergilerden değil, edebiyatı üreten bir dergi olarak hüviyetlendi. Dolayısıyla elbette birçok şehirden yazar da dergimiz de bu üretim biçimiyle mukim. Mahalle Mektebi Konya merkezli bir dergi. Elbette bu şehrin tarihsel bir mayası var ve bu maya kültürel alanda çok diri. Konya hep okuyan bir şehir olagelmiş. Bu şehirden yayın yapan bir dergi de elbette bir katma değer demek o şehrin okurlarına. Fakat “yerellik” son yirmi yılda oldukça değişen bir kavram. Muhataplık alanımızın genişliği, okur kitlemizin çoğunluğunu da ülkenin geneli diyebileceğimiz bir yere konumlandırıyor. Ve fakat derginin bürosu fizikî anlamda bu şehrin okuyucularını daha çok dâhil ediyor bünyemize.

Derginin yapmış olduğu dosyalar, “hayat-edebiyat” kimliğinden de ötürü, çoğu zaman çıktığımız şehrin dinamiklerinden beslendi. Fakat bu dosya başlıkları yerelde bir “gösterge” olarak bir başlıklandırma sağlasa da etkisel olarak içeriğin yaygın ve toplumsal bir yerde olduğunu söyleyebilirim. Dolayısıyla manifest olarak derginin konuşlandığı yayın zemini, İstanbul veya Ankara’da da olsa aynıyla sürerdi.


Genç yeteneklerin vitrini olduk

Mor Taka Dergisi – Trabzon Yaşar Bedri Özdemir (Genel Yayın Yönetmeni)

Mor Taka, çıktığı ilk günden itibaren taşra odaklı, mutfağında kafadarların kotardığı dergi olmadı. Daha belirgin olması için söylüyorum dergiyi tek başıma çıkardım. İkili diyaloglarımla kadromu oluşturdum. Birkaç sayıdan sonra Mor TakaTürk edebiyatının yeni, beklenen, aranan, iltifat gören yüzü olmuştu. Türkiye’nin elit şairleri, yazarları tereddütsüz şiirlerini Mor Taka’da yayınladı. Türk ve Dünya şiirinin nabzını gündemde tutan en güçlü şairlerin güldestesi ile Türk edebiyatının vitrini olmuştu, Mor Taka’da şiiri yayınlanan genç kuşak elit dergilerde rahatlıkla yer bulabilmişti.

Bizans, Doğu Roma imparatorluklarına başkentlik yapmış Osmanlı’nın gözdesi olan Trabzon’un duyarlı okurundan, dergi takipçilerinden göğsümü gererek söz etmek isterdim. Yok öyle olmadı. ‘Satışımızın ve okurumuzun en azı kendi şehrimdi’ dersem size hayal kırıklığı yaşatır mıyım? İçeriklere gelecek olursak da Mor Taka dergisi benim editörlüğümde nerde çıkarsa çıksın, zengin içeriği ve yazar-şair kadrosu zenginliğiyle aynı kalırdı. Politize olmadım. Kendi doğrularımdan, biriciklerimden ödün vermedim. Kültürler evrenseldir.

TİRAJ YILLAR İÇİNDE DÜŞTÜ

5100 trajla başlayan dergi son sayısında 500 adet bastım. Önemli sorunsallardan söz etmek lazım. İlki dağıtım. Üç sayı dağıtıma verdim, gönderdiğim dergiler, masraflar ve satışların geri dönüşümü olmadı. Büyük dağıtımcıların şartlarını bireysel dergicilik yaparak karşılayamazdım. Bayilere gönderdiğim dergilerden de onca sayı hiç dönüş olmadı. Bana göre Mor Taka dergisinin önemi yazar ve şair kadrosunun çıtasını yüksek tutmam. Yetenekli gençleri ilk vitrini hazırlamam olmuştur. Ve bunlarla okur ağını genişlettik. Her sayıda farklı temalarda yapmış olduğu şiir dosyaları, irdelenen Türkiye ve dünya poetikası temalı tez hazırlayan Japonya’dan Amerika’dan birçok akademisyenin bizi arayıp bulmasını, yazılarımızdan faydalanmasını önemli görüyorum.


24 yıldır abonelik yöntemi kullanıyoruz

Mavi Yeşil Dergisi – Rize Hasan Öztürk (Genel Yayın Yönetmeni)

2000 yılının Ocak ayında, “Merkez üretir taşra tüketir” anlayışını az da olsa değiştirerek taşranın üretebileceğini göstermek istedik. Yeni bir değer üretmek önemlidir ancak bu yeniliği tanıtmak kolay olmayabilir. Karadeniz kıyı şeridinin uç noktasında bir sanat edebiyat dergisini var etmenin en güzel yanı, bu şehirde toplanan yazı güzelliğini ülkeye yayabilmektir. Merkezlerde onca dergi varken edebiyat gündeminde yer alabilmek işin zor yanıdır. Sabit bir kadromuz yoksa da iletişim kurduğumuz, yazı istediğimiz bazı yazarlarımız vardır. Nitelikli edebiyat dergisi olma yolundaki çabamızı görebilen dostlar, dergimizin yazarı olmayı kendileri seçerler. Bunun için; maviyesildergisi@gmail.com adresine ulaşmak yeterlidir. Mavi Yeşil dergisinin yazarlarının çok azı derginin coğrafi çevresinden, büyük çoğunluğu ise Türkiye genelindendir.

SINIRLI OKURLA SAMİMİ İLİŞKİ

Edebiyat dergilerinin sınırlı sayıdaki okurlarıyla olan samimi ilişkisi bizim için de geçerlidir. Bu samimi ilişkide yakın çevre ile ülke coğrafyası ayırımı yoktur. Dergimizde yerellik yok denecek kadar azdır bu nedenle merkezde yayımlanan bir dergi olsaydık içerikte herhangi bir değişiklik olmazdı. Gelişen teknolojik araçlar, dergimizin ulusal çerçevedeki bilinirliğini olumlu yönde etkilemektedir. Yeni iletişim ağlarıyla daha çok okur ve yazar dergimizden haberdar oluyor. Bu durum, içeriğin zenginleşmesine de katkı sağlıyor. Seçilen yazılar grafiker arkadaşımızın özenli çalışmasıyla dergi formatına dönüştürülüyor. Son kontrollerin ardından baskıya gönderilen dergi, matbaadan alındıktan sonra okurlarına kargo aracılığıyla ulaştırılır. Mavi Yeşil yalnızca doğduğu Rize şehrindeki bir adreste satılır bunun dışında satışta ve dağıtımda yoktur. Dergi, yirmi dört yıldır okurlarına abonelik yöntemiyle ulaştırılır.

Samsun’da çıkarıp İstanbul’a gönderiyoruz

İhtilal Dergisi – Samsun Yasir Tiryaki (Genel Yayın Yönetmeni)


İstanbul ve Ankara gibi merkez şehirlerin dışında dergi çıkarmanın avantajları ve dezavantajlarını düşünürken öncelikle nüfus olarak bakmamız gerekiyor bu duruma. Ankara, İstanbul gibi şehirler artık büyükşehir olmanın ötesinde metropol şehir olarak kabul edebileceğimiz şehirler. Haliyle şehrinizde ulaşmanız gereken insan (okur) sayısı da ne artıyor, ne azalıyor. Bu nedenle taşra da çıkarılan dergiler bu metropol şehirlerin ötesinde kendi şehirlerinde bir yarış halinde oluyor.

SOSYAL MEDYA AYAKTA TUTUYOR

Sonrasında ise bu şehirlerin kültürel aktivite, ünlü veya tanınmış olarak kabul edebileceğimiz insanları, konumları, ortamları geliyor. Aslına bakarsak bu durum böyle böyle uzuyor. Yani bahsi geçen şehirlere nazaran taşra diye kabul edilen şehirlerde tutunabilmek imkansıza çok yakın diyebiliriz. Biz dahi Samsun’da dergi çıkarmamıza nazaran İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa… gibi şehirlere dergilerimizi gönderiyoruz. Yani sosyal medya, hızlı iletişim (ki bu konuda da o şehirler daha hazır, daha çabuk) olmazsa derginin ayakta kalması çok zor.

Buna kağıt maliyetlerinin artması, kargoya Şubat ayında yapılan 5 TL’den, 20 TL’ye ve şimdiyse 25 TL zam ile birlikte dergiler patır patır kapanıyor. Hatta ilk yapılan zam duyurusunun ardından yüzlerce taşra dergisi bir anda basılı yayından (yani hayallerinden) vazgeçmek zorunda kaldı. Biz de bir an için bu duruma mecbur kalacaktık ama özel olarak bir okurumuzun gözyaşlarıyla “nolur kapatmayın abi İhtilâl’i” demesi üzerine devam ediyoruz. Şimdi o yüzlerce dergi e-dergi diye adlandırılan hiç sevip kabul etmediğim ama mecbur kalınan dijital dergi işine girmek zorunda kaldı.

HER ŞEHİRDEN YAZAR VAR

Avantajları sadece ve sadece o şehirlerin zorluk yaşantısı açısından dergilerimizi daha rahat, daha sakin ve koşuşturmaca olmadan hazırlamak oluyor. Haricinde İstanbul da olmuş olsak her ay edebi sohbetler, buluşmalar, sahne programları organize etmemiz açısından belediyeler yardımcı olacaktır. Ama yukarıda da dediğim gibi çoğu belediyeler kendi organize ettikleri kültürel organizasyon haricinde İstanbul veya Ankara gibi şehirlerde değilseniz çoğunlukla sizi eli boş bırakır.

Ekibimizdeki en çok yazar zaten İstanbul ve Ankara’dan. Samsun’dan 2-3 kişi varız. İstanbul da yaklaşık 7-8 Ankara’dan 3-4 kişi var. Diğerleri hep başka başka şehirden. Yayın yaptığımız şehir ile okurlarımız arasında hiç bağ yok desek yeridir. Belki de bu da bizlerin bir eksiğidir. Bu konuda daha çok çabalayabiliriz. Okurlarımızın çoğu adı geçen büyük şehirlerden oluşuyor. Diğer türlü tek bağları benim sadece Samsun da yaşayan bir yayıncı olmamdan öte değil.

Dergilerin çoğunluğu bulunduğu şehirden tınılar, yazılar, kapaklar, kişilikler mutlaka taşır. İstanbul veya Ankara gibi şehirlerde çıkan dergilerin çoğu (genç dergicilerin bir kısmını tenzih ediyorum) popüler kültür dergileridir. Ara ara bizler de oradan mesafe olarak uzak olsak bile içerik açısından uzak olmamak için bu tür şeylere kapılabiliyoruz. Fakat özellikle bundan uzak durmak en büyük niyetimiz. Çünkü dergilerde artık herkes o kadar çok yapıldı, konu edildi, kapak edindi ki haliyle tüketildi. Biz daha çok tanınmamış isimlerin, bakın sadece o büyük yaşayan veya vefat eden şairler, yazarlar, sanatçılar yok. Bakın bunlar bunlar da var demeye gayret ediyoruz. Dergimizdeki yerelliğin en basit örneği bambaşka şehirlerde yaşayıp dergimize emek veren insanlardır. Her şehirden mutlaka izler vardır.

İçerikler kendi altyapısına göre illaki değişirdi. Hani İstanbul ve Ankara’dan artık uzaklaşılıyorsa, bu durumla da örtüşebilir. Çünkü artık dergi piyasası için de o uzaklaşma okurlar ve edebiyata ilgi duyanlar için de başladı. Büyük şehirlerin hengamesini, betonarını, ara sokaklarında yapılan edebiyatlarını bırakıp aslolan toprağa, topraklarına; yani türküsüne, tozuna, taşına, insanına daha çok dönüyor. Çünkü oranın söylemleri artık çok yapıldı. Damarlarında kültürü, türküsü hâlâ daha şırıl şırıl aka bu ülkenin insanları mutlaka özleri olana yönelip popüler olandan elini yavaşça çekecektir.

İNTERNET FAKLI BİR MECRA

İletişim açısından sosyal mecralar olmamış olsa dergilerin okunmasının hayali bile kurulamaz. Çünkü teknoloji çağında ve tasarım çağındayız. Artık sadece okumak veya yazmak değil. Müzikle, resimle bunları süslemek gerekiyor. Eskiden çıkan dergilere bakarsanız sadece başlık, eser, yazarı görürdünüz şimdi hiç öyle değil. Dergiyi ayrı, sosyal medyayı ayrı tasarlamak zorundasınız. Dergicilikte artık sadece iyi eserler sunmak değil, sosyal medya platformlarını nasıl idare edebildiğin ile ilgili de bir yarış ve gelişim var. Derginin yapım süreci şöyledir: Eser alım tarihleri verilir. Eserler şartlar dahilinde gelir. Ekip toplanır. Olumlu ve olumsuz dönüşler detaylı ve ilgiyle yapıldıktan sonra tasarım süreci başlar. Baskıya gider ve basılır. Dergiler bizim tarafımıza geldikten sonra sosyal medya aracılığıyla paylaşımlar yapılır okur ve takipçiler gördükçe dergiyi sipariş etmek isterler. 5 yıldır bu şekilde devam etmekte. Ne azalıyor ne artıyor. Sabit bir şekilde okuyucularıyla buluşuyor. 5 yıl olmasına rağmen aynı kalması üzücü elbette fakat bu yalnızca dergi çıkarmak değil. Yukarıda sıraladığım gibi bir derginin surekli aktif olsa toparlanması 2-3 haftayı alır. Aslı mesele şiir, öykü, deneme vs. yazmakta değil. Asıl mesele insanlarla muhabbet bağı kurabilmekte. Bizim çok değil azlardan olmamız bundandır. Çok okunmayalım ama çok dostumuz olsun bize yeter.

E dergi olarak yola çıktık

Hece Taşları – Kahramanmaraş Tayyip Atmaca (Genel Yayın Yönetmeni)

Günümüz şartlarında hangi şehirde olursanız olunuz dergi basım ve dağıtım arasında bir fark kalmadı. Her şehirde dergiyi bastırıp başka şehirlerdeki gerek abonelere gerekse kitapçılara rahatlıkla gönderebilirsiniz. Pandemi dönemi ve arkasından asrın felâketi depremler ve girmiş olduğumuz ekonomik kriz neticesinde gerek baskı gerekse gönderi ücretlerinin aşırı derecede artması dergileri olumsuz yönden etkiledi. Kültür Bakanlığı edebiyat dergilerinin ticari kaygı gütmediklerini göz önünde bulundurarak gönderi ücretlerinin aşağı çekilmesi hususunda ilgili kurumdan gönderi ücretlerinin yeniden düzenleme yapılması ve makul seviyelere çekilmesi için sorumluluk almalıdır.

ŞEHİR HALKI PEK BİLMİYOR

102. sayımız ve 9. yılımızda geniş bir yazar şair kadromuz var. Gerek ülke genelinde gerekse Türkçe konuşulan hayata Türkçe bakan bütün ülkelerde dergimizde yazan, takip eden abonelerimiz var. Dergiler bazen çıktığı şehirlerde değil de takip edildiği şehirlerde daha çok bilinir okunur. Dergimiz e-dergi olarak yayınlandığından hangi şehirlerde daha çok takip edildiğini bilmiyorum. Bildiğim tek şey her ay ortalama on bin okur tarafından takip edildigidir.

Hece Taşları Eskişehir’de başladığı yolculuğuna Kahramanmaraş da devam ediyor. Yerel bir dergi olmadık. Dergimizde sadece hece ve aruz ölçüsünde yazılan şiirlere ve şiir üzerine yazılan yazı ve söyleşileri yer vermekteyiz. Hangi şehirde olursak olalım Hece Taşları açmış olduğu patikayı her ay biraz daha genişleterek edebiyat yolu yapmaya devam ediyor.

Hece Taşları e-dergi olarak yola çıktı. Her ay basımı yapılan dergilerin maddi yükün altında ezildiklerinin yıllar önce farkına vardığımdan e-dergi olarak çıkmanın ne kadar isabetli olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum. Hâlâ basılı dergi çıksın diye uğraşmak başlı başına Donkisotluk’a soyunmak gibi bir iş oldu artık.


Dergicilik külfetli bir eylem

Kurşunlu Dergisi – Eskişehir Arslan Karadayı (Genel Yayın Yönetmeni)


İstanbul ve Ankara gibi merkez şehirlerin dışında dergi çıkarmanın “avantajları ve dezavantajları” hususunu, dergi çıkarmaktaki gayemizi esas alarak nazar etmek sıhhatli olacaktır sanırım. Sözgelimi şayet amaç iktisadi ise Ankara’da yahut İstanbul’da olsanız da olmasanız da dergicilik zaten külliyen külfetli bir eylem Eskişehir gibi bir şehirde, bu derde gönül verdiğimizde gayemiz, bu toprakların bin yıllık ruhunun modern makyajlarla ötelendiği endişesini taşıyor olmamızdı. Yalnız endişe ederek hayıflanmak olmaz diye düşündük. Omzumuzda hissettiğimiz yükümlülüğümüze dair inancımızı; atiyi, maziyle yakaladığımız ve izini sürmeye gayret ettiğimiz köprülerle inşa etme hayaliyle çıktık. Bunun için, çok uzun vadeli planlar yapmak yerine yalnızca “başlamak” ve akışı izlemek üzere teslim olduk. İstanbul ve Ankara’da elbette gönlümüzden geçirdiğimiz edebi zuhur emarelerini gerçekleştirmek daha kolay olabilirdi. Oralardaki üstadlarımıza ulaşmak, bereketli muhitlerde sohbetlere iştirak edip nasiplenebilmek, derdimizi daha kolay anlatabilmek noktasında buradaki gibi zorlanmayabilirdik belki. Örneğin söyleşi yapmak istediğimizde şayet e-posta yoluyla yapabilirsek ne ala! Ancak yüz yüze söyleşi için Eskişehir’den İstanbul’a yahut Ankara’ya gitmek için ciddi bir plan ve program yapmak, maddi manevi bir takım sorumlulukları göze almak gerekir. Ancak inanın adanmışlık olunca insana hiçbir şey zor gelmiyor. Öte yandan böyle bir Anadolu şehrinde, birbirini tanımayan ancak aynı derde hemhal olmuş insanları bir araya getirmek, bu anlamda bir hoş hatıra bırakmak sanırım avantajların en büyüğü

İmtiyaz sahibi sevgili Halil Gıcır kardeşim, dergi fikrini teklif ettiğinde bu konuda yılların tecrübesi olan kıymetli hocalarımız ve genç kardeşlerimizle birkaç toplantı yaptık. O toplantılardan sonra, aramızda kardeşlik ve fikriyat birliği hukukuna dayalı bir meşveret meclisi hasıl oldu. Aksakallılar Konseyi diyerek değerli hocalarımızı, o dönem dosya konumuza göre belirlediğimiz ve her sayıda değişen bize has isimleriyle –örneğin bir sayıda Kalemiye Sınıfı, diğerindeMeşveret’ül İcra, ötekinde Taifetu’l Sefer gibi- bir icra / yürütme kurulu yaptık. Buradaki isimler, tabiri caizse bizim çekirdek kadromuz. Öte yandan yaklaşık otuz kişilik, sadece Eskişehir’den olmayan, İstanbul’dan Ankara’dan, Bursa’dan ve pek çok değişik şehirden kalemlerimiz de sağ olsunlar mürekkeplerini esirgemediler.

HERKESE ULAŞMAYA ÇALIŞIYORUZ

Dijital platformlar ve kendi internet sitemiz üzerinden de erişime açık olduğumuzdan, ayrıca kargo yoluyla istenilen yerlere gönderim yaptığımızdan, fikrimizin ve sancımızın ortağı olan herkese her yerde ulaşmaya çalışıyoruz. Yani sadece şehrimizde kalmıyoruz. Dergimiz, şehrimizin kadim değerleri ve bin yıllık insanlık serüvenimizin mirasıyla harmanlandığından, yerelliğimiz de genelleşmiş oluyor. Bu anlamda şayet İstanbul ve Ankara’da da çıkarsak çok değişmezdi. Hatta İstanbul ve Ankara’daki okurlarımızın teveccühü bir hayli heyecan verici oluyor. Gelişen iletişim ağları, muhakkak bu bizim için önemli bir avantaj, bu sayede pek çok alanda bilinir ve aşikâr oluyoruz. Aradaki fiziki engelleri aşmak noktasına çok büyük kolaylıklar sunuyor.

Basım konusuna gelince… İlk sayılarımızda mizanpajı gönüllü bir kardeşimiz yaptı. Ankara’da bir matbaada basım yaptık. Daha sonra dergiye oluşan muhabbet ve belki özgüven eşiğini atlamamız neticesinde mizanpaj konusunu daha profesyonel yapmaya karar verdik. Başka bir arkadaşımızla anlaştık. Geçen süre içerisinde onunla da ahbap olduk. Sağ olsun ticari sıkıntı yaşamıyoruz, anlayış gösteriyor. Bizi destekliyor. Biz hiçbir reklam almıyoruz. Kendi aramızda gönüllü bir ortak bütçe ile yürütüyoruz meseleleri. Aidat gibi belli bir miktar da belirlemiyoruz. Maliyetler her sayıda artıyor, değişiyor. Özellikle kâğıt tutarları çok etkili elbette Dolayısıyla her sayımızda, dosya eserleri tamamlandıktan sonra dizisini oluşturup mizanpajı da tamamlandıktan sonra dijital baskı aşamasına geldiğinde toplam maliyetimize bakıp o sayıdaki bütçemizi oluşturuyoruz. Baskı adetine kurulumuzla karar veriyoruz. Baskıdan geldiğinde dergimizi yazarlarımız başta olmak üzere mutat okuyucularımıza ve değişik yerlerdeki kitap evlerine, stk’lara ve hatta bazen okullara kargo yapıyoruz. Bir dernekle ortak kullandığımız temsilcilik binamız var. Tüm sayılarımız buradaki kütüphanemizde mevcut. Ücretsiz. PDF dosyamızı da herkese açık Dergilik platformlarına yüklemek suretiyle erişimi sağlamış oluyoruz.

Mesafelerin önemi kalmadı

Şiraze Dergisi - Bursa M. Sedat Sert (Editör)

Günümüz şartlarında mesafelerin önemi kalmadı esasında. Ancak merkezden uzakta olsanız da edebiyat-sanat-kültür çevreleriyle irtibatı sağlamanız gerekiyor. Yani hem şehrinizdeki hem de diğer şehirlerdeki isimlerle temasınız devam etmeli. Kaldı ki Bursa, eski payitaht olmasından dolayı Türk dili, edebiyatı, tarihi, sanatı, kültürü için zengin bir imkân alanı sunuyor.

Şiraze’nin yaklaşık yarısı sabit yazarlardan oluşuyor. Geri kalan yazarlarımız ise; yazılar, dosya soruşturmaları ve söyleşiler kapsamında değişiyor. Bursa’dan Ankara’ya, İstanbul’dan Karabük’e kadar birçok şehirden değerli yazarımız var. Kitabı merkeze alan bir dergi olduğumuz için okur kitlemiz kitapseverlerden oluşuyor. Her şehirden okuyucumuz var. Şiraze’yi okuyanlar olumlu görüşleriyle geri dönüyor ve dergimizin takipçisi oluyor. Lakin farklı şehirlerde olmamız ve meşguliyetlerimiz sebebiyle okur-yazar buluşması gibi bir imkâna sahip değiliz.

TANITIM AĞI GÜÇLÜ

Kitap eleştirisine odaklanıyoruz ama çerçeveyi geniş tutup kendimizi “kitap kültürü dergisi” olarak tanımlıyoruz. Bu sebepten dolayı farklı şehirde de dergi yayımlasak yine aynı içeriğe sahip olurduk.

Tanıtım ve duyuru, yeni nesil iletişim ağları sayesinde daha hızlı bir şekilde ve daha geniş bir kesime ulaşıyor. Bursa’da çıkan dergimizden Antalya’daki veya Saraybosna’daki kişi anında haberdar olabiliyor. İletişim ağlarının bu tarafı dergicilik için olumlu bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Dergimizi Bursa’da bastırıp İstanbul’daki dağıtım firmasına gönderiyoruz. Onlar da internet kitapçılarına ve muhtelif şehirlerdeki kitabevlerine ulaştırıyor. Fakat AVM’lerdeki zincir kitabevlerine girmek, şu an için maliyet bakımından pek mümkün değil. Netice itibariyle dergiler açısından matbaa, dağıtım ve kargo ciddiyetle ele alınması gereken hayati konular. Kendi kısıtlı imkânlarıyla yoluna devam eden dergilerin bu şartlara daha fazla katlanması biraz zor.


Taşrada dergi bürosu olmaz

Yitik Söz Dergisi – Kahramanmaraş Duran Boz (Genel Yayın Yönetmeni)

Taşra şehirlerinde dergi çıkarmak, işin başlangıcında zorlukları peşinen kabullenmek anlamına geliyor. Tutkulu birkaç yüreğin bir araya gelmesiyle, güç olsa da yine de bazı zorluklar göğüsleniyor. Önce çıkarılacak dergiye bir isim bulma heyecanı başlıyor. Sonra derginin yazar kadrosunda bulunacak isimler belirleniyor. Tespit edilen isimlerden yazılar, şiirler isteniyor. Gönderilen yazı ve şiirler bir adreste birikiyor. Sıra yazıların okunmasına geliyor. İlk okuma, bir anlamda ön taramadır, tasniftir; yazının yayınlanıp yayınlanmamasına karar vermedir. İkinci okumada ise ilk okumadaki kanaat kesinleşir. Ardından yapılan okuyuşlarla dizgi öncesi kelime yanlışlarını, harf hatalarını en aza indirebilme çabası verilir. Böylece fazlalıklarından arınan yazı, yayımlanacak hâle gelir. Yayıncılıktaki yükün ağırlığı editörün üzerindedir. Editör dikkatiyle yazı kalitesi arttırılabildiği gibi kimi anlaşılmama sorunları da azami derecede çözüme kavuşur. Çayevlerinde, parkların tenha köşelerinde baskı öncesi son okumalar, tashihler yapılır. Matbaa aşamasına gelinceye kadar bu coşku devam eder. Baskı aşamasına gelindiğinde temiz bir baskının gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kuşkusu belirir. Bunca emeğin; özensizliğin, dikkatsizliğin kurbanı olmasından korkulur. Nihayetinde korkulan olmaz, emeğin özgül dokusu sayfalarda vücut bularak gün yüzüne çıkar. Asıl mesele buradan sonra başlar.

BİREYSEL GAYRETLERLE KOTARILIYOR

Taşrada dergi büroları bulunmaz genellikle. Bu durum, olumsuzlukların önde gelenlerinden biridir. Ulusal veya yerel yayın periyodunda görülen taşra dergilerinin adresleri genellikle resmî mecburiyetleri yerine getirmek içindir. Olası durumların işleyişine geçit vermemek için derginin künye bilgilerinin yanı sıra adreslere de yer verilir. Çoğunlukla bu adreslerin dergi mutfağındakilerden birisinin yakınına ait olduğu görülür. Künyede verilen bu adreslere çoğu zaman dergi çevresinden kimseler uğramaz. Bir araya gelme, toparlanma imkânına sahip olamayan dergi mutfağındakilerin kendi bireysel tercihlerine göre çalışma biçimleri oluşur. Çalışma güçlüğü doğurmayan yerler çalışma mekânı hâline gelir. Bireysel gayretlerle kotarılan taşra dergilerini sahiplenmeme hâli hevesleri de köreltir. Yapılan dedikodular da işin cabası.

BELEDİYE BÜNYESİNDEYİZ

Dağıtım sorunu, en büyük açmazlardan biridir. Ekonomik koşulların ağırlığı derginin gerekli yerlere ulaştırılmasını engelleyebilir. Neyse ki Yitiksöz, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi himayesinde çıkarıldığı için biz bu zorlukları pek yaşamıyoruz. Dağıtım sorunu kazasız atlatılabilirse vitrinlerde yer almak ayrı bir maceranın habercisi olur. Burada ikili ilişkiler devreye girer. Taşrada güçbela yayın hayatını sürdüren dergiler, zorlu çabaların neticesinde az sayıdaki ilgilisine ulaşır. Vitrinlerde yer bulmak, raflarda merkezin dışında çıkan bir dergiye yer açmak zorun zoru olarak taşradaki dergi heveslilerinin karşısına çıkar.

Büyük kentlerde dergi yayınlamak merkezin dışındaki şehirlere göre olabildiğince kolay olsa gerektir. Hiç değilse hazır imkânları organize ederek hedeflenen sonuca ulaşabilme durumu söz konusudur. Taşradaysa imkânlara sahip olsanız da örgütlenip büyük zahmetlere girmeden sonuç elde edilemez. Elbette merkez şehirlerde de dergi yayınlamanın, yayıncılık yapmanın zorluklarını görmezden gelmek haksızlık olur. Büyük kentlerde dergi çıkarmak ihtiyaç duyulanlara ulaşmadaki rahatlık bakımından taşraya göre kolaylık arz eder.

MARAŞIN ZENGİN YÜZÜ

Maraş’ta başlangıçtan bugüne bir veya birkaç derginin dışında sayfalarında kültüre, sanata edebiyata yer ayıran gazeteler hep olagelmiştir. Hamle, Açı, Gonca, Kelam, İkindi Yazıları, Dolunay, Yalnızardıç, İnsan Saati, Kuyudaki Koro, Güzlek, Alkış, Usare, Dört Mevsim Maraş, Ardıç, Dost, Bir Edebiyat Yaprağı, Dört Mevsim Düşünce, Hece Taşları, Yitiksöz, Berdücesi, Evelâhir, Sin Edebiyat, Düşeyaz gibi sanat, edebiyat ve şehir dergilerinin yanı sıra Edik, Kurtuluş, Sütçü İmam, Uzunoluk, Tarihi Uzunoluk gibi 12 Şubat temalı dergiler de yayın hayatına Maraş’tan dâhil olmuştur. Ayrıca Demokrasiye Hizmet, Halk Postası, Hizmet, Engizek, İnkılap, Memleket, Gençlik, Maraş Postası, Kahramankent, Işık, Maraş’ın Sesi, Aksu, Yorum, Manşet, Maraş’ta Bugün gibi gazetelerde yazma heveslileri ilk yazarlık temrinlerini yapar. Bahsedilen dergi ve gazetelerdeki sanat edebiyat sayfaları Maraş’ta birçok şair ve yazarın birbirlerine umut aşılamalarına imkân hazırlayarak dergicilik ve yazı hayatının canlı tutulmasına katkıda bulunmuşlardır. Bu dergiler ve gazetelerin kültür, sanat ve edebiyat sayfalarında okur sınavından geçen yazma heveslilerinin büyük kent dergilerine Maraş’tan hazırlandıkları görülür.

Yitiksöz’ün yazı kadrosunun bir kısmını Maraş’taki yazar ve şairler oluştururken bir kısmını da farklı şehirlerde yaşayan yazar ve şairler oluşturuyor. Dolayısıyla Yitiksöz’de yerelden ulusala uzanan birçok şair ve yazarın yazıları, şiirleri yayımlanıyor. Kısaca belirtmek gerekirse yerel ağ içinde yer alsa da yazılardaki düzey ile Yitiksöz, ulusal ağda yerini almıştır demek mümkündür.

Yitiksöz bağlamında söylemek gerekirse dergi İstanbul veya Ankara’da yayınlanıyor olsa da içeriğinin çok da değişeceğini sanmıyorum. Yazı çeşitliliğinin artarak içerik yönünden zenginleşebileceğini düşünüyorum. Mevcut şartlar içerisinde Yitiksöz, ulusal ağda bilinirliği gittikçe artan bir dergi hâline geldi. Bunda dergi yazarlarının katkısı olduğu gibi dergide yayınlanan şiirlerin, yazıların niteliği de önemli bir etkendir.


Memleketin dört bir köşesinden yazarımız var

Yolcu Dergisi – Samsun Ömer İdris Akdin (Genel Yayın Yönetmeni)

Yolcu dergisi yayın hayatında yerini aldığı günden bugüne halen yazmaya devam eden arkadaşlarımız olduğu kadar, memleketin dört bir köşesinden yazanlarımız her sayımızda değişerek olmuştur, yayın hayatına devam ettiğimiz sürece de olacaktır. Düşünsel ve siyasal gündemin tesiriyle kapışmalarımız oluyorsa da en değerli olanı; yirmi beş yıldır birbirleriyle ilk günlerdeki yakınlıkta görüşüyor olmalarıdır. Samsun’da hatırı sayılır okuyucumuz var. Ancak Samsun’da yayınlanan dergi için yeterli ilginin var olduğunu söyleyemem. Hatta Yolcu Dergisi, Samsun’dan daha çok memleket genelinde daha çok bilinir desem ne dersiniz? Yolcu’nun Heybesi -dergiye gelen çalışmaların değerlendirildiği ilgi çeken bir sayfa- günlerinde; özellikle mektuplar, sabit telefonlar ve zaman zaman buluşmalar aracılığı ile daha sıcak iletişim kurabiliyor idik. İnternetin yaygınlaşıp avuçlarımıza kadar işgal etmesinden bu yana önceki iletişim zenginliğini ve tadını bulabiliyor olduğumuzu söyleyemeyeceğim.

Sosyal medyanın etkisiyle daha geniş bilinirlilik kazanmış olabiliriz ve fakat bu yaygın bilinmenin ötesinde, gözlerin, yüreklerin birbirlerine dokunabileceği, muhabbetle musafaha edilip, bilinmeyi daha sahici ve samimi buluyorum. Akamete uğradığımız kısa dönemler dışında uzun zaman yılda altı sayı olarak planladık ve hamd olsun hayata geçirebildik. Yakın bir geçmişte de yılda dört sayı olarak yayımlanmaya, bir miktarda dergi boyutunu küçülterek devam etme kararı aldık ve öyle devam ediyoruz. Bu arada çıktığımız ilk sayıdan itibaren reklam almadık. Maddi zorlukların icbarları olsa da arkadaşların azimleri 108. sayının kapısına gelmemize vesile kılındı hamdolsun.


Okur dergi için hedeftir

Ihlamur Dergisi – Kayseri Hakan Sarı (Genel Yayın Yönetmeni)


Yazar-matbaa-posta-okur her derginin temel bileşenleridir. Okur dergi için hedeftir, ki dergi, okuru için nitelikli eser seçkisi oluşturmayı dert edinmiş bir kültür hizmetidir. Bu hizmet okur kadar yazar içindir. Dolayısıyla okur kadar da yazara ihtiyacı vardır dergilerin. Merkez şehirlerde olmanın avantajı okur ve yazara hızlı ulaşım, matbaa işlerinde ve posta işlerinde düşük maliyettir. Ihlamur’un basımı Ankara’da, dağıtımı İstanbul’da yapılıyor. Bu sayede şartları biraz daha kolaylaştırıyoruz

Ihlamur’da sabit bir yazı kurulu olmadı ya da bir kadro dergisi olmadık. Bu sayede 15 yılda 4 bin kadar yazarın eserine yer verme ve kutlu yürüyüşünün ilk adımlarına tanıklık etme imkânı bulduk. Ihlamur Kayseri menşeli bir dergi ama sadece idare adresi olarak Yayınlandığımız şehir olması hasebiyle elbette Kayseri’de hatırı sayılır bir oranda okurumuz var ama her şehirden belki biraz daha fazla

Yerellik dergide çok önem verdiğimiz bir husus. Ama yerelden kastımız bir şehir değil bütün Anadolu. 35 kadar ülkeye ulaşmış bir dergiyiz ama Anadolu’ya dair bir yazı Ihlamur’un en önemli kazanımı. Sizin tabirinizle merkez şehirlerde ya da başka herhangi bir yerde yayınlanması içeriğimizi etkilemezdi. Günümüzde bilinirliği, abone sayısını ve trajı belirleyen temel etken sosyal medya oldu. Biz mutfaktan çıkıp pek etkili bir şekilde kullanamıyoruz ama bu eksiğimizin de farkındayız

Dergimiz aylık bir edebiyat dergisi ve yılda 12 sayı yayınlanıyor. Her sayıda bir dosya konusu var ve her dosyanın alanında uzman, daha önce o konuda çalışmış bir dosya editörü var. Dosya konularımız hemen yılın başında dergimizde ve sosyal medya hesaplarımızda paylaşılıyor.

Dergimize her ayın 15’ine kadar yazı kabul ediyor. Editöryal inceleme, dizgi vb hazırlıkları yapılıp ayın 20’sinde baskıya gönderiliyor. Her sayımız bu disiplinle, henüz ayın ilk günlerinde okurla buluşuyor. Buluşuyor/du demeliydim, zira bu yıl kâğıt ve kargodaki pervasız artış karşısında dergiyi abonelerimize 2-3 sayı biriktirip gönderebiliyoruz.


Ayağa kalk! Sanık: Sezai Karakoç