Devrim Demir - Yazar
Türk solu’nda emperyalist güçlerin kucağında aşık atan bir başka örgütlenme de TKP (Türkiye Komünist Partisi)’ydi. 50’li yıllarda illegal olarak faaliyetlerini yeraltında sürdüren TKP’nin lideri Zeki Baştımar, 1951-1952 tevkifatıyla cezasının infaz edilmesinin ardından soluğu dönemin demirperde ülkesi Sovyetler Birliği’nde alacaktı. Zeki Baştımar, Sovyetler Birliği’nde partisini İsmail Bilen, Aram Pehlivanyan (Ahmet Saydam) ile birlikte kurmuş ve ardından Doğu Almanya’ya partisinin örgütlenmesi için geçmişti. Almanya’da kendisini ziyarete gelen Türkler’e yol parası verecek kadar zenginleşen Baştımar, Bilen ve Pehlivanyan, Sovyetler’in örtülü ödeneğinden para yardımı alıyorlar ve Doğu Almanya’nın en lüks villalarında tam manasıyla bir burjuva hayatı yaşıyorlardı.
Scotland Yard ile de temas halindeydiler. TKP’nin Sesi Radyosu ve Türkçe dergilerin tamamı Sovyetler’in maddi yardımlarıyla finanse ediliyordu. Doğu Almanya, Bulgaristan, Macaristan ve Çekoslovakya'ya giriş çıkışlarda sorunsuz geçiş yapan Türk komünistleri gittikleri ülkelerin parti okullarının özel misafirhanelerinde ağırlanıyor ve bu okullarda kaldıkları süre boyunca kendilerine maaş ödemesi yapılıyordu. Partinin drijan kadrosunun önemli isimlerinden Seracettin Şimşek, bu hususla alakalı olarak:
“TKP’ye olan güven, saygı, ilginin çok büyük kısmı adından ve başta Sovyetler Birliği olmak üzere devrimci komünist hükümetlerle yakınlığından gelmektedir” diye yazacaktı. Türk solundaki fraksiyonların emperyalizm karşıtlığı üzerine temellendirdiği teorik yaklaşıma rahmet okutan bir başka örnek de TİP (Türkiye İşçi Partisi) lideri Mehmet Ali Aybar’a Çekoslovakya işgalini eleştirdiği için karşı çıkan ve Sovyetler’in Çekoslovakya'yı işgaline methiyeler dizen MDD (Milli Demokratik Devrim) teorisyeni Mihri Belli idi. Mihri Belli, TİP lideri Aybar'ın Sovyetler’in Çekoslovakya'yı işgalini eleştirmesi üzerine, kendi yayın organlarında Sovyet işgalini tasvip eden yazılar döşeniyordu.
PERİNÇEK’İN KAPİTALİZM VE EMPERYALİZM KARŞITLIĞI
Türk solunun emperyalist oligarklar tarafından kullanılan bir başka ismi de Doğu Perinçek. Perinçek, 80’li yıllarda PKK terör örgütünün lideri Abdullah Öcalan tarafından Bekaa vadisinde güllerle karşılanacaktı. Öcalan'la olan fikir ayrılıkları üzerine “Ulusalcı” barikatların adeta öncüsü haline gelen Perinçek, partisinin yayın organı Aydınlık dergisinde Türk ordusuna ağır hakaretler edecekti. 1974 yılında gerçekleşen Kıbrıs Barış Harekatı'nda Türk Silahlı Kuvvetleri'ni işgalci güç olarak niteleyen Perinçek, Aydınlık dergisinde PKK terör örgütüne övgüler yağdıracaktı. 70'li yıllarda Chevrolet marka otomobile binen Perinçek’in kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığının koçbaşı rolünü üstlenmesi ise oldukça manidardı.
Bununla birlikte, Perinçek’in o dönemde babası Efes Pilsen’in müdürlüğünü yapan ve Arnavutköy Kız Koleji'nde okuyan Sırma Ersanlı gibi zengin bir kızla evlenmesi ise, teorik açmazlarının ne boyutlarda olduğunu göstermesi bakımından ilginç bir anekdottu. Perinçek’in Aydınlık hareketinin maceraları bununla sınırlı değil. 16 Mayıs 1972 tarihinde o dönemki adıyla TİİKP (Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi) olarak faaliyet gösteren Perinçek’in en yakın parti teşkilatı üyelerinden Aydoğan Büyüközden, İngiliz asıllı Hılary Sumner Boyd adlı Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesinin evinde Şafak bildirileriyle birlikte yakalandı. Aydoğan Büyüközden’in MİT'in yapmış olduğu baskında sağır ve dilsiz taklidi yaptığı MİT kayıtlarına geçti. Perinçek'in mücadele arkadaşlarının bir İngiliz vatandaşına tahsis edilmiş bir lojmanda saklanması ve Şafak bildirilerini hazırlaması, bahse konu hareketin İngiliz gizli servisleriyle olan temaslarını da faş etmişti.
Aydınlıkçılar’ın espiyonaj faaliyetleri yıllar sonra, bir başka olayda baş gösterecekti. 26 Temmuz 1979 tarihinde MİT mensuplarından Turan Çağlar, Aydınlık gazetesinden çıkarken yakalanacaktı. Yakalanma olayından önce birçok kez Aydınlık gazetesi yazarlarıyla Divan Oteli'nde buluşan Çağlar, uzun bir süredir mensubu olduğu MİT tarafından takip ve tarassut altındaydı. Turan Çağlar’ın Aydınlık gazetesi, İngiliz John Hyde’a ve ABD konsolosluğuna para karşılığı bilgi sızdırdığı anlaşılacak ve TCK’nın 133.maddesine göre vatana hıyanetle suçlanacaktı. Bu olaydan sonra Çağlar, tutuklanarak cezaevine konulacaktı.Aydınlıkçılar’ın 1977 yılında yine bir casusluk suçlaması üzerine yakalanan MİT mensubu Sabahattin Savaşman’a sahip çıkmaları ise hiç de şaşırtıcı değildi. Savaşman, CIA lehine casusluk yaparken Wiilliam Philips’le birlikte enterne edilecek ve gözaltına alınacaktı. Sabahattin Savaşman’ın cürm-ü meşhut yapılmadan evvel Perinçekler’le olan temasları da Aydınlık gazetesinde yer alacaktı.
KARDEŞİ KARDEŞE KIRDIRMA PROJELERİ
Bu kapsamda, Aydınlık hareketinin aylar öncesinden Maraş olaylarının başlayacağı istihbaratını nereden ve nasıl elde ettiği hususu ise açıklığa kavuşur mahiyetteydi. Parti teşkilatına ve gençlik örgütlenmesine lüks tüketimin bir burjuva alışkanlığı olduğu ve proleterleşmek gerektiği propagandasını yapan ve evlerindeki eşyalara lüks eşya diye el koyan ve kendisi Emek Mahallesi'nde lüks döşenmiş bir evde oturan Perinçek’in bu hali ise çelişkiler kumkumalığının bir diğer boyutuna işaret etmekteydi.
Emperyalist güç odaklarına angaje olmuş bir başka sol fraksiyon da liderliğini Mahir Çayan’ın üstlendiği THKP-C (Türkiye Halk Kurtuluş Partisi Cephesi)’ydi. Türk solunda 68 kuşağı olarak bilinen Çayan ve arkadaşlarıyla ilgili ilgili olarak en çarpcı argümanı ise emekli deniz binbaşı Erol Mütercimler ifşa edecekti. Ergenekon davasına esas teşkil eden “Ergenekon” ismini ilk defa Memduh Ünlütürk’ten duyduğunu söyleyen Mütercimler, emekli general Memduh Ünlütürk’ün Mahir Çayan ve avanesinin cezaevinden kaçacağı istihbaratını almaları üzerine toplantı yaptıkları ve bu toplantılara 4 ABD’li subayın da katıldığını ve ABD’li subayların Çayan ve arkadaşları için:
“Bırakın kaçsınlar, ve bunların haspishaneden kaçabilmeleri için ne gerekiyorsa yapın, örneğin hiç arama yaptırmayın. Kazılan toprakların saklanmasına göz yumun.” gibi 26 maddelik bir öneri yaptıklarını, sözkonusu toplantılardan ilk ikisine katıldığını ancak üçüncü toplantıya kendisinin alınmadığını ifade ediyordu. Bu anekdot bile başlı başına Türk solunun kimi fraksiyonlarının hangi emperyalist güç odaklarıyla işbirliği halinde olduğunu tevsik etmesi bakımından ibret vericidir.
Sonuç olarak, Türk solunun kimi fraksiyonlarının kapitalizm ve emperyalizm karşıtlığı üzerinden temellendirdiği tezleri, bu türden casusluk olaylarıyla çökmekte ve asıl maksatlarının emperyalizm karşıtlığı olmadığı, ülke bünyesinde destabilizasyon stratejileriyle istikrarsızlık yaratmak ve huzur ortamını bozmak olduğu; kardeşi kardeşe kırdırma projelerine hayatiyet kazandırmakta ziyadesiyle maharetli oldukları gerçeğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermektedir.