AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
'Özgürlük elimizde' durumları

Bir kaybedip bir bulmalar, balonla uçmalar, zıplamalar, hoplamalar, arada Tarkan'la karşılaşmalar gibi pekçok "action"dan sonraki Cilalı İbo'lu, trenli reklamla biraz olsun durulduğu sanılan Özgür Kız ve oğlan, cep telefonu servis sağlayıcısının yeni kampanya reklamlarında "peşlerindeki birtakım insanlar"dan kaçıyor bu kez. Reklamın slogan şarkısı da pek manidar; "özgürlük elinizde".

Soğuk savaş filmlerindeki kötücül ciddiyet, hedefe odaklı acımasızlık, derin esrar ve daha ne varsa bir bir bütün casusluk imgesi soslarına batırılıp çıkarılmış bir reklam bu.

Öyle ki birkaç adamıyla 'özgür kız'ın müthiş mutlu yuvasına girerek "Where is the telefon" diye ortalıkta dönen sinirleri zıplamış kadın, hani biraz zorlansa nasıl olmuşsa soğukkanlılığını kaybetmiş bir Michael Caine'in kadın versiyonu bile sanılabilir.

Reklamda köşeye kıstırılan ve kaçabilmek için telefonu kaptığı gibi banyonun penceresine balıklama dalış yapan özgür kız, şangır şungur aşağı inerek peşindekilerden kurtuluyor.

Mevzuya arka fonda "Özgürlük elimizde" diyen Nil şarkısı koyuyor noktayı. Atla gitsin yani, kurcalama gerisini...

Tadı kaçmış bir soap operaya dönüşen kampanyanın son ayağı olarak ekrana sürülen 'özgür kız metroda' anafikirli reklam da aynı şaheser tanımın altını kalın kalemle çizerek, "uzatmayın artık" mahiyetinde durumu belirginleştiriyor, ta başından itibaren yaptığı gibi.

Kaçma kovalamaca sahnesi bu kez, yine vazgeçilmez bir casusluk ritüeli olan metro tünellerinde sürüyor... Bir hareket bir hareket.

At kendini ummana

Böyle bir şey midir özgürlük acaba? Her zaman insanın elinin altında duran, biraz zorlandığında zıplayarak ulaşabileceği ve hemen ardından felaha çıkabileceği bir şey midir hakikaten?

Parasızlıktan dolayı geçinme özgürlüğü olmayan yoksullara, üniversitede daha iyi şartlarda eğitim görme özgürlüğünden mahrum olan insanlara ya da efendim, en basitinden okuma özgürlüğü olmayan gençlere önerilen çözüm yolu mudur bu?

At kendini, olsun bitsin. Nereye atıyorsun?

Bu, esrarlı ajanlar vesair gibi son derece modası geçmiş imgelerle önüne servis yapılan özgürlük dünyasına kazaen birisi atlayıvermeyi düşünse mesela.

Şu müthiş özgürlüğün sunduğu "başka hayat" neymiş, bir de biz görelim diyerek örneğin.

Önündeki cama dalıverse öylemesine, kırık dökükleriyle boynu bükük başladığı yere dönmez mi? Gerisin geri döndüğü başlangıç noktasında aldığı darbelerle bir daha kımıldayamayacak hale gelmez mi insan yani?

Özgür kızın ütopik hikayesinin aksine, gayet sevimsiz bir finalle sonlanmaz mı bu "farklı hayat" macerası. Reklamlarda örnek gösterilen bu 'özgür yaşa' olayı, spor ayakkabı markasının sorduğu 'hayat senin, kontrolü kimin' sorusu ve bilimum 'daha iyi hayat' öğüdü veren reklamlar gerçeği mi söylüyor yani? Değil elbette.

Öyle hayatın içine atlamaktan medet umarak özgürlük arama durumu, ancak "Özgür Kız" gibi ne bu ülkeden, ne de bu dünyadan olanlarda görülebilir bir durumdur çünkü, ötesi değil.


26 Haziran 2003
Perşembe
 
ÖZLEM ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED