Türkiye 1 Kasım'da gerçekleşecek seçim için gün sayarken AK Parti'ye karşı oluşan bloğun en önemli enstrümanlarından birisi de ekonomi. Türkiye'nin bir ekonomik krize doğru gittiği iddiasını yaygınlaştıran mahfiller, aynı zamanda PKK ve HDP ile ittifak halindeki kesimler. Çözüm Süreci'nin akıbeti, PKK ve HDP işbirliği gibi konular da seçimin önemli maddelerinden. Bu bağlamda sorularımı bu kez Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'ye yönelttim.
7 Haziran'a giden süreçte terör örgütü PKK'nın yasal uzantısı olan partinin adeta bir barış güvercini olarak millete pazarlandığını gördük. Fakat gelinen noktada siyaset adına üzülerek söylüyorum ki, o siyasi partinin PKK ile aynı olduğu ortaya çıkmıştır. Maalesef, barış güvercini olarak pazarlanan bu partiye oy vermek artık, PKK'ya oy vermektir. CHP de, MHP de, yasal sınırlar içerisinde kalan diğer partiler de, bizim siyaseten rakiplerimizdir. O partileri eleştirsek bile, o partilere yönelik yasadışılık eleştirimiz yok. Ancak açıkça söylüyorum; AK Parti oy kaybetsin diye PKK'ya kazandırmamak lazım. Bu bir oyundu ve dediğim gibi 7 Haziran seçimleri öncesinde bu oyun oynandı.
CHP'nin kendi iç ilişkileri hakkında söz söylemek bize düşmez. Ama bir partinin genel başkan yardımcısı iken başka bir partiye oy vermek, siyasete inanmamaktır. Genel başkanı 'TSK ve polis kaybedecek, PKK kazanacak' diyen bir partiye oy vermek, Türkiye'ye inanmamaktır.
Çözüm Süreci'nin amacı, birlik ve beraberliği pekiştirmekti. Bizim bu sürece yüklediğimiz anlam ile onlarınki farklıydı. Onlar bu süreci istemediler ve bu yüzden sabote ettiler. Bu süreç başladığında partimin MKYK üyesi olarak Adana, Osmaniye, Antep civarından başlayarak Doğubeyazıt'a kadar geniş bir bölgeyi dolaştım. Sokak sokak, mahalle mahalle, insanlarla temas ederek, onların görüşlerini aldık. 2013'te bu süreç başladığında insanlarda muazzam bir beklenti ve ümit vardı. İşte bu terör örgütü PKK'yı korkuttu.
Bu inceleme ve temaslardan sonra gördüm ki saçak altlarında potansiyel PKK'lı olan gençler, bölgede başlayan yatırımlar sonucunda iş sahibi olmaya başladılar. Ümitsizlikler ümide dönmekteydi. Gençlerin yuva kurma hayalleri artarken PKK gençleri dağa nasıl çıkaracak? İşte o ümit, PKK'nın bunu bozacağının işaretiydi. Ama biz sabırla hareket ettik. O gençler ve o halk adına gösterdik bu sabrı.
Sayın Cumhurbaşkanımız sürecin buzdolabına kaldırıldığını ifade ettiler. Sürecin ileride farklı bir formatta ele alınabileceğini düşünüyorum. Ama bu ülkede tartışılamayacak hususlar var. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü, birliğimizi ve bağımsızlığımızı simgeleyen bayrağımızın kutsallığı, tek bir devlet çatısı altında yaşanılması, bu tartışılmayacak şeylerdir. Bu yüzden, özyönetim girişimlerine müsade etmeyiz, etmiyoruz, etmeyeceğiz.
Birlik ve beraberliğimize zarar verecek bu tür çabalara zinhar meyledilmemeli. Bu ülkenin birlik ve beraberliğine zarar verecek faaliyetler, terör eylemlerinden bile daha tehlikelidir. Bu hainlerin verdikleri kavganın asıl amacı kardeş kavgası çıkarmaktır. O hainlere inat biz de kardeşliği sağlama yönünde gayret sarf ediyoruz. Teröre karşı da, Türk, Kürd, Arap hep birlikte mücadele gerçekleştireceğiz.
Biz, Türkiye'nin birliğinden ve kardeşlikten yana olan partiler olarak bir araya gelmeli, teröre karşı ortak tavır almalıyız. AK Parti, CHP, MHP ve PKK terörüne karşı çıkan diğer partiler bunu hep birlikte gerçekleştirmeliyiz. Milletimiz de bu ortak tavrı görmeli. Bu ülkede kardeş kavgasının önüne geçmenin yolu budur. . Burada vatandaşlarımıza da büyük sorumluluk düşüyor. Bu hainlerin otuz beş yıldır gerçekleştirmek istediği bu kardeş kavgasına sebep olacak tavırlar içinde asla olunmamalıdır.
CHP'de bir ekran koruyucu var, bir de gerçek ekran görüntüsü var. Koalisyon görüşmelerini yürütenlerin arkasında bir başka yüz bulunuyor. AK Parti ile koalisyon görüşmeleri yapılırken bir bakıyorsunuz CHP'li bir milletvekili Sayın Cumhurbaşkanı'nın şahsına ve ailesine ahlaksızca saldırabiliyor. MHP'nin tavrını ise anlamak, çözmek mümkün değil. MHP, 'CHP ile görüşmelerinizi bitirin gelin, biz sorumluluktan kaçmayız' dedikten sonra, AK Parti'nin bütün tekliflerini reddetti. Üstelik AK Parti ve MHP tabanları bu koalisyonu desteklemekteydi. Elbette bu tavırlar, CHP'nin ve MHP'nin kendi kararlarıdır. Ama her şey milletimizin gözü önünde cereyan etti.
Hayır, etkilemez. Bilakis seçim, belirsizliği ortadan kaldıracaktır. 1 Kasım seçimlerinde millet iradesini ortaya koyacaktır ve inşallah ortaya güçlü bir hükümet çıkacaktır. Evet, 1.5 yılda 4 seçim yapmak ekonomi için pek tercih edilen bir şey değildir. Ama belirsizlik ortamından çıkmak için seçimler faydalıdır.
Türkiye'nin birlik ve beraberliğine yönelik terör saldırılarını gerçekleştirenler neyse, ekonomik kriz havası yayanlar da odur. Türkiye'de ekonominin kriz ortamına gireceğine dair tek bir yapısal gösterge yoktur.
Dünyada altı para biriminin oluşturduğu bir Dolar endeksi vardır. Japon Yeni, Euro, Kanada Doları, İngiliz Sterlini, İsveç Kronu ve İsviçre Frangı gibi 6 para biriminden oluşan bir döviz sepetidir bu. Mayısın sonundan bu güne kadar Türk lirası dolar karşısında bu 6 büyük para biriminden sadece % 7 daha fazla değer kaybetti. Bunu Türkiye ekonomisinin krize gireceği şeklinde yorumlamak, ekonomiyi bilmemektir; kasıtlı ve manipülatif bir yorumdur.
Bir krizden söz edebilmek için cari açığa, büyümeye, ihracatın ithalatı karşılama oranına, bütçe açığına, istihdam rakamlarına, bankaların sermaye yeterlilik oranlarına, ülkenin özel ve kamuda uzan ve kısa vadeli borçlarına, Merkez Bankası kaynak ve imkanlarına bakmak lazım. Bu saydığım başlıca kriterlerden hiçbirisinde yapısal bir kriz belirtisi yoktur.