AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Çok verimli bir toplantı!

Yakın zamana kadar Türkiye ve ABD arasındaki görüşmelerin merkezinde yer alan "ekonomik paket"ten artık neredeyse hiç kimse söz etmiyor... Bu görüşmelerin ve dolayısıyla Irak savaşı meselesinin merkezini artık "Kuzey Irak"a yönelik tartışmalar işgal etmiş durumda. "Kuzey Irak"'a yönelik tartışmalar, yani bu bölgedeki Kürt yönetiminin savaş boyunca ve savaş sonrasında ne yapacağı, ne yapması ve yapmaması gerektiği, ne yaparsa Türkiye'nin neler yapabileceği, vesaire... Yani tartışmalar dönüp dolaşıp, yine gelip dayandı "Kürt meselesi"ne...

Geçen akşam dört siyasi parti başkanının "son siyasal gelişmeler"le ilgili görüşlerini açıklamak amacıyla düzenledikleri bir toplantıya katıldım. Toplantı özellikle gazeteciler için düzenlenmişti. Davet sahipleri DEHAP Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu, HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demir, SDP Genel Başkanı Akın Birdal ve EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel'di. Yani özetle, "Kürt sorunu" denilince ülkemizde akla gelen dört siyasi partinin genel başkanları...

Tahmin ettiğiniz gibi toplantıdaki "gazeteci konuklar"ın sayısı çok azdı. "Büyük basın"dan iki köşeyazarı, orta halli basından bir iki kişi, birkaç televizyon muhabiri ve büyük kısmını mesleklerini Özgür Gündem ve Evrensel gibi "özel" gazetelerde yürüten gazetecilerin oluşturduğunu sandığım bir davetli grubu... Gazetecilerin bu çok "cılız" katılımını görür görmez, şöyle düşündüm: "Memleketin gazetecileri de amma meraksızmış! Eli kulağında olan Irak savaşının 'yol haritası"nın merkezine son günlerde Kürtler yerleştiği halde, bu konuda iddialı olan dört siyasi parti genel başkanının yapacağı açıklamaları kimse merak etmiyor mu?"

Ben kendi payıma "Kürt meselesi"yle kültürel, toplumsal, insan hakları gibi içinde "strateji" barındırmayan açılardan ilgilenen birisi olduğumdan, Irak savaşı arefesinde Türkiye'deki Kürtler'in son gelişmelere nasıl baktığını öğrenmek, dolayısıyla bu konudaki açığımı kapamak istiyordum. Bakalım özellikle HADEP ve DEHAP genel başkanları Kuzey Irak meselesini nasıl değerlendiriyorlardı? Kuzey Irak'ta federe (ya da Ertuğrul Özkök'ün gönlünde yattığı gibi "bağımsız" bir Kürt devletinin) oluşması ihtimaline nasıl bakıyorlardı?. "Özellikle HADEP ve DEHAP" diyorum, çünkü diğer iki parti (SDP ve EMEP) kendilerini sosyalist/komünist bir parti olarak tarif ettiklerinden, konumuzla ilgili bakışları, değerlendirmeleri belki o kadar önemli olmayabilirdi...

Unutmadan şunu da belirteyim: Ben de az sayıda okur gibi Özgür Gündem gazetesine son günlerde göz atmayı ihmal etmiyorum. Dolayısıyla, biraz önce yabancısı olduğum "strateji" konularının hepten yabancısı da değilim! Hatta, Özgür Gündem'in Abdullah Öcalan'ın Türk güvenlik güçlerinin eline geçmesinin 4. yıldönümü olan 15 Şubat'ta yayımlanan sayısını satır satır okumayı da ihmal etmedim... (Belki yeri değil ama madem ki söz açıldı şunu da ekleyeyim: Gazetenin bu sayısını satır satır okumanın, "Stalinizm"in ("hakaret" olarak değil tabii ki, siyaset biliminin / felsefesinin bir kavramı olarak kullanıyorum) hâlâ hayatta olduğunu ispatlamak gibi benim açımdan önemli bir yararı da oldu.)

Toplantıya dönecek olursak: Önce HADEP Genel Başkanı Ahmet Turan Demir sonra DEHAP Genel Başkanı Mehmet Abbasoğlu, kendilerine yöneltilen bir soruya cevaben "Kuzey Irak'ta bir Kürt devletini (federe ya da bağımsız) doğru bulmadıklarını" açıkladılar. "Ama" dedim ben de bir ara söz alarak, "Sizler birer parti yöneticisi olarak, Kuzey Irak'ta artık neredeyse herkesin 'olur' dediği bu beklentiye niçin sıcak bakmıyorsunuz? Bölgeye yönelik sizin beklentiniz, umudunuz, vs nedir?" (Ses bandına kaydedilen konuşmalarımızda bu sorum sözcüğü sözcüğüne böyle olmayabilir, ama mealen bu!)

Ahmet Bey ve Abbasoğlu Kuzey Irak'ta olup biten ve olacak bitenler hakkındaki bu soruya işi çok geniş tutarak cevap verdiler. Güler yüzlü Ahmet Bey gibi (Ahmet Bey'in bir Çerkes olduğunu biliyor muydunuz?) ciddi yüzlü Abbasoğlu da biz davetlilere birer "ütopya" anlattılar... Dünyanın devletler olarak sınırlarla ayrılmasınhın zaten kötü bir alışkanlık ve yeni devletlerin ortaya çıkmasının zaten yeni sorunlar olduğunu; Ortadoğu'da çözümün halkların kardeşliğinden geçtiğini anlattılar. Yani bir bakıma "kurt ile kuzunun birlikte dolaştığı" bir dünya çizdiler...

Sonra söz bir ara KADEK'e geldi ve ben içimden "nihayet" dedim! Ahmet Bey bu konuda hemen herkesin bildiği birkaç bilgi verdi. Bunun üzereni ben yine araya girerek "Peki KADEK'in Kuzey Irak'taki Kürt gruplarıyla ilişkisi ne merkezde?" şeklinde bir soru yönelttim. Ahmet Bey, söze "Meseleye pek vakıf değilim ama..." diye başlamaz mı? Ve tabii ben de Ahmet Bey'e, Ahmet Bey'in de gülümsemesine neden olan şu karşılığı verdim: "Ama Ahmet Bey, siz de en ufak bilgi vermiyorsunuz... Bir Özgür Gündem okuru olarak ben bile sizden fazla şey biliyorum!"

Ve akşam daveti böylece son buldu.... Karşılaştık, görüştük iyi oldu tabii ama, ben öğrenmek istediklerimden hiçbirini öğrenemedim... Toplantıya hangi bilgilerle girdiysem, o bilgilerle çıktım... Toplantıdan öğrendiğim (ya da teyit ettiğim) tek yeni bilgi, masada karşımda oturan bir Kürt siyasetçiden ülkenin her yerinde küçükten büyüğe konuşulan tek konunun "tecrit" olduğuydu.

Verimsiz mi verimsiz bir toplantıydı sonuç olarak... Ama ne yapsın, Ahmet Bey de haklı.... Biz meselelerimizi herşeyden önce şöyle bir güzel tartışabilme imkanına ve olgunluğuna henüz ulaşamadık ki... (Bu son sözüm yanlış anlaşılmasın; sözüm sadece "devletin koyduğu yassaklar"a değil, diğerlerine de...)


9 Mart 2003
Pazar
 
KÜRŞAT BUMİN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED