|

Afganistan tutanakları: 'Burka'dan perde

Taliban ilan ettiği hükümetle ayağına değil boynuna ateş etmiş, dünyayla arasına burkadan bir perde çekmişti sanki. Yatırımcıların bir an evvel gelmek için can attığı ülke görünümündeki Afganistan şimdi herkesin yüz çevirdiği, sıdkının üç günde sıyrıldığı bir yerdi.

00:00 - 18/11/2021 Perşembe
Güncelleme: 01:41 - 18/11/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Zebihullah Mücahid, dünya medyasınca Taliban’ın en merak edilen simalarından biriydi.
Zebihullah Mücahid, dünya medyasınca Taliban’ın en merak edilen simalarından biriydi.
BÜLENT TOKGÖZ / AFGANİSTAN TUTANAKLARI-3

Taliban dışındaki herkes bakanlar listesini ve bu listeyi oluşturan mantığı bencilce buluyor, Taliban’ın açılım yapmaktansa eski kafaya dönmeye daha yatkın olduğu endişesini taşıyordu. Kamera önüne geçmeye yanaşmayan bir eğitimcinin buna itirazı vardı: “Ben yirmi senedir yan gelip yattım, adamlar dağda taşta savaştılar; bu yirmi senede bir tek gece bile güven ve huzur içinde uyumadılar. Şimdi zaferi kazandıktan sonra tutup beni mi bakan etsinler, niye etsinler, bu adalet midir? Kendileri savaştı, kendileri kazandı, şimdi yönetme hakkı da onların!”

Ana hatlarıyla bu söylemin haklı yanları olsa da yıllar süren müzakere süreçleri ve beklentiler muvacehesinde Taliban’dan daha tavizkâr ve uzlaşmacı bir tutum umuyordum şahsen. İçişleri, dışişleri gibi kilit bakanlıklar dışında birçok yere hareket dışından atamalar yapabilirlerdi pekâlâ. Bunu her şey bir yana sırf kendi rejimlerinin tanınması adına yapacak

kadar uyanık olduklarını sanıyordum. Tüm planlarını tanınma üzerine yaptıklarını görebiliyordum çünkü.


Şimdi ise en yakın bildikleri ülkelerce bile tanınmama tehlikesiyle yüz yüzeydiler. Yirmi sene dağlarda terlikle dolaşmış adamlar için çok şey değişmeyebilirdi fakat ülke için bu tam bir felâket demekti ve ben dün gelmiş biri olarak bunu görebiliyorken Taliban’ın görmeyişi sinir bozucu bir ferasetsizlik örneğiydi.

KÂBİL TRAFİĞİ

Öğlenden sonra Taliban komutanından haber geldi: Zebihullah Mücahid bizi bekliyordu. Bu kadar apar topar çağrılacağımızı biz beklemiyorduk ama. Taliban dışındaki özneleri bir kenara bırakıp derhal yola çıktık. Kâbil trafiğine toslamak için çok kötü bir gündü. Taliban’ın resmî sözcüsü olan Mücahid şimdi Enformasyon ve Kültür Bakan Yardımcısı sıfatıyla bizimle görüşecekti. Bakanlığın kapısına birkaç dakika daha geç gitsek içeri alınmayabilirdik.

Gerçi Afgan dostlarımızdan biri önceki rejimden kalan özel kalem müdürünü aradı, Taliban’dan zaten referansımız vardı, tüm kapılar sonuna açıldı bize. Hiçbir yerde aramadan geçirilmeden Zebihullah Mücahid’in geleceği salona kadar vardık. Ben tüm bu berzahın da gizlice çekilmesini istedim elbette. Sadece resmî görüşlerin propagandist bir dille takdim edildiği sıkıcı mülâkatlarla kendimi sınırlayacak değildim.

Kameraların kapalı olduğu zannıyla davranan Taliban’ın gerçek duruşunu görmek ve göstermekti amacım.

Hiçbir yerde aranmamış olmamızın doğuracağı güvenlik zafiyetinin sakıncalarından yetkililere dem vuracak kadar da pişkindim üstelik.

Zebihullah Mücahid, dünya medyasınca Taliban’ın en merak edilen simalarından biriydi. 2007’den beri adı bir şekilde duyuluyor fakat sesinden başka tüm varlığı bir gizem perdesinin ardında saklanıyordu. Bundan ki aslında öyle birinin olmadığı şeklinde yaygın spekülasyonlar alıcı bulabiliyordu.


Yalnızca birkaç hafta evvel, 17 Ağustos’ta, Kâbil düştükten iki gün sonra o gizem perdesini sıyırmış, kameralar önünde arz-ı endam etmişti. Çünkü gerçekte zaten hep Kâbil’deydi ve onca baskına rağmen yakalanmamayı başaracak bir illegalite becerisiyle faaliyetlerini sürdürebilmişti. Böyle bir sözcünün casusların cirit attığı başkentte saklanmayı başarıp bugünleri görebilmesi onun kişisel zaferi olarak da yorumlanabilirdi.

CEVAPLARIMI PEŞTUCA VERECEĞİM

Haklı şöhreti, bağlantıları ve tecrübesi imajına çok şey katıyordu elbette. Buna rağmen herhangi bir Taliban gibi mütevazı bir tarzı olduğu söylenebilirdi. 1978 Gerdiz doğumluydu ve 16 yaşından beri Taliban saflarında mücadele ediyordu. Hareketi temsil makamında bulunan bir sözcü için çekirdekten yetişme, gayet uygun bir sicildi bu.

