AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gri hırkalar

Yazının başlığı Suavi Kemal Yazgıç'ın Kırk Gri Hırka adını taşıyan öykü kitabından mülhem… Kitapta kırka yakın (tam 36 adet) kısa öykü yer alıyor. Yazar, sanırım yuvarlak bir rakam olsun diye ve de kırk sayısının geleneksel ağırlığına dayanarak öykülerine bu adı uygun görmüş olmalı. Niçin öykülere hırka yakıştırması yapılmış ve niçin gri? Yazarın bunu bilinçli olarak düşünmediğini farz etsek bile, gri hırkaların öyküleri ima ettiği doğruysa, hırka ve gri kelimelerinin birbirini tamamladığını ileri sürmemiz de mümkün görünür. Şöyle ki, hırkayı, son tahlilde örtü olarak alırsak, gri de, bir renk olarak bulanıklığa, kapalılığa delalet eder. "Kırk gri hırka"nın böylece, kapalı, mecazî, istiare yüklü öykülere karşılık geldiği çıkarımında bulunabiliriz.

Her mecazda veya istiarede olduğu gibi, bu öykülerde de, yazar bizi bir tek hedefe yönlendirmiyor. Her öykünün bana söylediği veya verdiği bir bildiriyi bulup çıkartmam kolay ve mümkündür. Ancak bu bildirinin çıkartılması denendiğinde, öykünün, çıkartılan o bir tek bildiri ile mukayyet kalmayacağı da bellidir. Her okuyucu kendi dağarcığının elverdiği bilgi birikimi ve feraseti ölçüsünde bu öykülere yaklaşabilir ve onlardan istediği kadar "bildiri" devşirebilir. Gene de bu bildirilerin çıkartılanlarla sınırlı kalmayacağını kabul etmek gerekiyor. Çünkü istiare zaten bize, birden fazla bildirinin yolunu açmak için işlev yüklenmiştir.

İstiareli veya mecazî öyküler, edebiyatın en eski türlerinden biridir. Eski Çin denemeleri veya öykülerinden başlayarak klasik Yunan edebiyatındaki anlatımlara (özellikle mitolojik öyküler), bizim mesnevilerde geçen öykülere, oradan modern zamanlarda Kafka'nın kısa öykülerine kadar, bu türü kendi anlayışına ve birikimine göre değerlendiren zengin bir hazine bulunuyor insanoğlunun kültürel geçmişinde.

Bu öykülerden, isteyen istediği kadar "bildiri" çıkartabilir. Ama yazarın, bir öyküsünde değindiği gibi, onların tümünün, aslında bir tek bildiriye yönelik olduğunu ileri sürmemize de bir engel görünmüyor. Duvar başlık öykünün sonlarına doğru şöyle bir parça yer alıyor: "…İçimden yükselen, önleyemediğim bir hisse mağlup düşüp onun yanına gittim. Adamın şaşkın bakışları arasında ona senin hikâyeni anlattım. Ardından bir başkasına. Beni dinleyenler giderek çoğalmaya başladı. Onlara her seferinde öykünü başka kelimelerle anlatıyordum. Hiç kimse aslında hep seni anlattığımı bilmiyordu. Zaman zaman susuyor; başka insanların anlattığı hikâyeleri dinliyordum. Onlar seni tanımıyorlardı fakat dinledikçe anlıyordum ki, aslında onlar da hep seni anlatıyorlardı." (s.40).

Başka bir öyküde (Seyrangah) durum şöyle dile getiriliyor: "… Sonradan hatırlayabildiğim eşkali gölgesine sığındığım su terazisine nakşettimse de manasını sökene rastlayamadım. Çünkü daldığımız rumuzlar denizi bağrında yatan nice sır kadırgasını erbabı keşfedene kadar görünmeyen perdelerin arkasına gizlemişti." (s. 59-60).

Biz de bu öykülerin, bir yandan görünmeyen perdelerin arkasına gizlenmiş keşfedilmeyi bekleyen sırlar sakladığını, bir yandan da hep aynı sırrı terennüm etmekte olduğunu söyleyebiliriz. Her bir öykü yeni bir sırra perde olurken, bir yandan da o sırrın çoğalmasının yolunu açıyor. Temelde hep aynı sır yatmakta olmasına rağmen…

Kırk Gri Hırka, Suavi Kemal Yazgıç'ın ilk öykü kitabı, Sebepsiz Serçe'den (şiirleri) sonra da ikinci kitabı… Eylül Yayınları'ndan…


16 Mart 2003
Pazar
 
RASİM ÖZDENÖREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED