Yemek içmek karakterimizin imzasını taşır

Muhammed Gümüş
Arşiv.

Genelde adab-ı muaşeret, özelde ise sofra adabı konusunda toplumumuzun her geçen gün daha fazla bilgilendirilmeye ihtiyacı olduğu kanaatindeyim. Artık olur olmaz yerde, ayakta, yürürken, kalabalıkta veya çalışırken yiyip içiyoruz. Birşeyler yemek içmek için sofra kurulması nadir anlardandır. Hal böyle olunca sofra adabı da otomatik olarak ortadan kalkıyor. Kaldı ki sofradayken de bu kurallardan, nezaketten bihaberiz. İşin içine sadece yemek esnasında değil, yiyecek birşeyi taşırken görünmesinin göz hakkı sebebi olduğunu, kokusunu alanı da unutuyoruz. Öyle bir hale geldi ki durum, çocuk mu var, hamile kadın mı var, aç veya canı çeken biri olabilir mi diye düşünmeden, konu bir şey yemek olduğunda gözümüz hiç kimseyi görmüyor. Ortalık yerde simit kemirmeye, poğaça, bisküvi veya çikolatayı ‘gömmeye’ utanmıyoruz.

Eskilerin bir sözü var, biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar diye. Böyle bir hassasiyet kaldı mı. Hiç sanmam. Eskiden demişken bir evde yemek pişti mi kokusunun gittiği düşünülerek konu komşuya da bir tas veya çanakla götürülürdü. Böyle bir hassasiyet vardı eski zamanlarda. Bakkalın vitrinleri, lokantaların camları teşhir amaçlı değildi. Şimdi bırakın yerken görünmemizi, yediklerimizi internet aracılığıyla yayma çabasına giriyoruz. Hem de büyük bir iştahla ve maharetle. Sanki her gün ziyafetler çekildiği zannedilen bir şekilde sofralar, envai çeşit yemekler teşhir ediliyor. Hatta bunun profesyonelleri fenomen adı altında o lokanta benim bu kafe senin fink atmaktadırlar.

Sözü dolandırmadan ve dallandırmadan asıl meseleye dönecek olursak, ne yediğimiz önemli olduğu gibi nasıl yediğimiz de bir o kadar önemli. Çünkü en faydalı bir besini doğru bir şekilde yemezsek fayda yerine zararlı olacağı çok açık. Neyin neyle yeneceğini hesaba katmadan ‘karman-çorman’ yediğimizi kim inkar edebilir. Ben, her çeşit yemek arasına bir mola bir zaman koymak gerektiğini düşünenlerdenim. Bu şekilde olursa hem ne kadar doyduğumuzu anlarız hem de lezzetinin farkına varırız.

Yemek görünce bir an önce bitirip kalkma misyonu ve bu misyonla yemeği bir yarışmaya dönüştürmek yanlışların en yanlışı. Yemek yeme ve yapma yarışmalarının da bu fikri beslediğinden hiç kuşkum yok. Oldum olası içinde yemek olan ne kadar yarışma varsa nefretimi kazanacağı çok açık. Zira herşeyin kendine ait bir seremonisi olmalı. Bana kalırsa bir çay içmenin, hatta çayın nasıl bir bardağa ne şekilde doldurulacağı da bir seremoni konusu.

‘Slow food’ diye bir anlayışı da batıdan alacağız, hikmetini o zaman mı anlayacağız. Bizi hayvanlardan ayıran önemli özelliklerden biri düşünmekse, bir diğeri de yemek yemek (olmalı). Geviş getiren hayvanın otlakta bir an önce karnını doyurması gerektiği gibi mi davranmalıyız. Yoksa bir midemizin olduğunun bilinciyle yavaş yavaş lokmaları alıp, her parçayı tükürükle sindirime hazır hale getirdikten sonra mı yutmalıyız.

Hülasa, karakter konusu üzerinde durmak gerekirse, bir kişiyi en iyi şekilde ya yolculukta ya yemek yerken tanırız. Daha geniş çerçevede ise makam mevki ve komşu olmak da tanımanın yolu. Sevdiğimiz biriyle yemenin sindirime bile faydalı olduğu gerçeği unutulmaması gereken önemli bir mevzu. Hoşlanmadığımız bir şekilde yemenin “zorla yenen aş ya karın ağrıtır ya baş” sözü ile açık bir şekilde dile getirilmiş.

Değinmeler

Hatay’da 7. Altınözü Zeytin, Zeytinyağı ve Gastronomi Festivali düzenlendi. Kendine has çeşitleriyle 7 milyon zeytin ağacına sahip ilçenin zeytin ve zeytinyağını tüm dünyaya tanıtmak amacıyla yapılan festivalde ayrıca 6 Şubat depremlerinden etkilenen 11 şehre ithafen 11 zeytin fidanı dikildi.

Türk Tarih Kurumu (TTK) tarafından düzenlenen “Bir Sufinin Gözünden 17. Yüzyılda İstanbul Halk Mutfağı” konferansının ilki gerçekleşti. Konferansta Prof. Dr. Arif Bilgin, Seyyid Hasan Efendi’nin Sohbetname adlı eserinde yer alan yemek tarifleri, kullanılan malzemeler ve pişirme yöntemleri hakkında bilgi verdi.

GÖZÜME TAKILANLAR

Edirne’de saray mutfağı gün yüzüne çıkacak

Osmanlı’nın ikinci başkenti Edirne’de saray mutfağı lezzetlerinin hazırlanması ve tanıtılması için çalışma başlatıldı. Edirne Olgunlaşma Enstitüsü’nün Devecihan Kültür Merkezinde yapılacak çalışmalarla Osmanlı lezzetleri yeniden gün yüzüne çıkarılacak. Saray mutfağının tanıtımı amacıyla hizmete açılan mutfak atölyesiyle haftanın 2 günü saray mutfağı lezzetleri sunulacak.

Mardin’in “Irok” yemeğine tescil

Mardin’in “Irok” yemeği Türk Patent ve Marka Kurumunca coğrafi işaret belgesiyle tescillendi. Mardin Artuklu Üniversitesi Turizm Fakültesi tarafından yürütülen “Kadim Mardin Yemekleri Sahne Alıyor Projesi” çalışmalar kapsamında Alluciye ve Fırkiye’nin ardından şehrin gastronomik bir değeri olan Irok yemeği de coğrafi işaret almaya hak kazandı.

Sizin oraların nesi meşhur?

Antalya Ticaret Borası tarafından bu yıl ’Sizin oraların nesi meşhur?’ sloganıyla düzenlenen 12. Yöresel Ürünler Fuarı Yörex, Antalya ANFAŞ Expo Center fuar merkezinde 2-5 Kasım arasında gerçekleşti. Tescilli yöresel lezzetlerin sergilendiği fuara 116 oda ve borsa, 13 kalkınma ajansı, 200 firma ve 70 ilden yöresel ürün üreticisi olmak üzere 700'ün üzerinde katılımcı iştirak etti.

Gıda zehirlenmesini önleyecek sensor

Gıdaların bozulduğunu ilk etapta kokusuyla anlayabiliyoruz. Ancak insan burnu kokuyu algılamadan önce de bozulma başlamış olabilir. Özellikle et gibi hassas gıdalarda bir koku almadan da bozulmanın başlamış olabileceğini hesaba katmalıyız. Bu hassasiyette ölçüm yapabilen teknolojinin ne kadar çok işimize yarayacağını

düşünebiliyor musunuz?

Türk bilim adamları gıda zehirlenmesini önleyecek sensör geliştirdi. TÜBİTAK tarafından desteklenen sensor sayesinde gıdaların tazeliğini cep telefonundaki bir uygulamayla anında görmek mümkün. Et, tavuk, balık gibi ürünlerin paketinin içine yerleştirilen yaklaşık 50 kuruş büyüklüğündeki minik bir çip üzerinde yer alan sensör cep telefonu tarafından da algılanıyor.

Tek bir tuşa basarak etin tüketim açısından tehlikeli olup olmadığı saniyeler içinde anlaşılabiliyor. Dr. Levent Beker ve Dr. Emin İstif’in ekibiyle yürüttüğü araştırma Nature Food’da geniş yer buldu.

HAYAT
İstiklal Marşı bağımsızlığın anahtarıdır