“Batı, Rus ayısını zincire vurmak istiyor. Eğer ayı avlanma içgüdülerini terkedip oturduğu yerde böğürtlen ve bal yemeye devam ederse, Batı, nükleer silahlarımız olan pençelerimizi ve bizi koruyan dişlerimizi sökmenin, bizi zincirlemenin yollarını arar. Ayı'nın içi doldurulmuş bir oyuncağa çevrilmesine izin vermeyeceğiz.”
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin'in 18 Aralık 2014 tarihinde düzenlediği basın toplantısında söylediği bu sözler aslında Rusya'nın 2007 itibariyle aktif olarak başlattığı yayılmacı siyasetin felsefesini özetliyordu. Ancak bu açıklama kimileri tarafından devletin gururuna ayaklar altına almak, kimilerine göre ise karanlıklardan aydınlığa doğru büyük bir açılım olarak nitelendirildi.
Suriye krizi patlak verdiğinden bu yana süren uzun ve derin sessizlik son dönemde IŞİD ile mücadele adı altında son buldu. Ancak mücadele edilen IŞİD değil eli kanlı Esed'e muhalif olan her şeydi. Bu nedenle uçaklar hep sivilleri, muhalifleri ve neredeyse soykırım boyutuna varacak düzeyde Türkmenleri, soydaşlarımızı vurdu. Türkiye güney sınırını PKK'nın Suriye uzantısı olan PYD'den temizleyip güvenli bölge oluşturmaya çalıştıkça Rusya'nın PKK'ya destek verdiğini söyleyen Yakup Kocaman, Rus uçaklarının düşürülmesiyle Putin'in çıldırdığını dile getiriyor. Angajman gereği Rusya Türkiye'den cevabını almıştı.
Putin'in Ortodoks papazları tarafından kutsanmasının amacını, Türkiye'ye yönelik İslamlaşma tehlikesine vurgu yapmasının ve son 15 yıldır Ortodoks kilisesine para yağdırmasının cevabını arayan yazıda dikkat çeken bir isim yer alıyor. Bu isim hem Ortodoks Kilisesine, hem Putin hükümetlerine hem de Rusya Genelkurmayı'na başdanışmanlık yapan Alexander Dugin'den başkası değil. Dugin'in adı daha önce Rus milliyetçiliğini harekete geçirmek için eski Yunan hikayelerine sarılarak, “Athos Dağı'nın keşişi Palsos, Rus askerleri meydana çıktığında İstanbul ve Türkiye çökecek” kehanetini pazarlarken ortaya çıkmıştı. Avrupa ve ABD'deki Müslüman karşıtlarına ve Ortodoks dünyasına Türkiye'ye karşı birleşme mesajı veren Dugin, “Paisos şöyle dermiş: 'Bil ki Türkiye çökecek. Savaş iki buçuk yıl sürecek. Biz galip geleceğiz çünkü biz Ortodoks'uz.” demekten çekinmiyordu.
“Yaklaşan Savaşın Prensipleri ve Stratejileri” başlıklı makalesinde Rusya'nın savaşta olduğunu Türkiye'nin de bu savaştaki cephelerden biri olduğunu yazan Dugin, Putin yönetimine de bu savaşta ne yapması gerektiğini belirtirken savaştaki 7 cepheyi şöyle sıralıyordu:
-Birinci cephe, Suriye
-İkinci cephe, Türkiye
-Üçüncü cephe, Ukrayna
-Dördüncü cephe Rusya'daki selefi gruplar
-Beşinci cephe, Rusya'da protesto eylemleriyle beşinci kol faaliyeti yürüten siyasi muhalefet
-Altıncı cephe, Rusya'da Putin'e sadık gibi görünen ancak parasını Batı'da saklayan liberal sermaye kesimi ve gizliden Batı yanlısı Rus hükümet yetkilileri
-Yedinci cephe, Avrupa ve ABD
Türkiye'yle savaşmayı şeytanla savaş olarak nitelendiren Dugin'e göre Rusya'nın Türkiye'ye karşı en önemli kozu PKK olmalı ve Rusya PKK'ya yardım etmeli.
İran, Şiiler ve Lübnan Hizbullah'ını “silah arkadaşlarımız” diyerek övünen Dugin, Rusya önce Katar'ı işgal etmeli ve Bahreyn'deki Şii nüfusa silah dağıtarak Bahreyn'i kontrol altına almalı. Zaten Putin'in kısa süre önce Suriye'de mevzilenen PKK'ya sınırsız silah, mühimmat ve lojistik desteği vermeye başlaması, aynı günlerde HDP lideri Selahattin Demirtaş'ın Moskova'yı ziyaret etmesi, Rusya'nın bu kozu açık bir şekilde oynadığını gösteriyor.
Dugin ayrıca, Avrupa ve ABD'de yerel aşırı milliyetçi grupların desteklenerek İslam karşıtlığında birleşilmesini öneriyor. Bununla beraber evdeki hesaplarla çarşıdaki fiyatların uyuşup uyuşmadığını zaman gösterecek. Ava çıkan Rus boz ayısının ormanda karşısına çıkan her kokunun peşinden gitmeye başlaması dikkat çekici değil mi?
