Yıldız’da bir mabeyn kâtibi

II. Abdülhamid’in memurlarından, mabeyn kâtibi İsmail Müştak Mayakon’un hatıraları yıllar sonra yeniden okur karşısında. Tevfik Fikret’in “müştak” adını armağan ettiği Mayakon, kendisine bu adı veren Fikret’ten bir satır dahi bahsetmese de Yıldız Sarayı ve II. Abdülhamid’e dair muhalif ve reddedici bir dille tarihe kaynaklık ediyor.

Yakup Öztürk Yeni Şafak
Yazar, dönemin pek çok hatıratında gördüğümüz üzere II. Abdülhamid’e karşı derin bir öfke içerisindedir.

İsmail Müştak Mayakon, birincilikle bitirdiği Mekteb-i Mülkiye’den hemen sonra uzunca bir dönem mabeyn kâtipliği yapar. İttihatçıların idareyi ele almalarından sonra da kâtipliğini sürdürür. Cumhuriyet yıllarında ise Atatürk’ün yakınında gazeteci ve milletvekili olarak görünür. Mayakon’un hatıraları vefatı dolayısıyla yarım kalır. Eşi Sadiye Mayakon, 1911’de Tanin’de neşrine başlanan ve Sultan Reşat’ın son verilmesini istediği yazıları bir araya getirerek hatıratı tamamlar. Burada, 1911’dekilerle Cumhuriyet döneminde yayımlanan yazılar arasında birtakım tekrarlar olduğu görülür. Öte yandan Tanin’deki yazılarda “ağır” bir dil söz konusudur ve elimizdeki baskıda bu sebepten sadeleşmeye gidilir. Kitapta, ne zaman kaleme alındığını bilmediğimiz, Sadiye Mayakon’a ait bir de önsöz vardır. Orada 1937’de tekrar yazılmaya başlanan hatıraların İsmail Müştak Mayakon’un Atatürk’ün yanında yoğun olarak çalışmak zorunda kaldığı için tamamlanamadığı bilgisi verilir.

Mayakon, II. Abdülhamid hakkında yazılmış hemen bütün eserleri okuduğunu, bunların çoğunun hayal mahsulü olduğunu iddia eder. Padişah hakkında tarihi gün yüzüne çıkarabilecek iki türden insan sayar. Birincisi, II. Abdülhamid’in uşak ve ağa çalışanları, diğeri Yıldız’daki aydınlar ve fikir adamlarıdır. Ona göre asıl istifade edilecek kesim birincilerdir. Musahip, bekçi, seccadecibaşı, ibrikdarbaşı, tütüncübaşı gibi kimselerin bu hususta söyleyecekleri çok önemlidir. Saray entrikalarını ve bu entrikalarda II. Abdülhamid’in işgal ettiği yeri en iyi onlar görmüşlerdir. Saraydaki fikir adamlarından meşhur hatıratı da olan Tahsin Paşa ise Mayakon’a göre epey kıymetli bir eser var etmiş ancak o da “bildiklerinin onda birini bile” yazmamıştır. Mayakon, bu eseri yazması için Tahsin Paşa’yı kendisinin teşvik ettiğini söyler. Bu eser de Kapı Yayınlarından Yüksel Kanar’ın hazırlığında yayımlanmıştır.

II. ABDÜLHAMİD’E DAİR AYRINTILAR

İsmail Müştak Mayakon, bu iki kesim arasında bir şahsiyet olarak görülebilir. Hatırat, bu açıdan saraydaki işleyişe ve padişaha dair ayrıntıları göz önüne serer. Sözgelimi, Yıldız Sarayı’na ramazan ayında giren Mayakon, burada oruçtan eser olmadığını, odacıların durmadan kahve ve su taşıdıklarını anlatır. Padişahın her türden kutlama merasiminde belirli rütbeye kadar olan kişileri ayakta, ondan sonrakileri oturduğu yerden kabul ettiğini yazar. Salonun ortasında dimdik duran Teşrifat nazırı, padişahın ne zaman oturması gerektiğini tespit ettiği anda bunu yerden selam vererek padişaha hatırlatır. II. Abdülhamid, yediği içtiği şeylerin sağlıklı ya da lezzetli olmasından ziyade emniyetli olup olmadığına dikkat eder. Aşçının mahir olmasından çok sadık olması önemlidir. Düşman bir elin, sofrasına gelenlere zehir katabileceği korkusu padişaha sadece karakulak suyunu içirtir. Çünkü bu suyun kaynağında geceli gündüzlü iki tüfekçi bekler. Buna rağmen padişah, tüfekçilerin damacanalara vurduğu damgadan çok kilercisi ve has adamı Hüseyin Bey’in sürahideki mührünü arar. Tahta çıktığı ilk zamanlarda Cuma namazlarını İstanbul’un muhtelif camilerinde kılar. Yabancı temsilcilerin yapacağı toplantılardan bilgi devşirecek kadar güçlü bir istihbarat ağı olduğu da bu kitapta görülür. II. Abdülhamid’in sabahtan akşama kadar kadınlarla meşgul olduğunu anlatan hatıratların hepsinin uydurma olduğunu söyler. Ona göre padişah, ne resmî ne de hususî işlerine kadınları karıştırmamıştır. II. Abdülhamid’in dindarlığı da bir ahiret işi olmaktan öte siyasidir. Onun tahsil seviyesi de çağdaşı Avrupalı krallara nispetle oldukça aşağılardadır. Bu sebepten kitapta “alaylı hükümdar” biçiminde anılır.

BEŞİKTAŞ MUHAFIZI HASAN PAŞA

Yazar, dönemin pek çok hatıratında gördüğümüz üzere II. Abdülhamid’e karşı derin bir öfke içerisindedir. Meşhur Yıldız suikastını isim babası gibi alkışlar. Memleketi ve milleti Abdülhamid’in elinden kurtarmak için onun ya hayatına ya da saltanatına son vermekten başka çare olmadığını düşünür. Yıldız suikastı, Mayakon’a göre padişaha suikastın mümkün olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Buradan hareketle kitapta hem padişahın şahsına hem de Yıldız idaresine tahkir edici ağır bir dille yorumlar getirildiği söylenmelidir. Yine de Mayakon’un gündelik saray hayatına dair dikkatleri göz ardı edilmemelidir. Mesela Yıldız Sarayı ve saraya çıkan yollardaki mimari, gündelik hayat ve insan portreleri çok az hatıratta bu derece canlı tasvir edilir. Beşiktaş muhafızı Hasan Paşa’nın nezaretinde Yıldız’a çıkan yollardaki aşayiş ve yaşananlar bir semtin tarihini de verir. O sayfalardan bir cümle: “Ketenciler Hamamı’ndan başlayan yokuşun iki sıra ilk konakları Hasan Paşa Akaretleridir. Yıldız’ın civarını yabancılar elinde bulundurmamak politikasından en iyi istifade edenlerin biri Hasan Paşa’dır.”

Son olarak bu türden eserlerin yayıma hazırlanmasında daha dikkatli bir üslubun takip edilmesi gerekliliğini hatırlatayım. Eseri yayıma hazırlayan Recep Yılmaz, Mayakon’un iddialarını şahsileştirerek yorumlar. Müştak ve mestan kelimeleri arasındaki bir ironiden dolayı dipnotta “Müştak-Mestan kelime farkından dolayı laf sokma.” ifadesini kullanır. Yazarın “seccadeye yatmak” ifadesini “secdeye yatmak” diye düzeltmek, üstelik bunun bilgisizlikten ya da dikkatsizlikten ileri geldiğini söylemek de hazırlayanın yersiz müdahalelerindendir. Padişahın polisiye romanları çevirtmesiyle ilgili düşülen dipnot da böyledir. Bir sayfa sonra Mayakon II. Abdülhamid’in polisiye ilgisinden bahsettiği hâlde, hazırlayan aceleci davranarak Mayakon’un bundan bahsetmediğini ileri sürer.