AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İnsanlığın rapsodisi: Nisyan Rapsodi

Ali Günvar'ın Nisyan Rapsodi adı altında topladığı şiirleri üzerine yazmadan önce bu şiirleri doğru anlayıp anlamadığım üzerine karar vermeye zorlandım. Ve nihayet benim anlayışımın tek anlayış olması gerekmediğini düşünerek kendimi teselli ettim. Benim anlayışım ne tek anlayış olabilirdi, ne de bağlayıcı. Ama bu şiirler üzerindeki düşüncelerimin dile getirilmesi en azından başkalarının bu şiirler üzerindeki düşüncelerini dile getirmelerine bir başlangıç oluşturabilirdi.

Şiirlerin engin ve derin bir birikimin ürünü olarak meydana getirilmiş olması, okuyucunun onların anlamına nüfuz etmesinde, itiraf etmeli ki, cesaret kırıcı bir etken oluşturması yanında; bu şiirler üzerinde düşündüklerini dile getirmek isteyen birini (ve meselâ beni) iki defa cesaretsizliğe sürükleyecek bir özellik taşıyordu. Çünkü bu şiirlere gerçekten nüfuz eden bir eleştirmeci indinde, gülünç düşmek de vardı. Ve nihayet her şeyi göze aldım…

Bu kitaptaki şiirler tarihsel ve kültürel bir birikimi resmediyor. Söz konusu tarihsel ve kültürel birikim yöresel bir tarihin yöresel kültürüyle irtibatlı değil: nerdeyse bütün insanlığın tarihi ve bütün insanlığın toptan (ortak) kültürüyle ilgili bir tablo (ya da tablolar) sunuluyor. Bu mülâhaza çerçevesinde "nisyan" kelimesinin unutma anlamına çekilebileceğini düşündüğüm gibi, aynı kelimenin bir telâkki tarzına göre "insan" kelimesinin de kökünü oluşturduğunu hesaba katarak ona tarih anlamı da verilebileceği düşüncesine meylettim. Böylece kitabın adı olan "Nisyan Rapsodi" başlığının açık ifadesinin insanlık rapsodisi veya insanlığın rapsodisi olabileceğine ilişkin bir kanı oluşturdum.

Kitabın ilk bölümünün Ahdi Atik ile Ahdi Cedit'e göndermede bulunduğu kullanılan deyiş özelliğinden belli olmaktadır: "ve gece oldu/ve gündüz oldu…" Birinci bölümün son şiirindeki bir beyit de zaten eldeki İncilleri zikretmektedir: "Ve ezildi matta ve yuhanna ve markos ve luka/kanayan ihanetlerinin ölgün şafağında." Kitabın tümü Tevrat, İncil, Kur'an söyleminin ortak zemininde gelişen bir dili tasarruf ediyor.

Tarihse, bütün insanlığın tarihi: orada Grek, Latin ve Müslüman tarihinin ipuçlarını yakalayabiliyoruz. En diplerdeyse bir rondo, insanlığın bir leitmotivi halinde tek kaynaktan fışkıran tevhit nakaratı beliriyor. Tasavvufi telâkkiyi benimsemiş bir kalbin tevhit terennümü diyebilirim buna. Ne var ki, bütün bunlar, bu şiirler toplamının yalnızca kadim bir tarihin (bu gün artık anlamadığımız, anlayamadığımız bilgilerinin) uçsuz bucaksız, sınırsız anlam zenginliğine uçurup götürmüyor bizi: antik tarihin bilinmezlikleri içine dalıp kendimizi orada yitmiş bulmuyoruz. Bir ayağımız tarihin kadim enginliğinde ve derinliğinde gezinirken, öbür ayağımız günümüzün kıyılarına yelken açıyor.

Kadim zamanlara mahsus söylemle başlayan şiirler, "uyuşma/uyuşukluk" söylemiyle devam ediyor (ki onun alt başlığı Türkiye aydınına göndermede bulunuyor), ve "hafıza kaybı"ndan sonra "huzur" yer alıyor. Son söz Ruhsar'a aittir: bu, artık sevgilinin yüzü müdür, sevgili mürşit midir, Tanrı mıdır, yoksa hepsi birden midir, birbirine karışmıştır ve birbirinin içindedir: "lailahe demlerinden birden illallah geçer/hayy olur söz."

İşte, ancak, içeriğe ilişkin minik göndermelerde bulunmakla yetiniyoruz. Zengin sözcük haznesi, söyleyiş ustalığı, konuya vukuf, uzak ve yakın çağrışımlarla insanoğlunun tarihine bakış ve bu tarihin rapsodi formunda dile getirilişi bu şiirlerin meziyeti ve şairin başarısı olarak zikredilmelidir.
Not: Nisyan Rapsodi, Şiir, İstanbul Y. İst. 2002.


26 Haziran 2003
Perşembe
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED