AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Budala değilsek...

Bizde yaşanan '28 Şubat süreci' tarihe 'post-modern darbe' olarak geçti. ABD'nin Irak'a karşı başlatmayı planladığı savaş da, eğer durdurulamazsa, tarihe 'post-modern savaş' olarak geçebilir. İki süreç arasındaki benzerlikler, her geçen gün, biraz daha artıyor.

Birinci tezkerenin Meclis gündemine geldiği günleri hatırlayınız. Medyanın da pompalamasıyla verilen mesaj açıktı: "ABD bu savaşı mutlaka çıkaracak; Türkiye'li veya Türkiye'siz... İyisi mi, bu savaşta yerimizi alalım, menfaatlenmeye bakalım..." Şimdi de ikinci tezkereyi gündeme getirmek için benzer baskılar sürdürülüyor. Biraz kendilerini bıraksalar, ilk tezkereye "Hayır" oyu vermiş milletvekilleri ülkelerine büyük kötülük yaptıkları zehabına kapılacaklar. 'Savaş-karşıtı' olmak vatansever olmamak ile eşdeğer hale getirildi...

28 Şubat süreci sırasında da, bugünküne benzer yöntemlerle, belli bir siyasi eğilimden olmak, hatta aynı eğilimi paylaşmasa bile o eğilime destek vermek 'utanç vesilesi' olmuştu. 28 Şubat, "Denileni yapmazsanız, âkıbetine katılırsınız" sopası gösterilerek amacına ulaştırıldı; o sopanın ne anlam taşıdığı geçmişte yaşanan müdahalelerle paralellikler kurularak gözlere sokuldu...

Bugün, bir elde havuç (zararların telâfisi için vaat edilen 6 milyar dolar), diğer elde de sopa ("Bizimle birlikte hareket etmezseniz Kuzey Irak'ta istemediğiniz şeyler olur" tehdidi) tutuluyor. Bu yolla, bir an önce, ikinci tezkerenin çıkmasının sağlanacağı umuluyor...

Bu, 'post-modern savaş' sürecinin bize dönük yüzü; bir de bütün dünyaya bakan yüzü var ve o da, yakın geçmişte bizim yaşadıklarımıza benzer bir düzlemde yürütülüyor... Washington, "Siz 'hayır' deseniz de bu savaş çıkacak" tehdidiyle BM Güvenlik Konseyi üyelerini hizaya getirmeye çalışıyor... Üyelerin kimine para ve maddi imkân rüşveti, kimine de şantaj ve tehditle yaklaşılıyor... Önemli olan sonuç almak... Önceki günkü görüşmelerde gördük; işi Irak aleyhinde sahte belge tanzimine kadar vardırdılar... 28 Şubat'ın kasetlerini, sahte şeyhlerini gözünüzün önüne getirin... O dönemde 'kanıt' olarak toplum karşısına çıkartılanların çoğu -tıpkı BM Atom Ajansı'na sunulan belgeler gibi- sanaldılar, bugün ortada yoklar...

Refahyol hükümetinin hizaya girmesinde Sincan'dan tankların yürümesi çok etkili olmuştu 28 Şubat'ta... 'Post-modern savaş' süreci de, Washington'un kesin niyetli olduğuna inandırmak için, bölgeye asker üstüne asker yığdı; tezkere kabul edilmediği halde Türkiye'yi 'açık üs' olarak kullanırcasına bir hareketlilik sergiliyor... Beş yıl önce, "Aman, darbe olmasın da" diye eğilen iradeler bir sürekli müdahale ortamına çanak tutmuştu; bugün de "Aman, yoksa dışında kalır, kaybederiz" endişesi savaş saflarına katılmaya zorluyor...

Türkiye'nin özel şartları yüzünden, 28 Şubat, genel hatlarıyla amacına ulaşabildi; aradan iki seçim geçtiği halde, bugün bile, o şartlar etkisini ülkemizde sürdürüyor. 'Psikolojik savaş' karşısında yılmayıp yüzümüze tutulan yanıltıcı görüntülerin yansıtıldığı sirk aynasının üzerindeki perdeyi yırtmaya yoğunlaşsaydık, Türkiye'yi çok daha sağlam bir demokratik zemine oturtma şansımız olabilirdi. O şansı o zaman kaçırdık...

Bu kez ikili bir hayırlı sonuç almak mümkün: 'Global 28 Şubat' mantığıyla yürütülen ve bütün dünyayı dize getirmeyi amaçlayan 'post-modern savaş', bizim tarafımızdan daha başlamadan sona erdirildiğinde, sadece Washington'da ipleri ellerinde tutan 'savaş lobisi' gerilemeyecek, Türkiye'deki demokratik yapı da bu davranışla güçlenecek... TBMM 'olgun' bir demokratik kurum olduğunu ispatlayacağı ve Türkiye savaşı durduran ülke haline geleceği için...

Şu anda ortalığı saran havanın esiri olmamak gerekiyor. Düşünün: 28 Şubat'ın amacına ulaşmasını varlıkları ve eylemleriyle sağlayan kişiler, gruplar şimdi neredeler? Şunu da düşünün: O aldatmacıyı fark edemediğiniz ve yıllardır sonuçlarına katlanmak zorunda bırakıldığınız için pişmanlık duymuyor musunuz? O zaman, 'post-modern savaş' için sergilenen sahteciliklere, azgınlıklara da, gırtlağınızın elverdiği en yüksek tonda, "Hayır" diye karşı çıkın...

İlkinde aldandık, ikincisinde de aldanıp kendimizi 'budala' konumuna düşürmeyelim...


9 Mart 2003
Pazar
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED