Zengin olmak için değil yardım için söylüyorum

Ömür Gedik, çeşitli gazetelerde yıllardır sinema yazarlığı yapıyordu. Karşımıza birden elinde bir albümle çıkıverdi. Sonradan öğrendik ki meğer birden olmamış, müzik sevdası okul yıllarında başlamış. Aynı zamanda hayvan hakları savunucusu olan Gedik'in Haçiko adında bir de derneği bulunuyor. O da derneğin masraflarını finanse etmek için albüm yapmaya karar vermiş. Elde edilen gelir hayvanların ihtiyaçlarına gidecekmiş. Albümü nedeniyle eleştirilen Ömür Gedik'e mikrofon uzattık.

Kübra&Büşra
Zengin olmak için değil yardım için söylüyorum

Hayatınızın müzik kısmı nerede ve ne zaman başlıyor?

Ortaokulda yıllarımda okul korosuna başladım. Müzik öğretmenim bendeki ilgiyi biliyordu ve müzik odasının anahtarını okulda tek alan öğrenci bendim. Oraya girip gizli gizli çalışırdım.

Neden konservatuvara gitmediniz?

Çünkü ailem müzisyen olmamı istemiyordu. Matematik en iyi derslerimden biriydi. Matematik hocam dahil, müziğe olan ilgimden ailem de rahatsızdı.

Ve engellediler...

Lise son sınıfa geldiğimde üniversite sınavına hazırlandığım dönemde müzik ve matematik öğretmenim birlikte babamı okula çağırmışlar. İkisi babama "Bu çocuğu müzikten vazgeçirelim, doğru dürüst bir üniversiteye girsin, yazık etmeyelim" demişler. Öyle bir teşvikle üniversite sınavına girdim. Boğaziçi'ni hedeflemiştim. Onu da kazanınca konservatuar hayal oldu. Ama yine de bunun önüne geçemediler.

Nasıl?

Çünkü ben Boğaziçi'ne girdiğimde yaptığım ilk şey müzik kulübüne yazılmak oldu. Mavi Topluluk adında bir rock korosuna girmiş oldum. Kendi müzik grubumu kurdum ve orada konserler vermeye başladım. Konservatuara bir ara gittim ama bıraktım çünkü okuldaki aktivite beni bir hayli doyuruyordu. Bütün hafta sonlarını müzik kulübünde geçiriyordum. Bir yandan İngiliz Dili ve Edebiyatı, diğer taraftan müzik, hayatımın içinde olmaya devam etti. İstanbul Avrupa Korosu'nda klasik eserler seslendirilir. Gökçen Koray yönetiminde çalıştım.

Sinema ve gazetecilik nereden çıktı?

Aslında hepsi tesadüf. Benim dönemimde bilinçli üniversite seçimi yoktu. Okula bölüm değil, okul hedefleyerek girmiştim. Aslında o bölümü okumuş olmaktan da çok memnunum. Çünkü roman incelemeleri, şiirler, kendimi ifade edebileceğim konular üzerinde derinlikli okuma yetisini, okul yıllarımda kazandım. Gazeteciliğime ve sinema yazarlığıma da faydası oldu.

Filmleri hangi refleksle izliyorsunuz?

Filmleri bir roman okur gibi izliyorum. Hikayesini ön plana çıkararak inceliyorum. Okul yıllarımda sinema derslerini seçmeli olarak alırdım. Edebiyat olduğu için sinemayı da bir şekilde içine alıyor. İstanbul Film Festivali'nin olduğu her dönem biz dersleri bırakır, toplu olarak festival filmlerine giderdik ve derslerimizde bunları tartışırdık. Filmi okumak bir romanı okumaktan farklı değil. Kurgu, karakter tahlilleri, giriş, gelişme ve sonucu var.

Müziğe yeteneği ve ilgisi olan biri olarak filmlerin müzikleri sizin için önemli midir?

Beni çok etkiliyor. Mesela Av Mevsimi filminden çıktıktan sonra ilk söylediğim şey şu olmuş; "Ben Cem Yılmaz'ın Hayde şarkısı için bu filme tekrar giderim." demişim. Ben filmleri hikayeleri ve müzikleriyle algılıyorum. Aldığım eğitimin ve ilgi duyduğum alanların etkisi var. Bu konuyla ilgili teknik eğitim aldım. İngiltere'de sinema kurslarına gittim. İzleyicinin teknik olarak baktığını düşünmediğimden bunu biraz daha geri planda tutarak eleştirilerimi yazıyorum.

Sinema eleştirisi yazan biri için popüleritenin fazla içinde değil misiniz?

Yazdığım mecra, program yaptığım kanal itibariyle daha popüler olmama yardımcı oldu. Genç kitleye hitap etmemi sağladı. Sosyal medyayı aktif olarak kullanıyorum. Albüm beni çok farklı bir boyuta taşıdı.

Siz bu çevreyi gazetecilikle mi sağladınız?

Tabi özellikle festivallere katılmamın etkisi oldu. Bir çok isimle bu festivaller sayesinde tanıştım. Buradaki şirketlerle bağlantılı olarak yurtdışı galalarına giderim.

Sinema, müzik, yazı... Hırslı mısınız yoksa doyumsuz mu?

Hırslarım ve hedeflerim hayatımın hiçbir döneminde olmadı. Günü gününe yaşayan biriyim. İnsanlara gülünç geliyor ama benim ilk gazeteciliğe ve röportajlara başlama nedenim koyu bir Brad Pitt hayranı olmamdır.

Ciddi misiniz?

Evet. Ben bir gün "Brad Pitt'le tanışacağım ve röportaj yapacağım" diye ideal koymuştum kendime.

Tanıştınız mı?

Evet. Cannes Film Festivali'nde bir filmin galasında tanıştım. Sonra Los Angeles'da tekrar bir röportaj yaptım. Çocukluk hayalimi gerçekleştirmiş oldum. Ciddi bir dürtü oldu ve benim mesleki hayatımı çok etkiledi.

Bunu kendisine söylediniz mi?

Söylemedim.

İnsan hayranı olduğu kişiyle konuşunca hayranı olmaya devam ediyor yoksa bütün büyü tanışana kadar mı?

Devam ediyor. O konuştuğunuz kişiye bağlı. Tabi ki bir hayal kırıklığı da yaratabilir. Bende öyle olmadı. Çok mütevazı ve kendiyle barışık, güler yüzlü, sıcak birisi buldum karşımda. Dünya meselelerine de kafa yordukları için bir takım şeyleri de aşmış oluyorlar.

Sinema yazmak özel bir meziyet ister mi yoksa her eli kalem tutan yapabilir mi?

Bir çok şeyin bir arada olması gerekiyor. Tabi ki görsel ve işitsel kabiliyetinizin olması lazım. Gördüklerinizi iyi ifade etmeniz önemli. Özellikle benim edebiyatın içinde sosyoloji, psikoloji ve felsefe okumuş olmam bunların hepsi yaptığım eleştirmenlikte bana yardımcı oldu. Siyaset, psikoloji, sosyoloji ve felsefe zaten filmlerin içinde yer alıyor. Bunları bilmek bir avantaj. İzlediğim filmlerle kendimi çok geliştirdim.

Sinema dünyasından dostlarınız var mı?

Aynı zamanda röportaj yaptığım için çoğu arkadaşım.

Bu sizin kaleminizi etkiliyordur...

Bu benim için dejavantaj, kabul ediyorum. Yabancı filmleri daha rahat eleştirebiliyorum. Tük filmlerini eleştirirken canım da acıyor çünkü ne kadar zor şartlar altında çalışıldığını setlerde olduğum ve röportajları da yaptığım için bire bir görüyorum. Yerli sinemanın canlanması lazım. Beğendiğim bir Türk filmi olduğunda "gidin görün" diye insanları teşvik ediyorum.

Eleştirmen çevresi birbiriyle iyi geçinir mi?

Kutuplaşmalar çok. Ama bu her sektörde var.

Eleştirmenliğin dokunulmazlığı mı var?

Egosu çok yüksek bir iş. Bazı arkadaşlar haddinden fazla işi ciddiye aldığı için birbirimizi kıracak noktalara geliyoruz. Bu benim hiç hoşuma gitmiyor. Sonuçta hepimiz sinemaya hizmet ediyoruz. İnsanların canını yakmadan, sektörü iyi hale getirmek sinema eleştirmenlerinin yapması gereken bir görev diye düşünüyorum.

Eleştirmenlerin beğendiği filmler gişe yapmaz gibi bir kabul vardır...

Haklısınız. Eleştirmenler sanat yönü ağırlıklı filmleri severler, halk ise sinemaya gittiğinde eğlenmek ister. O yüzden halkın beğenisiyle sinema eleştirmeninin beğenisi farklıdır.

Siz kimin eleştirisini benimsersiniz?

Atilla Dorsay'ı okuyorum. Onun tarzını beğeniyorum. Sinemaya benim mantığımla bakıyor ve yapıcı olmaya çalışıyor.

Dorsay da bu konuda çok eleştiri alıyor...

Evet ama ben bir şeye hizmet ettiğini düşünüyorum.

Film izlemek bir süre sonra keyif vermeye devam ediyor mu yoksa işkenceye mi dönüşüyor?

Bazı günler bir işkence. Hafta da iki filmi kapak yapıyorum. Vizyonda olan iki iyi filmi seçerek yazıyorum. Aslında her filmi övüyor gibi görünüyorum fakat beğendiklerimi yazdığım için yerden yere vurmuyorum. Beğendiğim filmleri yazmaya özen gösteriyorum ki sinemaya insan çekebileyim. O zaman filmleri pozitif bir ruh haliyle izliyorum.

Ferhat bana bu süreçte çok destek oldu

Siz yirmi bir yaşınızda evli ve çocuklu olmuşsunuz. Sizin gibi çok yönlü, özgür birinin kolay kabul edebileceği bir durum mu?

Aşık oldum ve okulu bitirir bitirmez de evlendim. Çok güzel bir evlilikti. Bitti fakat hala "iyi ki evlenmişim" diyorum. Bana çok güzel bir kız çocuğu verdi. Erken evlendiğim ve çocuk sahibi olduğum için pişman değilim.

Hayatınız çocuklu ve kariyer dönemi olarak ikiye ayrılıyor sanki...

Evet. Çocuk olduğu dönemde işime kendimi verememiştim. Öncelik ailemdi. Şimdi de öyle fakat artık o kadar büyüdü ki ortak alanlarımız azaldı. "Yemek yiyelim" dediğimde bana "anne arkadaşlarıma sözüm var"diyor. Artık onun da bir hayatı var. Hayatım boyunca yapmak istediklerimi şimdi hayata geçiriyorum.

Erken çocuk sahibi olmak iyi bir şey mi?

Benim açımdan öyle. Bu yaşımda bu tempoyu kaldıramayabilirdim.

Kızınız sizin neyiniz olur?

Dertlerimi paylaşıyorum, arkadaşımdan bile öte. Aklı benden daha fazla çalışan mantıklı bir kız.

Popüler hayatın ne kadar içindesiniz?

İçinde değilim. Gece hayatım yok. Bakmak zorunda olduğum çocuğum, kedi ve köpeklerim var. İlgilenmem gereken çok işim var. Gece işim dışında hiç bir yere gitmiyorum. Zaten içki ya da sigara kullanmıyorum. Öyle olmayınca popüler ortamlarda fazla kalamıyorum. Dışarı çıkan, popüler figürlerle yaşayan insan değilim. .

Yakınızdakiler albüm projenize nasıl bakıyor?

Çok yardımcı oluyorlar. Beklediğimden daha fazla destekliyorlar beni. Özellikle Ferhat Göçer ile süreçlerimiz benziyor. O da doktor ama müzik dünyasında yer alıyor. O yüzden beni çok iyi anlıyor. Yaşayacaklarımın bir adım sonrasını da bana söylüyor. Çünkü hepsini daha önce kendisi yaşamış. Müzik seçimlerimde de yardımcı oldu.

Siz bu işi para için mi yapıyorsunuz?

Şöyle; dernek işlerinde ciddi para gerekiyor. Gelir kaynağı sağlamak lazım. Her zaman birilerinden bir şey istemek zor. Hem keyif aldığım bir işi yapıyorum hem de oradan kazandığım parayı derneğe harcıyorum. İnsanları benim konserleri düzenlememin nedenin zengin olmak olduğunu düşünüyor ama değil. İnşallah daha çok para kazanırız. Fakat ben parayla işi gücü olan biri değilim. Çok paranın nereye harcanacağını bilmem. Gazetecilik ve televizyonculuktan yeterince kazanıyorum. Bunların dışında kalan konser ya da albüm geliri derneğe gidecek.

Müzik sektörü sinema sektöründen beter

Çıkardığınız albümle müzik piyasasına da girmiş oldunuz. Bu sektörü nasıl buldunuz?

Müzik sektörü de, gazetecilik veya sinema sektöründen farklı değil. Orada da çok kötü insanlar ve tabi ki rekabet var. Sinema insanların bir araya gelerek yaptığı kollektif bir iş. Ancak müzik sektöründe tek başınasınız. Müzik yapanların bu nedenle egosu çok daha yüksek… Ben sinema sekötürünü kaypak bulurken, müzik sektöründe herkes silahlarını kuşanmış durumda. Tabi ki sinema da müzik de gelişmekte olan sektörler. Hepsinin mücadelesi de çok zor.

Daha önce de albüm çıkarabilirdiniz neden şimdi?

Bana daha önce de albüm teklifleri gelmişti. Ama o zaman hazır değildim. Büyütmekte olduğum bir kızım vardı. Tayga küçüktü ve ben vaktimin çoğunu onunla geçiriyordum. O zaman bu kadar dağılamazdım. Önüme hayvan sevgisi ve müziği birleştirebileceğim bir fırsat çıkınca kabul ettim.

Sizi eleştirenler çok oldu. Destekleyenler de var mı?

Müzik sektöründekiler desteklerken tam tersine kendi camiamdan köstekleyenler oldu.

Entelektüel bir iş sinema yazarlığı. Müzik daha popülist bir alan olduğu içindir belki...

Evet öyle gördüler. Zaman içinde yaptığımın doğru olduğunu görenler de oldu ve benden özür dilediler. İlk çıkış şarkımız eleştirildi. Fakat sonra Halit Sezai ile seslendirdiğimiz Paramparça, bir milyonun üzerinde tıklandı. Henüz klibi olmamasına rağmen çok yoğun bir ilgi var. Şimdi tam tersi eleştiriler olumlu.

Sizin bir de Haçiko adında hayvan hakları derneğiniz var. Tüm bunları nasıl yönetiyorsunuz?

Zamanım kalmıyor. Eskiden uykum çok kıymetliydi ama artık daha az uyumayı öğrendim. Çünkü Haçiko çok zamanımı alıyor. O kadar çok hayvana zulüm ediliyor ki. Albümün sponsor desteği ile bir araba aldık. Arabayla hayvanlara yemek ve ilaç yardımı taşıyan ilk derneğiz. Çok yeni kurulmamıza rağmen iyi bir yol katettik. Bunlar ciddi maddi gelirli işler.

Bu bir hayal projesi mi?

Ben küçüklüğümden beri bunun hayalini kuruyordum. Çingenelerin yaşlı atlarına vurduklarını gördüğümde hep ileride çok param olursa onları iyi bir yere yerleştiririm hayalini kuruyordum. Mesela; doğum günlerimde çevremdeki insanlara "bana hediye değil, mama alın köpeklere dağıtın" diyordum. Çünkü onların dili yok, bir şey isteyemiyorlar. Sadece etraflarına yalvaran gözlerle bakıyorlar. Bu nedenle onların hep yanlarında olmak istiyorum.

Bilinen biri olmanız bu projede avantaja dönüştü mü?

Albüm yapmamın çıkış noktası, gelir elde etmek ve bu albüm ile popülerite sağlayıp hayvan hakları konusunda daha fazla proje yapmaktı. İstediğim de oldu. Bu şekilde sponsor bulmak daha kolay. Belediye ile daha iyi iletişim kurmaya başladım. Belediyelerin bu konuda çok yardımı oluyor. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi hayvanlara yapılan zulümleri engellemek için bir telefon uzağımızda. Hayvan hakları ile ilgili çalışmalar iyiye gidiyor.