Medyanın dilini çözmüştü. Yıllar yılı onlarla haşir neşir olması hasebiyle neyi nasıl söylediğinde makes bulacağını herkesten daha iyi biliyordu. Gizem perdesi olmaksızın konuşurken eskisine nispetle daha fazla diplomatik meziyetlere ihtiyacı vardı. Aslında neşeli ve nüktedan bir kişiliği olduğunu seziyordum ama ciddi ve güçlü görünmeyi öne çıkarıyordu. Ne var ki gergin ve tedirgin olduğunu gizlemeyi başaracak bir diplomatlık hünerine henüz sahip değildi. Taliban nezdinde işlerin nasıl yürüdüğüne dair fikir edinmek isteyenlerin bakabileceği bir gösterge olduğunu bilmiyor olamazdı oysa.

“Cevaplarımı Peştuca vereceğim” Mümkün olduğunca vurgusuz fakat kararlı bir Farsça’yla söyledi bunu; söyleyişindeki tarz da çok önemliydi. Peştuca anadiliydi ve Taliban’ın da Afganistan’ın da ana unsuru olan Peştuların bu yeni dönemde dillerine sahip çıkma çabasının erken bir habercisi olabilirdi bu tercih. Taliban Peştu kavramını vurgulamaksızın diline ve değerlerine sahip çıkma tavrını stratejik olarak karara bağlamıştı anladığım kadarıyla. Başta Dari dili ve Tacikler olmak üzere farklı kavmiyetleri huylandırmaksızın bunu yapma arayışında olduklarını düşünüyordum. Afganistan’daki kavmiyet ve dil meselesi de belgeselimin izini sürdüğü temalardan biri olarak ilk günden yerini almıştı zaten.

Çalışıyor, çabalıyorduk ama buraya gelirkenki havadan eser yoktu. Ne Taliban hakkında bir iyimserlik ne de buraya dair bir rağbet kalmıştı. Afganistan eski önceliğini ve önemini çarçabuk kaybetmişti. Önceki habercilerin gördüğü rağbeti görmek bahtından mahrumduk. Taliban ilan ettiği hükümetle ayağına değil boynuna ateş etmiş, dünyayla arasına burkadan bir perde çekmişti sanki.

Türkiye de ilgisini bir anda kaybetmiş gibiydi. Yatırımcıların bir an evvel gelmek için can attığı ülke görünümündeki Afganistan şimdi herkesin yüz çevirdiği, sıdkının üç günde sıyrıldığı bir yerdi. Molla Birader’le bile görüşsek ses getirecek değildi. Buradan yükselecek sözün tesiri ve manası çok cılızlaşmıştı. Bunu göre göre çalışmaya devam etmek güçtü. Arkadaşların moral motivasyonundaki düşüşü engellemek başarılması en güç işti.

KÂBİL FATİHİ

Zebihullah Mücahid’in yardımcılarından biri bizi Türkçe “Nasılsınız, iyi misiniz?” diye karşılamış, “Özbek misin?” sualime “Ben Afgan Türk’üyüm!” cevabıyla karşılık vermişti. İrikıyım, bir o kadar çocuksu, aşırı sempatik ve dost canlısı biriydi. 23 yaşındaki bu gencecik müftünün yaydığı enerji olağanüstüydü. Televizyona, bakanlığa, oraya buraya koşturmak zorundaydı fakat her bir adımda başka bir sorun çözerek yol alıyordu. Kötü bir zamanda gelmiştik, Taliban tam manasıyla bir enkaz devralmıştı ve İnayetullah gibi kadroların iş yükü biz belgeselcilerinkinden bile daha fazlaydı.

Özbek dostumuz, birkaç gün sonra arayıp bizim için çok güzel bir grup bulduğunu, gidip orada çekim yapabileceğimizi söylerken turpun büyüğünü heybeye bırakmıştı: Verdiği adres Raşid Dostum’un Kâbil’deki konutuydu. Gelgelelim tüm Özbekler de Talipler de İnayetullah kadar dost canlısı ve enerjik olmadığını ispatlamak için sıra bekliyordu. Kapıda uzun süre aylak aylak dolaşmak zorunda kaldık. İnayetullah bizzat gelmese bekleyiş daha da sürecek, içeri girsek bile düzgün bir iş çıkarmamız mümkün olmayacaktı.

“Kâbil fatihi” ile bizi tanıştıran oydu. Selahuddin Eyyubi başkenti zapt eden Taliban kuvvetlerinin başındaki kumandandı. Daha önce kamera karşısına çıkmamış olma ihtimali yüksekti; bilahare tanık olacağımız pek çok üst düzey Taliban yöneticisi gibi alabildiğine heyecanlıydı. Nice çarpışmalar görmüşlerdi fakat kamera karşısında henüz yeniydiler. Acemisiydiler bu yeni savaşın. Güvensizdiler. Hem kamera arkasındaki bu türedi yabancılara hem de kendilerine.

Raşid Dostum’un konutu çok katlı bir saraydı aslında ve şimdi Özbek Taliplerin karargâhı olarak el konmuştu. Bu fazlasıyla sembolik bir tavırdı ve sembolizmin şiddetinden ötürü buradaki çekimlerimizin yayınlanmasını istemeyen dostlarımız oldu. Raşid Dostum demek Türkiye demekti; bu görüntüler Taliban’la Türkiye arasındaki netameli ilişkileri iyice tehlikeye düşürebilirdi.

  • Yarın: Bir polis devletine doğru

#Taliban
#Afganistan
#Zebihullah Mücahid
#Raşid Dostum
#Kabil
2 yıl önce