26 Haziran 2003 tarihinde Telsim abonelerine, "Türkiye İmar Bankası ve Adabank'la olan fatura ödeme işbirliğimiz 26.06.2003 tarihinde sona ermiştir" diye mesaj geçildi. Bunun anlamı Uzanlar bu bankalardan çekilecek demekti. Sorumluluktan kaçışın altyapısı hazırlanıyordu. Bankanın içi boşaltılmış, el konacağı hissedildiği için de tedbir alınıyordu. İki gün önce de yönetim kurulu istifa ediyordu.

Aslında İmar Bankası'nın içi iki yıl önce boşaltılmış, hatta BDDK 26.05.2001 tarihinde 4239 sayılı yazısı ile bankayı uyarmıştı. 15.10 2001 tarihinde banka ile ilgili olarak hazırlanan raporda, tamamı grup şirketlerine kullandırılan kredilerle ilgili geri ödeme teklifine yer verilmişti.

Bankanın içi boşaltılmış, durum rapor edilmiş, hatta o tarihte medyaya yansımış olmasına rağmen dönemin koalisyon hükümeti sessiz kalmıştı.

Bu kez BDDK tarafından karar verildi ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen, alınması gereken tedbirleri almayan, devam etmesi halinde mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden Uzan ailesinin sahip olduğu İmar Bankası fona devredildi.

Bunu siyasi bir karar olarak algılamak için insanın zeka özürlü olması gerekir. 2 sene öncesinden ikaz edilmesine rağmen gerekli tedbiri almayan, batacağını gören ve bankayla ilişiğini zaten 2 gün önce istifa ederek kesen Uzan ailesinin bunu siyasi bir karar olarak nitelendirmesinin siyasi bir değerlendirmeden öteye geçemeyeceğini zannederim sokaktaki vatandaş da algılayacaktır.

Bir genel başkana yakışmayacak sözler sarfettikten sonra da Türk Dil Kurumu'nun sözlüğünü eline alıp sarfettiği sözleri yorumladıkları gibi bu olayı yorumlamaları mümkün değil. Çünkü tarihler raporlar ve rakamlar ortada.

İmar Bankası Uzan grubnun şirkteleri tarafından kullanılmış ve eğer fona devredilmezse mevduat sahipleri için tehlike arzetmiş. BDDK da mevduat sahiplerinin haklarını korumak için bankayı devretme kararı almış.

Kısaca, yönetim vatandaşın hakkını korumak için gerekeni yapmıştır.

Alınan ilave tedbirle 3 Temmuz 2003 tarihinden itibaren mevduatlar sigorta kapsamına alınmış ve önceki dönemlerde olduğu gibi piyasada bir panik yaşanmamış aksine bankaların içini boşaltanlara karşı vatandaşın yüreğine su serpilmiştir.

3 Kasım'dan bu yana ülkedeki siyasi istikrar devletin bütün kurum ve kurullarına heyecan vermiş, iş yapmak isteyen, icraat yapmak isteyenlerin önü açılmış ve vatandaşın hakkı korumaya alınmıştır, vatandaş bunu hissetmektedir.

Ülkedeki istikrara karşı direnen bürokrasi kimi düzeylerde hâlâ inadını sürdürmekte ve olağanüstü dönemlerde haksız yere iktisap ettiği olağanüstü güçlerinin ve yetkilerinin normale dönmesi karşısında hırçınlaşmaktadırlar.

Oysa hükümet ve arkasındaki güçlü parlamento desteği taşları yerine oturtmaya kararlı görünmektedir. Direnen bürokrasi ise memlekete zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Direndikçe güç ve itibar kaybetmektedir. Direndikçe hükümetin gücüne güç kattığını da görememektedir.

Ama ben bu direnişi sürdüren değişik kademelerdeki -resmi, sivil- bürokratları takdir ediyorum. Teslim olmuyorlar vuruşarak çekiliyorlar. Yanlış ama kişilikli bir tavır!

RESUL TOSUN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu