AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası açıklama yaptı.
Çelik'in açıklamalarından öne çıkanlar:
Türkiye Cumhuriyeti tarih içerisinde sahip olduğumuz devletlerin tarih içinde varoluşumuzun bugünkü devleti başarılı bir şekilde yürüyor. Türkiye'ye kazandırılanlar daha güçlü perspektif ve öz güvenle yürümesini sağlamıştır. Bu dönemlerde muhasebe yapmamız gereken günler var.
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi 82 milyonluk Türkiye gemisinin yolcularıyız. İçeride ne yaşarsa yaşansın, geminin gövdesinin sağlam kalması, motorların işlemeye devam etmesi ve en önemlisi rotasından sapmaması hepimizin görevidir.
Çerkes sürgününün 155. yıl dönümüydü dün. Bu çok acı bir hadisedir. O günkü anılara bakanlar neredeyse Karadeniz'de dolup taştığını. Hatta belli dönemlerde balıkların insanları yediği için balık yemekten uzak durulduğu ifade edilir. Yüz binlerce Çerkes kardeşimizin bir mezar taşı bile olmadı. Osmanlı imparatorluğundan yana oldukları için. Bir kez daha şehadetlerini selamlıyoruz. Yaşayan ailelerine selam ve saygılarımızı gönderiyoruz.
İstanbul seçimleri
Daha önce seçim yenilenmesine karşı çıkanlar, son zamanlarda bilgisayar başında hata yapılmıştır, sorumlusu biz değilizdir diyorlar. Seçim sonucunu biz kazandık diyerekten sunmaya çalışmak anakronik bir yaklaşım olarak dikkat çekiyor. Bu kadar eminseniz niçin bütün oyların yeniden sayılması için güçlü bir duruş ortaya koymadınız? Cevabı verilmeyen sorulardan bir tanesidir bu.
Bu kadar güvendikleri bir durum varsa oyların yeniden sayıma dönük olarak neden güçlü bir irade ortaya koymadıkları kamuoyunun önünde duruyor. Herhangi bir şekilde bir adaydan alıp da diğer adaya mazbata verilmedi.
Avrupa Parlamentosu seçimleri
Avrupa Parlamentosu seçimleri 16-23 Mayıs'ta gerçekleşecek. Adaylara baktığınızda neredeyse aşırı sağın ajandasını kullanmaya başladığını görüyoruz. Müthiş bir Erdoğan, İslam ve Türkiye düşmanlığı yapıyor. Avrupa'da daha az İslam, daha az göçmen, daha az çoğulculuk istiyorlar. Irkçılığın ve popülizmin ortaya çıktığı bir tablo karşı karşıyayız.
İslam düşmanlığı konusunda net tavır almazlarsa Avrupa demokrasilerini bu akımlar zehirleyecek ve yutacaklar demiştik, şimdi maalesef bu gerçek oldu, bundan büyük üzüntü duyuyoruz. Birtakım kampanya stratejistleri geliyorlar, aşırı sağın daha da güçlenmesi için alenen kampanya yapıyorlar. Bunun Avrupa için büyük tehlike olduğunu ifade etmek isterim.
Aşırı sağ Avrupa'nın DEAŞ'ıdır
Avusturya'da aşırı sağcı hükümetin başörtüsünü yasaklayan kararı oldu, Hollanda'da helal kesim yasaklansın diye yasa tasarısı verildi. ırkçılık doyumsuz bir canavardır. Siz bu şekilde yaklaştıkça onun azgınlığı ve açlığı daha da artacaktır.
Daha önce söylemiştim. Avrupa'da siyasi matruşka ürettiler. Bu matruşkanın en tepesine Türkiye ve Erdoğan düşmanlığını koydular, onu kaldırdığında İslam düşmanlığı çıkıyor. Bu Avrupa Birliği'ne, demokrasiye, çoğulculuğa düşmandır. Bütün bunların görülmesi lazım.
Suriye'deki gelişmeler
Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü güçlü diplomasi sayesinde Soçi'de mutabakat sağlandı, İdlib'de ateşkes ilan edilmiş oldu. Bu statünün devam etmesine çok büyük değer veriyoruz. Mayıs ayından beri rejimin ataklarıyla bu ateşkesin ihlal edildiğini görüyoruz. Yeni acılara, yeni göç dalgaları oluşacak şekilde yeni katliamlar görüyoruz.
Rejimin saldırında maalesef yüzlerce kişi hayatını kaybetti. İdlip muhtırasının rejim tarafından sabote ediliyor. Bizim irademiz buradaki ateşkes ihlallerinin tamamen sona erdirilmesi gerektiğine dahildir. Cumhurbaşkanımızın bu bağlamdaki temasları devam edecektir. Nitekim sahada ve diplomasi masasında aynı girişimler güçlü bir şekilde gündeme getirilecek.
ABD-İran gerilimi
Bu son derece tehlikeli bir durumdadır. Bölge kapasitenin çok üstünde bir gerginlik karşı karşıyadır. Bu İran halkına karşı yapılacak en büyük yanlış olur. Burada diplomasinin konuşturulacağı bir zemindir. ABD ile İran arasındaki birtakım sözlü karşılıklı iddialar Yemen, Afganistan ve Irak'ta karşılığını bulmuştur, bu son derece tehlikeli bir tablodur. Bu bölgede asker arttırmaktan, sıcak çalışmaya yol açabilecek yaklaşımlardan uzak durulması gerekir.
Doğu Akdeniz
Yunanistan ve Rum kesiminin Türkiye'ye ait olan bölgelere, Türkiye'nin kıta sahanlığına dönük olarak bu saldırganlığını, birtakım ülkelerinin petrol şirketleriyle anlaşması, o ülkelerin deniz kuvvetlerini davet etmesinin bizim açımızdan hiçbir kıymeti yoktur.