T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Toplumsal çatlak ve gözetleme mantığı

Yaklaşık 200 yıla yakın bir zamandır, "başka dünyalar"da yaşama sevdasına kapılmışız. Birilerine benzemek, bir "meziyet gibi" sunulmuş ve bundan utanılacağına zevk alınmış. Şahsiyet ve onur sahibi hiçbir toplumun, kendi değerini terkedip, başkalarına benzediğine şahid olunmamışken; bizde, birilerinin arkasından gitmek ve onlara yaranmak; "üstünlük alameti" diye sunulmuş.

İşte "birileri bizi gözetliyor" programı, Batı ülkelerinde görülen farklı bir "TV pazarlaması" olarak gündeme gelmişti medyada. Sansasyonel basın ve TV'ler, bunu kitlenin tümünün yöneldiği bir proğram olarak lanse etmişti. Daha sonra, Türkiye'de de gündeme getirilecek olduğu bilmeden, çoğu insan bu habere inandırılmıştı. Nitekim, bir iki TV kanalında aynı tür proğramlar gösterime geldi. TV'lerin, bu olayda da birçok program gibi, "özgün olmaktan çok, taklit tutumu" ağır basmıştı. Olayın, program olarak yeri ve konumu, ana hatlarıyla böyle bir çizgi içerisinde gelişiyordu. Peki, ya öz ve mana olarak; böyle bir program, topluma hangi orijinal(!) görüş ve kanaatleri getirmekteydi, bunu tahlil edelim.

Okuyucu, bu yazımda; "biri bizi gözetliyor programlarını" uzun uzadıya seyredip de tahlil etmek istediğimi zannetmesin. Sadece, birkaç sahneyi izlemiş olduğumu ve haberlerde bu proğram ile koparılan fırtınaların bıraktığı izlenimleri sunmak istediğimi belirtmek istiyorum. Çünkü böyle bir programı seyredip, başkalarının basit günlük hayatını uzun süre seyretmeye ne kültürüm, ne de zamanım müsait olamaz. Bütün kaygım, sıradan bir program ile, hangi sosyal değer ve alışkanlıkların "paramparça edildiğini" okuyucum ile paylaşmaktır.

Birilerinin birilerini gözetlemesi, sosyal hayatta son derece ayıp ve ahlak dışı bir hadise olarak bilinmektedir. Kurallı yaşayan, başkalarına saygı duyan ve kendine ait sırları olan herkes, böyle düşünür. Ama bazı kişiler; kuralları, saygıları ve sırları olmaması dolayısiyla, mahrem konu ve değerleri muhafaza etmek gibi bir sıkıntı taşımamaktadırlar. Bu yüzden, herşeyi uluorta konuşup, kişisel hak ve gizlilikleri açığa vurmakta bir kaygı görmezler. Adı geçen program, böyle bir anlayışın ürünüdür ve sosyal hayattaki kurallara karşı açıkça küçümseyici bir tavır takınmakta, "kuralsız yaşama" modasının yaygınlaştırılmasını hedeflemektedir.

Bir zamanlar, özellikle Amerika'da da bu tür gelenek dışı eğilimlerin savunucuları vardı ve onların sosyal hayata verdikleri zarar; devletin, eğitim kurumlarının ve diğer sivil örgütlerin çok kapsamlı "rehabilitasyon projeleri" ile kısmen tamir edilebildi. Ama, Batı'daki "sınırsız hürriyet felsefesi" ile, bu yaranın sarılması neredeyse imkansız. Çünkü hürriyetler, hakikatlerden daha baskın bir konuma getirilmiş durumdadır. Bu yüzden, temelsiz istek ve dürtüler, toplumu ve insanı medenileştiren değerlerden daha cür'etkar ve yaygınlaşabilecek niteliğe sahipler. Özellikle, kendini ve çevresini tam olarak değerlendiremiyen, genç idrak sahipleri ve kültürü yetersiz kitleler üzerinde.

"Biri bizi gözetliyor" programı ve bunun yapıcıları, pratik hedefleri ne olursa olsun; topluma hiçbir olumlu bir mesaj veya yapıcı bir proje verememeleri yanında; dejenerasyona ve seviyesizliğe imkan yol açmaktadırlar. Bu haliyle, toplumumuza ve gençliğimize gereksizlik, laubalilik, kıskançlık ve de "kalitesiz örnekler" sunması sebebiyle, toplumsal bir suç işlemektedirler.

Yayın denetimcilerine ve yargı yetkililerine şunu söylemekle yetiniyoruz: Acaba Türk toplumunun ruh sağlığı, herkesin üzerinde sorumsuzca cirit attığı, "sıradan zeminler" olmaya daha ne kadar tahammül edecek?..


24 Mart 2002
Pazar
 
SAMİ ŞENER


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED