|

5 başlıkta çatışmasızlık bölgeleri

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Soçi ziyareti sonrası açıklanan ve dün Astana toplantısında kabul edilen Suriye'de çatışmasızlık bölgelerinin oluşturulması, 6 yıldır devam eden iç savaş sürecinde çözüm için atılmış en önemli adım olarak öne çıkıyor. Halep, İdlib, Lazkiye, Humus ve Şam'ın üç bölgesini kapsayan çatışmasızlık bölgeleri ateşkes sürecinin kalıcı hale getirilmesinde önemli bir rol oynayacak.

Yeni Şafak
14:50 - 5/05/2017 Cuma
Güncelleme: 14:54 - 5/05/2017 Cuma
Yeni Şafak
Türkiye, Rusya ve İran'ın garantörlüğünde Suriye'de çatışmasızlık bölgeleri ilan edildi.
Türkiye, Rusya ve İran'ın garantörlüğünde Suriye'de çatışmasızlık bölgeleri ilan edildi.

Suriye’de 6 yıldır devam eden iç savaşın sona erdirilmesi yönünde son dönemin en etkili adımı Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Soçi’de Rusya Devlet Başkanı Putin ile gerçekleştirdiği görüşmenin sonunda yapılan açıklamada Suriye’de İdlib başta olmak üzere birkaç bölgenin ‘çatışmasızlık bölgesi’ ilan edileceği ifade edildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Putin’in açıkladığı bu karar dün Astana’da gerçekleşen görüşmelerde de bir protokole bağlandı. Türkiye, Rusya ve İran’ın garantörlüğünde ilan edilen çatışmasızlık bölgeleri dört vilayet ve üç bölgeyi kapsıyor. Çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen en önemli bölge son dönemde Suriye’de gerçekleşen tahliyeler sonucu yüzbinlerce kişinin yaşadığı İdlib kenti.

İlk etapta çatışmaların durdurulacağı bölgelerde, herhangi bir askeri hareketliliğin olmaması durumunda ise uçakların uçması da yasaklanacak. Çatışmalar karşılıklı olarak durdurulacak ve Türkiye, Rusya ve İran’ın desteği ile ateşkesin daha da güçlendirilmesi sağlanacak. Bu bölgeler için alınan en önemli karar ise yabacı güçlere ait uçakların bölgede uçamaması yönünde. Bu bağlamda Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov yaptığı açıklamada ABD’ye ait uçakların bu bölgede uçmayacağını açıkladı.

Bugüne kadar atılmış en etkili adım

Üç ülkenin garantör olduğu ‘çatışmasızlık bölgelerinin’ oluşturulması 6 yıldır devam eden iç savaşta bugüne kadar atılmış en etkili adım olarak öne çıkıyor. Çatışmasızlık bölgeleri adımı iç savaşı sona erdiremese de yaklaşık 5 aydır kırılgan da olsa yürürlükte olan ateşkesin daha da güçlendirilmesini sağlayabilecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Çatışmasızlığın getireceği en önemli değişken ise Astana’da ve Cenevre’de devam eden siyasi görüşmelerin güçlenmesine yapacağı katkı olacak. Bu noktada anlaşmanın çok yönlü bir etkisi olabilir.


Tüm bu noktalara rağmen Suriye’deki çatışma alanları, çok sayıda farklı yabancı gücün hâlihazırda Suriye’de bulunması, yürürlükte olan ateşkesin kırılganlığının devam etmesi, çatışmasızlık alanlarının dışındaki diğer bölgelerde yaşanacakların ortaya çıkaracağı etkiler ve çatışmasızlık bölgelerinin zamanla nasıl bir dönüşüm geçirebileceği şeklindeki belirsizlikler protokolün sürdürülebilirliğini hassas dengeler üzerine kuruyor. Nitekim Esed rejimi bundan önce açıklanan birçok ateşkese uymayarak saldırılarını sürdürdü. Bu noktada garantör olan ülkelerin anlaşmanın işleyebilmesi için sahada taraflar üzerindeki ağırlıklarını artırmaları bekleniyor.

  • Halep'in tahliyesi ve Fırat Kalkanı ön açıcı oldu
  • Ülkede 6 yıldır devam eden çatışmaların sona erdirilmesi için şuana kadar başta BM olmak üzere küresel aktörler etkisiz kaldı. 2016’nın ortalarında Halep’in rejim ve İran destekli milisler tarafından kuşatılması sonrasında Türkiye, Rusya ile koordineli bir şekilde bölgede yoğun hava saldırılarına maruz kalan binlerce sivilin tahliyesi için devreye girdi. Kasım 2016’da başlayan tahliye görüşmeleri 15 Aralık’ta nihai hedefine ulaşırken, Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğünde muhalifler ile rejim arasında sivil ve silahlı muhaliflerin tahliyesi konusunda ilk uzlaşı sağandı. Bu durum Ocak ayında Astana’da başlayan görüşmelere zemin hazırladı ve ilk etkili adım atılabildi. 23 Ocak’ta Astana’da yapılan ilk görüşmelerde ciddi bir sonuç elde edilemese de yürürlükteki ateşkesin sürdürülmesi üzerinde uzlaşı sağlandı.
  • Bu karar, son 4 aydır ‘kırılgan’ olsa da ateşkesin belli bölgelerde ve belli bir seviyede sürdürülmesinin yolunu açtı. Nitekim bir yandan ateşkesin sürdürülmesi sağlanırken, diğer taraftan da muhalifler ile rejim arasında Fua, Keferya, Humus ve diğer bazı bölgelerde karşılıklı tahliyelerin devam etmesi sağlandı. Bu durum Astana ve Cenevre’de sürdürülen görüşmelere de kısmi bir olumlu etki yaptı. Yine Türkiye’nin Fırat Kalkanı Hareketi ile sınır bölgesini terör örgütü DEAŞ’tan temizlemesi ve sahada etkili bir aktöre dönüşmesi masada da etkili olmasının sağladı. En sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rusya ziyaretinde de şu ana kadarki en önemli karar olan ‘çatışmasızlık bölgeleri’ kararı çıktı.
Putin: Trump yönetimi de destekler

Türkiye, Rusya ve İran’ın desteklediği çatışmasızlık bölgeleri kararı, dün gerçekleşen Astana toplantısında da kabul edildi. Dışişleri Bakanlığı, Halep, İdlib, Lazkiye, Humus ve Şam’ın üç bölgesinin çatışmasızlık bölgesi ilan edildiğini açıkladı. Rusya ise yaptığı açıklamada bu bölgelerde uçuşların yasaklanabileceğini belirtti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşme sırasında ABD Başkanı Donald Trump’ın da güvenli bölge kararını savunduğuna işaret ederek, çatışmasızlık bölgelerinin devreye sokulmasının önemli olduğunu belirtti. ABD yönetimi de Astana görüşmelerine ilk defa Dışişleri Bakanı Yardımcısının göndererek üst düzey katılım sağladı. Yine ‘çatışmasızlık bölgelerinin’ ilan edilmesinden sonra açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanlığı, Türkiye ve Rusya’nın garantörlüğü ile alınan kararı övdü. ABD’nin mesafeli kaldığı konu ise İran’ın garantörlüğü konusu oldu. Bu durum özellikle Trump döneminde İran ile yaşanan gerilim dikkate alındığında anlaşılır görülüyor. BM ise yaptığı açıklamada 6 yıllık iç savaş sürecinde atılmış olan en etkili adım olan çatışmasızlık bölgeleri kararına destek verdiğini ifade etti.


Suriyeli sivillerin son sığınağı: İdlib

Çatışmasızlık bölgesi olarak ilan edilen bölgeler ise dikkati çekiyor. Suriye iç savaşının ilk dönemlerinden itibaren muhaliflerin kontrol altında bulundurduğu İdlib, özellikle sayıları 50 bine yaklaşan Haleplilerin tahliye edilerek yerleştirildikleri bölge. Yine iç savaşın başından bu yana çatışmalardan kaçan sivillerin yerleştiği bir bölge. Bu anlamda İdlib, Suriye iç savaşının etkilediği Suriyeli sivillerin yoğun olarak yaşadığı yarı güvenli bir bölge durumunda. Muhalif grupların kontrolünde bulunan bölge, Halep sonrası dönemde Esed rejimi ve İran destekli milislerin hedefindeydi. Ateşkese rağmen zaman zaman bölgeye hava saldırısı gerçekleştiren Esed rejiminin bölgeye yönelik saldırıları artırmasından endişe ediliyordu. İdlib’in çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesi bölgedeki çatışmaların seyrini önemli ölçüde etkileyebilecek. Sivillerin korunması sağlandığı gibi, şiddetli çatışmaların aşağı yönlü bir seyir göstermesinin de önü açılacak. Türkiye garantör ülke olarak buradaki çatışmasızlığın hayata geçirilmesini denetleyecek önemli bir güç olarak öne çıkıyor.

Yıkımdan çatışmasızlığa: Şehirlerin anası Halep

İç savaş öncesinde Suriye’nin en büyük kenti ve en önemli finans merkezi olan Halep, iç savaş sırasında da çok önemli bir role sahip oldu. Türkiye sınırına 60 kilometre mesafedeki Halep, 2012 yılında muhaliflerin en önemli merkezi haline geldi. Konumu itibariyle bölgede savaşan grupların hedefi haline gelen Halep, DEAŞ, Nusra, Hizbullah ve bölgedeki pek çok silahlı grubun çatışmasına sahne oldu. Eylül 2015’te Rusya’nın iç savaşa dahil olması ile birlikte dengelerin büyük ölçüde değiştiği Halep’te, muhaliflerin kontrolündeki bölgeye yoğun saldırılar başlatıldı. Şubat 2016’da Esed rejimi Rusya’nın havadan, Hizbullah’ın karadan desteği ile kara operasyonu başlattı. Temmuz 2016’da ise, muhaliflerin en önemli lojistik üssü Kastillo Yolu, rejimin kontrolüne geçti. Aralık 2016’da Halep’in tamamı, Esed rejimi tarafından ele geçirildi. Muhaliflerin kontrolündeki Doğu Halep’te yaşayan sivillerin tahliyesi için Türkiye-Rusya-İran garantörlüğünde operasyon başlatıldı. Sivillerin tahliyesi sırasında Esed rejimine bağlı milisler tahliye otobüslerini hedef aldı. Ateşkesin bozulmasının ardından Halep’teki çatışmalar ve bölgeye düzenlenen hava saldırıları yeniden başladı.

Lazkiye'de Rus etkisi ve muhaliflerin durumu etkili oldu

Lazkiye ise son dönemde özellikle Esed rejiminin kırsal alanlarında gerçekleştirdiği hava saldırıları ile gündemde olan bir bölge. Cişr el-Şuğur ve Türkmen Dağı’nın bulunduğu bölge Esed rejiminin hedefindeydi. Lazkiye’yi Rusya için önemli kılan nokta ise bu bölgede bulunan askeri üssü. Rusya’nın Suriye’deki varlığını artırmasındaki en önemli nedeni de Lazkiye ve Tartus’ta bulunan askeri üsleriydi. Bu bölgenin çatışmasızlık bölgesine dâhil edilmesi hem Rusya’nın çıkarları ile uyuşmakta hem de Esed rejiminin muhalif ve sivil bölgeleri hedef almasının önünü kesmesi açısından önem kazanmaktadır. İdlib ile birlikte düşünüldüğünde ise Türkiye’nin sınır bölgesine yakın bölgelerdeki çatışmaların azalması ve zamanla sona erdirilmesi açısından önemli bir adım olarak görülmektedir.

  • Kırılgan ateşkesin olduğu Humus'ta çatışmasızlık
  • Humus, 2011’de başlayan Suriye iç savaşında, en büyük yıkımı yaşayan bölgelerden biri. Esed rejimine karşı en büyük direnişi gösteren kentlerden biri olan Humus’un bazı bölgeleri, 2013’te Hizbullah ve rejim güçleri tarafından ele geçirildi. 2014’te muhalifler, şehrin bir kısmını teslim etmek zorunda kaldı. Şehrin tamamı Esed rejimi ve Hizbullah milislerine teslim edilmedi, kentin kuzeyindeki Rastan bölgesi muhaliflerin hakimiyetinde kaldı. Kuzey Humus-güney Hama hattı hayati bir öneme sahip. Rusya’nın müdahalesiyle birlikte yoğun saldırılara maruz kalan Kuzey Kumus, ateşkese rağmen en yoğun ihlallerin yaşandığı noktalardan birisi.
Şam'da üç bölgede çatışmasızlık dönemi

Esed rejimin kontrolünde bulunan Şam’da ise üç bölge çatışmasızlık bölgesine dâhil edildi. Bu bölgeler muhalif grupların bulunduğu ve rejimle yoğun çatışmaların devam ettiği, Doğu Guta, Dera ve Kuneytra bölgeleri. Dera ve Doğu Guta 2011 yılında rejime karşı ilk protestoların başladığı iki bölge. Özellikle Dera’da tanklar ve ağır silahların kullanılarak protestoların bastırılmak istenmesi rejim karşıtı protestoların ülke çapında yayılmasına neden oldu. Geçen 6 yıllık süreçte 400 binin üzerinde sivilin öldüğü ülkede Dera yoğun çatışma merkezlerinden biri oldu. Muhaliflerin kontrolünde bulunan bölgenin çatışmasızlık bölgesi ilan edilmesi önem arz ediyor. Ancak bu bölgede Esed rejimi ve İran destekli milislerin tavrı bölgedeki çatışmasızlığın seyrini etkileyecektir.

Doğu Guta ise Esed rejiminin 2013’te gerçekleştirdiği ilk kimyasal saldırının merkezi. Bin 300 sivilin hayatını kaybettiği kimyasal saldırının ardından dünya gündemine oturan Doğu Guta’da geçen 4 yıllık süreçte de çatışmalar devam etti. Kuneytra bölgesi de Suriye’nin güneyinde İsrail ve Lübnan sınırına yakın bir bölgede bulunuyor. 2014 yılında bölgede büyük bir ilerleyiş kaydeden muhalifler özellikle Hizbullah’ın Esed rejimine verdiği destek nedeniyle güç kaybetmeye başladı. Kuneytra’da geçen süreçte çatışmalar sürerken, çatışmasızlık bölgesine dahil edilmesi içerideki çatışmaların sona erdirilmesi açısından önemli olacak.

  • Kuneytra'nın stratejik konumu
  • Bölgeyi önemli kılan bir diğer unsur ise İsral’in bazı dönemlerde bu bölgeye hava saldırısı düzenlemesi. Golan Tepelerine yakın bir yerde bulunan Kuneytra, Hizbullah’ın da etkin olduğu bir yer. İsrail, 2015 yılında bölgede gerçekleştirdiği bir saldırıda Hizbullah’ın üst düzey isimlerini öldürmüştü. İsrai’in bölgede yaşananları yakından takip ettiği göz önüne alındığında Kuneytra’nın muhalifler ile rejim arasındaki çatışmanın sonlandırılmasının yanı sıra dış etkenli sebeplerden de çatışmasızlık bölgelerine dahil edilmiş olabileceği düşünülüyor.







#Suriye
#Çatışmasızlık bölgeleri
#Türkiye-Rusya-İran
#Halep
#İdlib
#Şam
#Lazkiye
7 yıl önce