T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Bir krizi anlamaya çalışırken...

Gelişmeler son günlerde çok hızlandıysa bile bugünlere adım adım gelindi. Şimdi yaşananların 'gelişini' iki ay önceden kestirmek mümkündü. Son günlerde bu sütunda çıkan değerlendirmelere, iki ay önceki erken bir değerlendirmeye de uzanarak, bir daha göz atmaya ne dersiniz?

"DSP Şükrü Sina Gürel'e gidiyor" - DSP ile MHP'nin tek bir parti gibi davrandığı bugünkü hükümet, Ecevit'ten mahrum kalacaksa, iki tarafın özelliklerini bünyesinde meczetmiş birinin liderliğine muhtaç olacaktır. AB konusunda MHP'yle aynı çizgide duran, DSP'nin ekonomiye aldırmaz tavrını da birebir yansıtan Şükrü Sina Gürel, DSP içindeki rakiplerinin bir adım önüne geçmiş durumda. // Bakalım gelişmeler belirtilere uygun mu seyredecek: DSP'de lider Gürel olacak mı? MHP kendisine yakın duran Ecevit'ten başka bir DSPlinin başbakanlığını kabul edecek mi?
(5 Temmuz 2002)

"Hüsamettin Özkan'ın isyanı" - Önceki gün, açılışı, DSP'nin öndegelen üç isminin Hüsamettin Özkan'ı suçlayan konuşmasıyla yapılan traji-komedinin bundan sonraki sahnelerinin, bu alanın gelmiş geçmiş en büyük ustası Shakespeare'in eserlerinden bildiğimiz hesaplaşmalar, can yakmalar, göz oymalarla devam edeceğinden emin olabiliriz. Tıpkı sonunda entrikalar yüzünden elde yönetilecek ülke kalmayan tarihi piyesler gibi, günümüzün siyasi entrikası da, elde sözü edilmeye değer bir parti bırakmayarak bitebilir... // İktidar mücadelesi, 'kahramanlar' değişse bile, her yerde ve her dönemde hemen hemen aynı sonucu verir çünkü...
(7 Temmuz 2002)

"Devlet Bahçeli'nin 'erken seçim' hamlesi" - Sorun, Bahçeli'nin, "Bize karşı oyun hazırlığı var" sözleriyle ifşa ettiği 'oyun' içinde yer alan politikacılar ve partilerin varlığından kaynaklanıyor. DSP kendisini Ecevit-sonrası için hazırlamış değil; önümüzdeki dönem 'parti-içi' mücadeleyle geçeceği için, DSP 'seçim' sözcüğünü işitmek bile istemeyecektir. Seçime mümkün olabilen en geniş ittifaklarla bir 'cephe' oluşturarak girmek niyetinde olan ANAP ise, henüz bu amacından epey uzakta. Bahçeli'nin seçim takvimini koalisyon ortaklarına kabul ettirmesi çok zor. // Erken seçim talebinde samimi ise, MHP'nin, bugünkünden farklı bir hükümetin kurulmasına destek vermesi gerekecektir.
(8 Temmuz 2002)

"Hüsamettin Özkan neye tâlip?" - Bizim tarihimiz (hatta dünya tarihi de) 'birinci adam' olma hırsına kapılan ama nefesi yetmediği için sonu kötü biten hazin 'ikinci adam' örnekleriyle doludur; Hüsamettin Özkan'ın o örneklerden farkı, 'birinci adam' olmaya kendisinin heveslenmemesi, zorlanmasa (hatta Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşandığı gibi, zorlandığında bile) öne atılmamasıdır. Ecevit'le sonuna kadar gitme niyetindeydi; şimdi şartlar onu Ecevit'e isyana sevk ediyor. Üstleneceğini hiç düşünmediği bir 'rol' bu.
(9 Temmuz 2002)

"Kriz iç dinamiklerin mi eseri?" - Olan-bitenin 'vefa' sözcüğüyle açıklanamayacak kadar köklü sebepleri bulunması gerekiyor; oysa, ne kadar yakından ve dikkatle bakılırsa bakılsın, DSP'nin çözülmesini anlamaya yarayacak 'köklü bir sebep' bulmak, şimdi yaşananları doğru bir perspektiften değerlendirmemize yarayacak ipuçlarına sahip olmak mümkün değil. Düne kadar Ecevit'in hastalığından söz etmeyi 'suç' kabul edenler, partilerinin bir aile şirketi gibi yönetilmesine ses çıkarmayanlar, ayrışmayı şimdi bile 'ideolojik' bir sebebe bağlamayanlar, içini kendilerinin boşalttığı bir 'vefa' sözcüğünün arkasına sığınarak DSP'yi terk ediyorlar...
(10 Temmuz 2002)

"Hasta adam yine hasta, dış mihraklar 'pabuççu muştası' olarak yine görev başında" - 150 yıl öncenin 'hasta adamı', dönemin büyük güçleri arasındaki çekişmelere sahne olmuş, bir oraya bir buraya savrulmaktan yorgun düşmüştü. Bugün de, 'hasta adam', AB ve ABD-İsrail eksenleri arasında bir inatlaşmaya taraf; Türkiye'nin hükümet krizine doğru evrilen siyasi depremle AB üyeliğinin pekişmesine beş kala karşı karşıya kalması elbette bir tesadüf değil. Düvel-i muazzama Osmanlı'nın içine el atmıştı; Birinci Dünya Savaşı'na nasıl bir oldu-bittiyle girdiğimizi hatırlayın. Bugünün çekişen tarafları da Türkiye'nin üzerinden ellerini eksik etmiyorlar...
(11 Temmuz 2002)

"İki ay geriye döndüğümüzde" - DSP'de en tepe noktayı gözüne koymuş olsa bile, Kemal Derviş, bunu, tek aşamalı bir planla gerçekleştirmeye çalışmayacaktır. Politik yürüyüşünü DSP içerisinde perde gerisi gerçek gücü temsil eden Hüsamettin Özkan ile dirsek teması halinde yürütüyor Derviş; bu ikilinin 'troika' (üçlü) bir parti yönetimi tasarladığını tahmin etmek kolay. Üçlü yönetimin üçüncü ayağına kimi münasip gördükleri ise zaman içerisinde ortaya çıkacak...// Keşke, politikayı dışarıdan biçimlendiren çevreler, son hareketlenmelere, yeni yüzlerin meydana getirdiği dalgalanmalara bakıp, politikayı kendi kanallarının akışına bırakmayı, kendi göbeğini kendisinin kesmesini göze alabilseler.
(13 Mayıs 2002)

Gözümüz bundan sonraki gelişmelerde.


12 Temmuz 2002
Cuma
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED