|
|
Özal'la kriz olmazdı
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in "Kriz bitti", sözüne katılıyor musunuz ? Kriz bitmedi. Kriz yeni başlıyor. Kriz bir yılını doldurdu ama ilk altı ayında büyük şehirlerde, en çok da İstanbul'da hissedildi. Ankara bile bu krizi altı ay sonra hissetti. Anadolu şehirleri krizi son iki aydan beri hissetmeye başladı. Çünkü oradaki insan ömrü boyunca hep krizin içinde zaten. Son krizin Anadolu insanının ömrü boyunca yaşadığı krizden farkı neydi? Bizim en büyük sorunumuz şu; toplum son 10 yıldır bir mirasyedi gibi hareket ediyor. Yani, babadan, anadan, dededen kalmış çok malı varmış gibi, hızla tüketen bir toplum olduk. 40 sene evvel zenginle fakir arasında ne giyiminde ne yediğinde fark vardı. Şimdi geldiğimiz noktada, hele hele şu son 10 yılın toplum psikolojisine baktığımızda, toplum inanılmaz bir tüketim toplumu. Ama deniz bitti. Kimi önce hissetti kimi de yeni hissetmeye başlıyor. DİE verilerine göre 25 milyon insan yoksul. Sosyal patlamaya doğru gidiyor muyuz? Türkiye'de sosyal patlama olmaz. Türkiye Arjantin gibi değil. Çünkü Türkiye'de aile dayanışması var. Aile bireyleri arasındaki sevgi-saygı, yardımlaşma asla bitmiyor. Bunun sebebi de Allah korkusundan geliyor. İnanç var. İnancın olduğu yerlerde kolay kolay isyan olmaz. İslam'ın verdiği bir büyüklük var. Yardımlaşma, Türkiye'nin, İslam topluluğunun ana görevlerinden bir tanesi. Devletin kriz dönemlerinde dînî duyguları destekleyen politika izlemesi gerekmez mi? Benim Ankara'nın siyasetine, bu yaşıma geldim hâlâ aklım ermiyor. Bundan sonra da anlamak mümkün değil. Kesin olan bir şey var artık siyaset de değişimin içerisine girecek. 30-40 yıldır gördüğümüz siyasileri artık görmeyeceğiz. Bu inanın değişecek. Az bir zaman kaldı. Türkiye büyümeye ne zaman geçer ? Büyüme yine negatif olur ama negatif rakamlar biraz küçülür. Türkiye, ilk rahat nefesini 2003'ten itibaren almaya başlar. 2002 çalışmayla geçecek ama bu arada da istihdam yok. Hele giyim sektöründe ciddi manada krizler var. Yıllardan beri hazır giyim sektörüne devlet sıcak bir ilgiyle bakmıyor ki. Allah'tan ki Türk giyim sanayicisi son derece kıvrak zekalı insanlar. Değişimlerini, dönüşümlerini çok kısa sürede yapıp sisteme uyuyorlar. Kredi ile çalışsaydık batardık Krizin tetiğini kim çekti? 18 Şubat akşamı yattığımızda dolar 678 bin liraydı. 19 Şubat sabahı kalktığımızda 1 milyon lirayı geçmişti. Bu kriz Anayasa kitabının bir masadan bir masaya atılmasıyla patlamadı. Zaten gelecekti. 1994'te ilk kriz geldi zaten ama toplum olarak anlamadık. Çünkü müthiş bir tüketim vardı o yıllarda. Mirasyedi gibi bir harcama vardı. Borçlanma çoktu. Bankalar tüketici kredilerinin musluklarını açtılar. Sonuçta bugün geldiğimiz nokta vahim. Çalışmak ve üretmek başka bir çıkış yolu yok. Ne gibi önlemler alarak krizi aştınız? Banka kredileri ile çalışmıyor olmamız bir şans. Eğer o krizin içerisinde büyük banka kredileri ile çalışan bir firma olsaydık batardık. Sistemimizi, reorganizasyonumuzu tamamen yeniden yaptık. Bize uyacak olan, bizimle beraber aynı heyecanı duyacak, 24 saatin 18 saati çalışacak insanları biraraya getirdik. Genel giderlerimiz içerisinde israf gördüğümüz kalemleri olduğu gibi kaldırdık. En basiti, o düğmeye bastığımız zaman ne kadar süre yanması lazım kaç ampulün yanması lazım ona kadar eğildik. Kalitemizden ödün vermememiz lazımdı. Bunu kesinlikle birinci plana aldık. Krizden sonra öncelikleriniz neler oldu ? Borcumuz olmadığı için kâr marjımızı olduğu gibi aşağıya çektik. Yani, çok az kârla üretimi fazlalaştırdık. Belki çok az kâr değil, hiç kârsız çalıştığımız zamanlar da oldu. Zaman zaman yüzde 5-10 zarar ettiğimiz zamanlar oldu. Bunların hepsini göze aldık. Banka kredilerine faiz vereceğimize malın üzerinde zarar edelim ama hızlı dönelim, çok üretelim, çok satalım, dedik. Parolamız buydu. Bu kurla ihracat artmaz İstihdamınızda azalma oldu mu? Bu bir yıl içerisinde de çok şükür diyebilirim ki krize girdiğimizde 218 kişiydik. Bir yılda istihdamı yüzde 50 artırdık. Mağaza sayımızı artırıyoruz. Neden böyle oldu? Çünkü müşterimiz anladı ki kalite devam ediyor, fiyatı ucuzlattık. Fiyatı ucuzlatınca rağbet görmeye başladık. Krizden sonra insanlar cebindeki paranın azaldığını gördü. Müşteri memnuniyetini ön plana aldık. Hazır giyim sektörü çok mu etkilendi ? Geçen yılın temmuz ve ağustos aylarında alınan bu yılın yaz siparişleri, dolar 1 milyon 700 bin lira iken aldık. Biz de bütün maliyetlerimizi en iyimser olarak bu kura göre yaptık. 1 milyon 350 bin, 1 milyon 400 bin liradan teslim ettik. Bu yüzde 20'lere varan zarar demektir. Dalgalı kur olsun da bu kadar iniş ve çıkış olmasın. Boyu inanılmaz boyutlarda. İniş çıkış arasındaki fark yüzde 2, yüzde 5 olabilir ama böylesine yüzde 20'lik bir fark olursa sistemin içerisinde kimsenin kalması mümkün değil. Bankaların araba mezarlıkları var Hükümete güvenmenin bedeli ağır mı oldu? Bakın, şimdi bankalar boş arazileri kiralayıp otopark yapıyorlar. 2 yıl önce verdiği otomobil kredilerinin neticesinde bugün araba mezarlıkları oluştu. Birçok tüketici dolar ve mark üzerinden araba aldılar. Kimse ödeyemez oldu, bankalar da arabalara el koydu. 'Aman çok ucuz hemen alayım.' Al da cebinde paran varsa al. Borçlanarak Türkiye'de hiçbir şey yapılamaz. Paran varsa al, paran varsa giy ama paran yoksa ne al, ne giy. Demek ki üreteceğiz, borçlanmayacağız. AB konusundaki düşünceniz nedir? Hayale kapılmayalım, biz AB'ye kolay kolay giremeyeceğiz. Bugünkü yapımızla, üyelik mümkün değil. Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Slovakya, Bulgaristan, Romanya hatta Kıbrıs Rum Kesimi var. 5 yıl içerisinde üyeliğe kabul edilecekler. Türkiye'nin şansı en son. Belki o zamana AB de kalmaz! Yani... AB'nin dışında bir birlik olmaz mı ? O şansı da kaybettik. Türkî Cumhuriyetler vardı. Oralarda Avrupa ülkelerinin, Rusya'nın, ciddi şekilde yatırımları başladı. Yurtdışına çıkan şirketlere ne diyorsunuz ? Maalesef, bazı arkadaşlarımız yeni imalat yerlerini Bulgaristan ve Romanya'da açıyorlar, ama bence yanlış yapıyorlar. Bu ülkeler iki üç yıl sonra AB'ye girdiklerinde işçilik ücretleri dahil şartlar zorlaşacak. Önümüzdeki yıllarda dünya ekonomilerini altüst edecek bir Çin geliyor. Derviş memleketi kurtaracak mı? Derviş, bu ülkeyi seven bir insan. Oradaki rahatını tepti geldi burada bir sürü sıkıntıların içerisine girdi. Derviş, sihirbaz değil. 100 tane Derviş getirseniz yine kolay değil. Bu toplumun içerisinde çok Derviş var ama biz onları maalesef arayıp, bulmuyoruz. Klasikleşmiş siyasilerle gidiyoruz. Erken seçim olur mu? Bence olmaz. Bu hükümet görev süresi bitinceye kadar ayakta kalır. Anketlere göre partilerin büyük çoğunluğu yüzde 10 barajının altında. AK Parti yüzde 20'nin üzerinde ama yüzde 20 ile tek başınıza iktidar olamıyorsunuz. Siyasete nasıl bakıyorsunuz? Derneklerde, vakıflarda, hastane vakıflarında, polis derneklerinde, spor klüplerinde, Futbol Federasyonu'nda, Fenerbahçe Kulübü'nde uzun yıllar hizmet verdim. Ömrümün bu otuz yılında sabah çok erken işe başladım. Öğleye kadar kendi işlerimle, öğleden sonra akşama kadar da hep sosyal işlerle uğraştım. Rahmetli Özal'ın ısrarı ve ricasıyla ve Malatyalı oluşumun da etkisiyle 1984 yılında siyasi hayata atıldım. 1990 yılına kadar da İstanbul ANAP İl Başkan Yardımcısı ve Teşkilat Başkanlığı yaptım. Daha sonra da siyasete sıcak bakamadım. Özal olsa bu hallere düşmezdik Kriz döneminde Özal olsaydı ne olurdu ? Özal olsaydı biz bu hallere asla düşmezdik. Çünkü Turgut Özal sistemi biliyordu. Nerede, ne şekilde hareket edileceğini biliyordu. En azından ülke insanını tanıyordu. Bu çok önemli... Hafta sonlarını nasıl geçiriyorsunuz? Maalesef hafta sonlarını da mağazalarımızı kontrol ederek geçiriyoruz. Ben bundan keyif alıyorum. Toplumun içerisindeki insanlar beni tanıyorlar. Onlarla oturup hasbihal ediyoruz. Ekonomi, siyaset, spor konuşuyoruz. insanlarla iç içe olmak benim hoşuma gidiyor. GALATASARAY DAHA ŞANSLI Sizce bu yıl kim şampiyon olur? Ligin bitmesine yedi hafta kaldı. Takımlar birbirlerinden kopmadan giderlerse, şans faktörü büyük rol oynayacak. Şu an üç büyükler kesinlikle iyi futbol oynamıyor. Galatasaray dışarıda oynadığı maçlarda iyi, burada kötü oynuyor. Şu anda düşme hattında ve yakınında 7-8 takım var. Bu takımlarla oynanan maçlar çok zorlu. Görünen o ki maçlar, istenildiği gibi olmayacak. Fenerbahçe Malatya maçını alsaydı, büyük bir şansa sahip olacaktı. Şu anda bana göre en şanslı takım Galatasaray. İkincilik de önemli çünkü ikinci olan takım Şampiyonlar Ligi'ne katılacak. Bana göre birincilik ve ikincilik, Fenerbahçe ve Galatasaray arasında değişir. Beşiktaş'a hiç şans tanımıyorum. KRİZ AİLENİN YENİ ÜYESİ Krizin etkisi kaç yıl sürer? Derviş'in dediği gibi, kriz bitmez. Kriz Türkiye'de 10 yılda bitmeyecek. Göreceksiniz. Krizin etkilerini 10 yıl boyunca çekeceğiz. Bu 10 yıl zarfında akıllanmamız lazım. Çok çalışmamız lazım. Çok üretmemiz lazım. Çok üretmek için de elimizden geldiği kadar sanayiciye, tüccara ve esnafa el birliğiyle herkesin yardımcı olması lazım. Her geçen gün fabrika sayımızı artırmak mecburiyetindeyiz. Ve mümkün olduğunca önce dışarıya sonra içeriye satmamız lazım. Biz resmi ihracatımızı 60 milyar doların üzerine getirmedikten sonra, iç borcu temizleyemedikten sonra, dış borcu -aldığımız borçların vadeleri çok kısa ve ciddi anlamda faizler ödüyoruz- uzun vadeye yaymadıktan sonra hiçbir zaman bu krizin altından çıkmamız mümkün değil. Kesin olan bir şey var, toplumun her ferdi bu krizi ailenin içerisine yeni girmiş bir fert olarak kabul edecek. Yani 4 kişilik bir aile 5 kişi olarak kabul edilecek. Kriz 5'nci kişi. Sonucunda kriz ortağımız. Herkes asla aklından çıkarmayacak, yaşantısını buna göre ayarlayacak. İSTANBUL'UN İLK TÜRK MAĞAZASI Malatyalım dediniz ama soyadınız Kiğılı ? Evet, iki göbek öteden dedelerimin doğum yeri Kiğı. 1920 civarlarında Kiğı'dan çıkıp, Malatya'ya ailecek yerleşmişler ve tekstil işiyle uğraşmaya başlamışlar. Kumaş işiyle uğraşmışlar. Soyadı Kanunu çıktığında da Kiğı'dan geldikleri için Kiğılı soyadını almışlar. Malatya'da mağazamız vardı. 1948'de Türkler'in İstanbul'da açtığı ilk mağazayı Galatasaray Lisesi'nin karşısında açtık. O zaman ticaret tamamen Rumlar'ın elindeydi. 1955 yılında Ankara'da mağaza açtık. Şirketin başına 1959 yılında geçtim. 1965 yılından itibaren kumaş ticaretini bıraktım. Kumaş satmakla bir yere varılamayacağını, Türkiye'de artık yolun hazır giyimden geçeceğini gördüm. 1965'de ilk gömlek ve pantolon üretimine başladım. Soyadımı marka yaptım. Bugün, ne kadar doğru düşündüğümü daha iyi anlıyorum. O zaman çok gençtim. Pek bunları düşünecek kafa yapısına da sahip değildim. Soyadım çok zor okunan bir ad ama Kiğılı markasını herkes tanıdı. 50'den fazla ilde Kiğılı'nın ürünleri satılıyor. Kiğılı'nın tiryakisi olan insanları görüyorum. Bu bize büyük mutluluk ve keyif veriyor. SUERDEM: HEDEF DÜNYA MARKASI
Kiğılı şirketinin Genel Koordinatörü ve Abdullah Kiğılı'nın yardımcısı Hilal Suerdem, şirketinin gelişmesinde en büyük emeği olanlardan birisi. Suerdem, moda takibi, ve kalite geliştirmedeki deneyimiyle şirketin ufkunu açan isimlerden. Suerdem'in hedefi Kiğılı'yı dünya markası yapmak
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |