AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
"Tayyip Bey" gelirken...

Meşhur şair ve edibimiz Fuzulî, "Leyla ve Mecnun" için der ki:

"Bende Mecnun'dan füsûn, âşıklık istidadı var.
Âşık-ı sadık menem, Mecnun'un ancak adı var."

Ak Parti lideri Sayın Erdoğan'ın verdiği bir ömürlük siyasî mücadelenin temel dinamiğini "doğruluk ve sadakat"ın teşkil ettiğini bildiğimizden, bugünkü Siirt seçimi ile, hayatında yeni bir dönem başlayacak ve Türkiye'nin siyasal, sosyal ve kültürel yapısı yeni bir ivme kazanmış olacaktır.

Bu bakımdan, Ak Parti liderini son birkaç yıldır "Seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli" şarkısı gibi, "gönül bağını sıklaştırıp uzaktan seyretmeyi" yeğ tuttuk... Amma bir kısım zevatın, kendini birtakım güçlere dayatıp,"yakınlık görüntüsü" vererek, ipe sapa gelmez, yıpratıcı beyanlarının da bizi rahatsız etiğini söylemekten geçemeyiz...

Öyle ki "yetkileri kendinden menkul bir marketçi"nin geçen günlerde,"Washington Post" gazetesine verdiği iddia edilen beyanatın "yerli basın"a yansımasını okuyunca,hayretimiz bir kat daha arttı:

" ...Tezkereyi bir kez daha Meclis'e sunmak için ikna edici şeylere sahip olmalıyız. Tayyip Erdoğan, ABD için bu riski aldı ve prestij kaybına uğradı."(Hürriyet, 5.03.03, sh:20)

Bu beyanatın basına yansıdığı günlerde, "Milliyet"te Meral Tamer'in ilginç bir yazısı vardı ve bu yazıda Sayın Erdoğan hakkında ABD'nin sermaye temsilcisi ve yerli "işibirlikçi sermaye"nin şefi "Morrison Süleyman" dönemini çağrıştıran bir yorumu bulunuyordu. Bu yorumu da "Bizim Gazetemiz" ele alıp, basından seçmelerde "Morrison Tayyib mi?" diye bir soru ile "otuz yıllık" bir siyasal geçmişin gündeme gelmesine sebeb oldu.

Bu "Morrison Süleyman" yakıştırmacası, 70'li yılların "Sağcı Basın"ınında "Solcular" tarafından gündeme getirilmiş bir konu idi. Bunun da öncüsü "müteveffa" Uğur Mumcu idi. Bu doğrultuda, "Tercüman sağcıları"nın, dış sermaye ile ilişkisi üzerine, "Dalton ailesi" üzerindeki yazıları ile, mahkemelik olmuşlardı. Öyle idi ki, bu mahkemelerin birinde "Toplu Basın"da bizim de duruşmamız vardı. Merhum Necip Fazıl, yanında "genç bir avukat" varken, Uğur Mumcu'nin yanında İstanbul Barosu'nun başkanı olan Orhan Apaydın ile birçok avukat savunmada yerini almış, mahkeme salonu, "Red Kit, Düldül, Dalton Ailesi" epsrileri içinde sürüp gitmişti.

İşte o dönemlerde, Ak Parti lideri genç bir "siyaset adamı" olarak her türlü emperyalist yapılanma ve kapitalist sömürü karşısında "yerli sermaye ve millî düşünce"nin genç dinamiklerinin öncülüğü adına mücadele veriyordu.

Bundan dolayıdır ki çeyrek asır sonra Türkiye'nin siyasî hayatında bir "Recep Tayyip Erdoğan Gerçeği" ortaya çıktı ve milletin kalbinde yer bulan akislerle, 363 kişi "Arı Beyi"nin etrafında toplanmış bir halde, bir Menderes ve bir de Özal'a nasip olan milletin teveccühü ile, Siirt'ten seçilip 59. Cumhuriyet Hükümeti'ni kurmaya çalışacaktır.

Böyle bir kişi hakkında sırf siyasî çekemezlik ve politik hazımsızlıktan dolayı,"Morrison Tayyip" diye başlık atmak kadar "kadir bilmezlik"olamaz.

Böyle bir "siyasî aymazlık"tan Türkiye'yi kurtarıp, Irak krizi ve Kıbrıs Sorunu'nu çözmede kendisine çok büyük sorumluluk düştüğü kadar, bunu aşmada halkımızın gösterdiği engin müsamaha ve verdiği onurlu destek Sayın Erdoğan'ın kimlik ve deneyimi açısından yeterli bir kanıttır.

Mazisi temiz, geleceği de umut ve başarı vaadeden kadrolardan geçmişte sicillerini "tezkiye" ettiği kişilerle bu maratonda çok büyük başarılara imza atacağına inanıyoruz!

Çünkü bizim tanıdığımız Recep Tayyip Erdoğan,sürekli "Ben! Ben!" diyen biri değildir. Ya nasıl?

Tıpkı Yunus Emre gibi:

"Cennet, cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç hûri!"
" Dileyene ver onları..."
"Seni bana gerek, Seni!.."


www.sadikalbayrak.com

9 Mart 2003
Pazar
 
SADIK ALBAYRAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED