|
|
Kırk yıllık hatırın bin yıllık serüveni
Bugün kahvehanelerde kahve yerine daha çok çay içilse de, kahve Türk kültüründe ve tarihinde önemli bir yere sahip. Dost sohbetlerinde içilen bir fincan acı kahvenin "kırk yıllık hatırının" yanında bin yıllık da geçmişi var. Habeşistan'dan çıkıp bütün dünyaya yayılan kahvenin bu uzun yolculuğunda başına gelmeyen iş kalmamış. Papa "Müslüman içeceği" gerekçesiyle kahvenin içilmesini yasaklarken aynı dönemde Osmanlı Şeyhülislamı da "halk camiye değil kahvehanelere gidiyor" gerekçesiyle kahveyi yasaklayan bir fetva yayınlamış. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise kahve yokluğu, nohuttan kahve yapan uyanıkların bile türemesine neden olmuş. KAHVE ÇEKİRDEĞİNDEN EKMEK Kaynaklarda yer alan bilgilere göre; 10. yüzyıl başlarında Habeşistan'da "ekmek" olarak kullanılan kahve çekirdeğinin ekmek olarak kullanılması tam beş asır boyunca devam etti. Arap tacirler tarafından Arabistan'a götürülen kahve çekirdeği bugünküne benzer bir içecek olarak kullanılmaya başladı.15. yüzyılda Arabistan'da ekilmeye başlanan kahve, iki asır boyunca Araplar'ın tekelinde kaldıktan sonra, Osmanlılar tarafından dünyaya yayıldı. KANUNİ'NİN KAHVE SEVGİSİ Kahvenin Türkiye serüveni Kanuni Sultan Süleyman'ın 1520 yılında Yemen'i almasıyla başladı. Yemen'in alınmasından sonra, Habeşistan Valisi Özdemir Paşa tarafından gönderilen kahveyi çok seven Kanuni, Mekke'de İslam bilginlerince "insan sağlığına zararlı" gerekçesiyle kahveyi yasaklamasına aldırış bile etmedi. Kanuni'nin tavrından sonra halk arasında yaygın bir şekilde içilmeye başlayan kahve artık İstanbul'a gemilerle gelmeye başlamış. Türk sosyal ve siyasal hayatında önemli bir yere sahip olan kahvehanenin ilki 1555 yılında, Hakem ve Şems adlı iki kişi tarafından "Taht-ül-kale" (Tahtakale) civarında açılmış. 1630 yılında İstanbul'da 55 kahvehanenin bulunduğunu bildiren Evliya Çelebi kahvehanelerde toplam 100 ocakçı ve çırağın çalıştığını kaydediyor. Çelebi, kahvecilerin piri Şeyh Şazeli'yi gösterirken, kahvehaneler kısa zamanda "okuryazar" ve mevki sahibi kişilerin gittiği, günlük gazetelerin okunduğu, sanat üzerine konuşulan yerler olur. MÜNEVVER ADAMLARIN YERİ Peçevi, "Devlet erkanı müstesna olmak üzere, bütün kibar, zarif ve münevver adamların ilk İstanbul kahvehanelerini doldurduğundan" bahseder. Ahmet Refik ise, "Kahvehanelere gelenler, İstanbul'un ayak takımından değildi. Şair, edip, ilimden ve marifetten anlar ricalindendi. Her kahvehanede yirmi-otuz köşede meclisler kurulurdu. Kiminde kitap okunur, dinlenir, kiminde tavla, satranç oynanır, seyredilir, kiminde en yeni gazateler ve kasideler vecd içinde okunarak gönüller tashir olunurdu" diye bahseder. GİZLİ GİZLİ İÇİLİR 1583'te III. Murat, kahvehaneleri kapatır ve kahve içmeyi yasaklar. Halk kahveye öylesine alışmıştır ki, tüm tehlikeleri göze alarak dükkanların arka kapısından girilen koltuk kahvehanelerinde kahvesini yudumlamaya devam eder. III. Sultan Murat döneminde kahvehaneler o kadar çoğalır ki, yasak da para etmez olur. 1663 yılında Cibali kapısı dışında bir fundadan çıkan yangın, 24 saat içinde İstanbul'un yarısını kül edince, kahvehanelerin tekrar kapatılması için iyi bir bahane çıkar. IV. Murat, kahvehanelerin kapatılmasını, kahve ve tütün içilmesini ise yasaklayarak ikinci kahve yasağını başlatır. Kahvehanelere olan ilgi din adamlarını rahatsız eder ve Şeyhülislam Ebussuuf Efendi kömürleşme derecesinde kavrulan herşeyin yasak olduğu üzerine fetva verir. Din adamları yeniden aralarında toplanır ve kahveyi tartışır. Kahve çekirdeğinin kömürleşmeden kavrulduğunun saptanması üzerine, Şeyhülislam Bostanzade Mehmet Efendi, 20 yıllık kahve yasağını sona erdirir. KIZILAY KAHVE DAĞITIYOR I. Dünya, Kurtuluş ve II. Dünya Savaşları sırasında büyük ölçüde kahve yokluğu yaşanır. Bazı hilekarların kahve yerine nohut çekerek yaptığı "nohut kahvesi" bile aranır hale gelir. Kahve tiryakilerini bu güç durumdan kurtarmak için, 1957 yılında kahvenin Kızılay tarafından dağıtılmasına karar verilir. Kahve yokluğu, çok partili hayata geçişle birlikte kahvehanelerin propaganda merkezi haline gelmesi, kahvehanelere televizyonların girmesi kahve ve kahvehane kültürünün yozlaşmasına neden olur. PAPA TARAFINDAN YASAKLANIR
Kahvenin dünyaya yayılmasında Osmanlılar'ın önemli bir etkisi vardır. Osmanlılar'ın Yemen'i topraklarına katmasından sonra Osmanlı tacirleriyle iş yapan yabancılar 1658'de Seylan'a, 1718'de Surinam'a götürmüşlerdir. Avrupa'nın kahveyle tanışması, 17. yy başlarında Osmanlı tacirleri vasıtasıyla olmuştur. "Türk kahvesi" olarak anılan kahve, Fransa'ya ilk geldiğinde Müslüman içeceği olduğu için Papa tarafından yasaklanmıştır. Oysa Papa'nın yasakladığı kahve, aynı dönemlerde Osmanlılar'da şeyhülislam tarafından yasaklanmış, daha önce de Mekke'de İslam alimleri tarafından günah sayılmıştır. Daha sonra 17. yy ortalarında Papa VII. Clementus'un kahve içmenin günah sayılmayacağını bildirmesi üzerine Avrupa'daki yasak kaldırılmıştır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |